Sevgili okurlar,
Hatırlar mısınız bilmem?
Son yazılarımdan birinde,”gele, gele, geldik bir kara taşa” diye yazmıştım!
Maalesef, Türkiye’de Koronalı günlerin ardından, çaresizlik ile artan vaka sayılarının seyredilmesi, bize bu yazıyı hatırlattı..
Sağlık Bakanı mı, Cumhurbaşkanlığı Sağlık Sekreteri mi bilmem?
Adını siz, iyice ezberlediniz!
Hanı canım, şu her gün bizlere Turkuaz tabloda Korona verilerini açıklayan var ya, hah işte o ilgili, yanı Fahrettin Koca, yaptığı açıklamada, vaka sayısının büyük bir patlama ile 55 Bini geçtiğini ve günlük 258 kişinin hayatını kaybettiğini paylaştı..
Ne acı bir durum?
Siz, ülkenin bilim adamlarını dinlemez, ülkenin önceliği olan bu Korona savaşında; “ Labeleb” toplantılar yaparsanız, ülkenin öncelikleri arasına, “Kanal İstanbul’u, Montrö  sözleşmesini, darbe hikayelerini, sarıklı amirali koyup, bir yandan da muhalefete veryansın ederseniz”, olacağı buydu!..
Kimse kusura bakmasın?
Bu durumu alkışlayan sizler, taraf olduğunuzdan, olup bitenlere sessiz kaldığınızdan mesulsünüz?
Ülkenin bu hale gelmesinde gerçeklerin, ters-yüz edilmesinde sesini yükseltmediğinizden ötürü  sorumlusunuz!?
Ülkesine bunca yıl sadakatle hizmet etmiş, gece, gündüz demeden ülkesini mavi denizlerinde, boğazlarında, uluslar arası sularda nöbet tutmuş, ay-yıldızlı bayrağımızı dalgalandırmış, Türk Milleti’nin adını dünyanın birçok limanlarında temsil etmiş ve sonunda emekli olmuşları, “darbeci, muhtıracı” diye yaftalarsanız, buna kargalar bile güler..
Bütün bunların üzerine, bu insanları hukuk dışı bir şekilde dört gün, yetmedi bir dört gün daha içerde, yani nezarethanede tutmak neyin nesi?
Allah aşkına neyin peşindesiniz?
Bu endişe, panik nedendir?
Bu insanlara görülen reva nedir Allah aşkına?
Bu ne kindarlık, bu ne husumettir?..
20 Yıldır Türkiye’de estirilen “asker düşmanlığı”, bu burun sürtmeler, bu içeri tıkmalar, bu hukuk dışı zulümler, hala neden sürdürülür ki?
Bilen, anlayan varsa, beri gelsin, bize de anlatsın?
Bu insanlar, emekli olmalarına, köşelerinde bulunmalarına rağmen, ülkenin selameti için, bildikleri bir konuda görüş de belirtemeyeceklerse, yaşamalarının ne anlamı var?
Bu bilgilendirme, bu nasihat duyurusundan nasıl oldu da bir “darbe paranoyası” çıkardınız?
Yok efendim, mektup  “Yüce Türk Milletine” diye başlıyormuş!
Yok efendim, “ancak” paragrafı ile “parmak” sallamışlar!
Yok efendim, bu duyuruyu “gece yarısı” yayınlamışlar!
Yok efendim, bunu nasıl yaparlar, noktasında “kurmay aklı” bunu yapmamalıymış?
Dalga geçmenin zamanı mı?
Bu mektupların daha alası bu ülkede yayımlanmadı mı?
Askerlere talimat verenler olmadı mı?
Tanışıklı dövüş muhtarılar havalarda uçuşmadı mı?
Lütfen bizi “aptal” yerine koymayınız?
Bu düpedüz,ülkenin  büyük sorunları karşısında bir kesime “gözdağı” vermektir..
Bu düpedüz, muhalefeti sindirmek, muhalif insanları susturmaktır!
Suskun, biat etmiş, etliye, sütlüye karışmayan, ülke gerçeklerini kulak arkası eden, seçtiklerini denetlemeyen, söyleyeceklerini erteleyen bir toplum mu özlemdir?
Suskun ve sessiz, her şeye boyun eğen, sindirilmiş, korkutulmuş bir toplum!
Koyduğu kurallara uymayanların, anayasayı, yasaları ihlal edenlerin, bu milletin zenginliklerini har vurup, harman savuranların, şu salgın Korana günlerini bile şeffaf bir şekilde yönetmeyenlerin, hazinedeki durumun hesabını veremeyenlerin, ülkesinde sarıklı amirallerin, imamların, müdürlerin tayinlerini konuşanların, bu ülkeye verecek hizmetleri kalmamıştır..
Yeter, söz milletindir!
Milletin bir kesim evlatları, ülkedeki kötü gidişi üzüntüyle seyrederken, bu cesur, yürekli insanlar ortaya çıkıp görüş ve düşüncelerini açıklamışlarsa, ortada vahim bir durum vardır..
Bunların “asker” olmaları, “Ergenekon, balyoz, kafes..” kumpaslarında olduğu gibi “kum torbasına mı” çevrilmelerini gerektirir?
Bu ülkenin her ferdi, ülkenin bekası, geleceği ve güvenliği, zenginliği için görüş ve düşüncelerini her ortamda dillendirir, ülke insanı ile paylaşır..
Burada siyaset makamı, kendine çeki düzen vermeli ve nerede hata yaptığını ve bu güvensizliğin hesabını kendinde aramalıdır..
20 Yıldır ülkenin yönetiminde olanların, endişeleri, kuşkuları bitmek bilmiyor!?..
Bin bir sorunlar, gereksiz gündemler ile milleti yordunuz, bitirdiniz!
Ülke tekrar sıfırları silecek noktaya geldi!
Size vekâlet veren, size yetki veren bu millet, görülüyor ki, sokakta, caddede, kentte, köyde, işyerinde ve her yerde artık bunalmış bir şekilde “yeter” diyor!
Aldığınız yetkiyi, aldığınız görevi onurlu bir şekilde teslim etmekte bir erdemliktir..
Millet “seçim” diyorsa, Millet “geçim” diyorsa,gereğini yapmak, işi ehline teslim etmek gerekir..
Daha fazla kutuplaşmadan, daha fazla inatlaşmadan ve birbirimizi yemeden bunu yapabilmeliyiz..
Zira Türkiye’ye bu yakışır..
Türkiye’nin, Atatürk düşünce fikirleri ile Cumhuriyet’in kazanımları ile ülkeyi uçuracak, “Çağdaş Medeniyet” seviyesine çıkaracaklara ihtiyacı var..
Siz bunu başaramadınız!
Karneniz, kırık ve zayıflarla dolu!..
Bu geminin daha yürütülemeyeceği ve karaya oturmadan, limana çekilmesi gerekir..
Amirallerin uyarısı bu bağlamda ele alınmalı ve kendilerine uyarıları için teşekkür edilmeli, bu duyurunun gereği yapılmalıdır..
Biliniz ki, ülkenin aksakallılarını(büyüklerin) dinlemeyenlerin, tarihte ne hallere düştüğünü bilmeyenimiz mi var?
İnanın, Ramazan ayı bile günahlarını temizlemez!
Biliniz ki, ulu sözü dinlemeyen uluya kalır!
Bu duyurudan, bu nasihatten darbe, muhtarı çıkarmak,aklımızla alay etmek demektir..
Lütfen, ülkenin gerekli önceliklerine odaklanınız!
“FETÖ Kumpaslarına tevessül etmek, insanları korkutmak, konuşuyorlar diye burunlarını sürtmek, göz altılara başvurmak, sindirmek, herkesi biat’a zorlamak, sözde hukuk ile terbiye etmeye çalışmak, demokratik temayülleri kulak arkası etmek..”
Türkiye’yi yakışmaz!
Unutmayınız ki, bu ülkenin ak sakallılara, emekli amirallere ve büyüklere her zaman ihtiyacı var..
Onların ancak öğütleri dinlenir!..
Onları,” darbeci, muhtıracı” göstermek, onlara yapılan en büyük kötülüktür!
Kötülükler ile bir ülke yönetilemez!