Sokağa çıkma yasağı kararı doğru ama zamanlaması yanlıştı.

Bunlar herkesi aylak ve her evi erzak deposu zannediyorlar herhalde ki, 2 saat önceden ilan edersek sıkıntı olmaz diye düşündüler.

Zamanlamasını eleştirdiğimiz yasağa vatandaş yönüyle baktık ama bunun bir de ekonomi ve esnaf yönü var, onları hiç düşünmedik.

Düşünsenize, pazarcısınız, Cuma akşamüstü Cumartesi pazarı için hale gittiniz, mallarınızı aldınız, kiminiz eve gittiniz kiminiz pazarı geceden hazırlamaya, aa birde baktınız ki yarın sokağa çıkma yasağı var ve aldığınız ürünler de kısa sürede tüketilmesi gerekenler… İsyan etmez misiniz?

Marketçisiniz, yarın için günlük tüketim gereken ürünlerinizi yerleştirdiniz, saat akşam dokuzda marketi kapattınız, bir öğrendiniz ki yarın kapalısınız, ne yaparsınız?

Süt üreticisisiniz, akşam inekleri sağdınız, 200/300 kilo Allah ne verdiyse aldınız, yarın süt kamyonu gelecek ama gece yarısı öğreniyorsunuz ki yasak başlamış, ne dersiniz?

Bizim meslek mesela, yasak kararının alındığı saatlerde genellikle yarının gazeteleri basılmış olur.

En az basan yerel gazete 3 bin basar, bastınız ama bir haber alıyorsunuz ki yarın sokağa çıkılmayacak, dolayısıyla satmanız ve dağıtmanız mümkün değil, bozulmaz mısınız?

Bunun gibi binlerce örneği var ve siz zamansız sokağa çıkma yasağı ile hepsini mağdur ettiniz.

Gelelim istifa meselesine…

İyi oynadılar, güzel tiyatroydu…

Sokağa çıkma yasağı iktidarı zor durumda bırakınca, kusurlarına karşılık bir günah keçisi buldular, tam onu kurban edecekken tanrıları(!) gökten bir koç indirmedi elbet, af çıkardı.

Hepimiz biliyoruz ki, ne Sayın Soylu, bu yasak kararını kendi aklınca aldı -ki karar açıklamasında Cumhurbaşkanımızın talimatıyla demişti- ne de istifa kararını kendi arzusuyla verdi… Şimdi yemeyin bizi!

Dünya âlem biliyor ki, hele ki bu tek adam sisteminde Sayın Erdoğan’a sormadan böylesine riskli bir kararı almak mümkün değildir.

Peki, bir anda paçavra edilen garibim Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu’nun bu yasaktan haberi var mıydı? Bence yoktu. 2 saat önce açıklama yapan Bakan’a da özellikle sorulmuş ve Bakan böyle bir düşüncelerinin olmadığını söylemişti.

Dolayısıyla, şahsı olarak ayrı, Bakanlığı olarak ayrı, sadece kişilikleriyle değil, çabalarıyla, çalışmalarıyla, fedakârlıklarıyla birlikte resmen taca atıldılar.

Sosyal medyada paylaşıldığı şekli ile ‘biz elimizde kürek, canhıraş bir şekilde kar kürerken, bu kararla birlikte üzerimize çığ düştü, neyimiz var neyimiz yoksa elden gitti’ durumuna düştüler.

Aynı zamanda “Sokağa çıkma yasağı ilan edip herkesi sokağa çıkaran bir iktidar olarak tarihe geçtiler” diyenler haksız mı?

Anlaşılıyor ki, sokağa çıkma yasağı son anda Cumhurbaşkanı'nın talimatı doğrultusunda gece uygulamaya konuldu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da bizimle birlikte öğrendi.

Yahu, hangi işimiz hukuka uygun ki diyeceksiniz ama Sağlık Bakanlığı ile birlikte Bilim Kurulu’nun baypas edilmesinin hukuka uygun olmadığı söyleniyor.

Önceki gün Can Ataklı, köşesine emekli/deneyimli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen’in görüş ve önerilerini taşıdı.

O’na göre;

“İçişleri Bakanlığı'nca koronavirüs salgını çerçevesinde alınması gerekli önlemler konusunda 13 Mart'tan bu yana valiliklere 16 genelge ve ek genelge gönderildi. Bunları yürürlükteki mevzuata uygun değil.

Tehlikeli genel sağlığı ilgilendiren genelgeler; Sağlık Bakanlığı yerine, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu tavsiye kararları doğrultusunda İçişleri Bakanlığı'nca yayımlandı.

Genelgelerde alınacak önlemler konusunda karar almaya yetkili organlar ve uygulanacak yaptırım konuları yeterince açıklığa kavuşturulmadı.

Bulaşıcı ve salgın hastalıklar konusunda yapılacak işler, kamunun vermesi gereken sağlık hizmetleri konusunda temel mevzuat 24.04.1930 gün ve 1593 sayılı “UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU” ile düzenlenmiş olmasına rağmen bu dikkate alınmıyor.

Vali tarafından tek başına verilmesi gereken kararlar için idare kurullarından karar alınması isteniyor. Oysa İller İdaresi Kanunu'nun 11/C maddesindeki “İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır” kuralı var. İl valisinin bu görev ve sorumluluğunu il idare kurulu ile paylaşması söz konusu olamaz.

Cumhurbaşkanının talimatlarıyla illerde oluşturulan, başkan dışında henüz üyeleri dahi kesinleşmemiş olan pandemi kurullarında yürütme nitelikli bir dizi kararlar alınıyor. Bu kurulun yaptırım gücü/yetkisi olmamasına rağmen, birçok yerde il hıfzıssıhha kuruluna ait yetkileri kullanıyor.

Bu kurullar, koronavirüs Bilim Kurulu'nda olduğu gibi uzmanlardan oluşmalı ve danışma organı niteliğinde olmalı. Böylece kurul kararları hukuka ve yasaya da uygun olur. Pandemi konusunda uzmanlardan oluşması gereken kurul, ancak tavsiye niteliğinde karar alabilir. İl hıfzıssıhha kurulunda kararlar bağlayıcı olur. İller İdaresi Kanunu'nun 11/C maddesine göre verilmesi gereken kararların da il idare kurulu yerine vali tarafından alınması gerekir.

Genelge ve ek genelgeleri incelediğimizde, bazılarına numara bile verilmediğini de gördük.

Devlet hizmeti ciddiyet ister. “Ne var bunda” deyip geçiştirilmemeli.”

Son söz; Ekonomisi üretemeyen ve demokrasisi yönetemeyen bir ülkenin sonu pek hayırlı değildir.