Vallahi baymıştı artık; Her yıl, 24 Nisan öncesi “ABD Başkanı Ermeni soykırımı iddiaları konusunda ne diyecek” sorusuna kilitleniyor, mesajın içeriğine göre ABD’ye demediğimizi bırakmıyor, birkaç gün sonra unutup gidiyorduk.

Biz bu sözleri birbirimize söyleyip, aramızda ne kadar milliyetçi ve yurtsever olduğumuzu birbirimize göstermek için yarıştığımızdan, dünyanın ve ABD’nin pek haberi ve umuru olmuyordu.

Bugün de kınama yarışında öne geçmek çabasında olanların içlerinden ‘İnşallah bu söylediklerimden ABD’nin haberi olmaz’ diye dua ettiklerinden eminim.

Aslında korkacak bir şey yok. ABD ve İsrail, siz ve sizi yönetenler, içeride, iç politikada sıkıntıya düşmeyin diye arada sırada tabanınızın ve sürünüzün gazını alın diye, kendilerini eleştirme hatta küfretme hakkı tanıyorlar.

Ha, diyelim ki çok ileriye gittiniz, kızdırdınız onun da çözümü var. Lobi şirketlerine ‘aramızı düzelt’ diye milyonlarca dolar ödüyor, hışımlarından kurtuluyorsunuz.

Gelelim sona;

Adam seçildiğinden beri aramamakla tıynetini göstermemiş gibi, seni hasım ilan eden yaptırımları uygulamaya koymamış gibi, seni F-35 programından çıkarıp ödediklerinin de üstüne yatmamış gibi, bize ne kadar da düşman olduğunun yegane göstergesi soykırım meselesi midir yani?

Sizin o kafayı taktığınız ‘soykırım’ bütün bunların yanında, hırsızların çırılçıplak soyduğu adamın ‘şu tabancanın kılıfına dokunsaydılar, ben onlara sorardım’ dediği kıssadaki tabanca kılıfından ibarettir, o kadar da büyütmeyin.

Gelelim kınama meselesine;

Facede gördüm. Bir dostum; “Türkiye yerli ve milli icadı olan KINAMA füzesini fırlattı. Bundan sonrasını ABD düşünsün!” yazmış.

Müthiş üstü bir ironi, tebrik ediyor öbür yandan da düştüğümüz durumun vahametine bakıp üzülüyorum.

Evet, KINAMA füzesi fırlatmakta üstümüze yok.

Bir işe yaramama sebebi de kopyala-yapıştır olmasından kaynaklanıyordur mutlaka.

Öyle ya, girin internete sorun Google amcaya, göreceksiniz ki bizim bu kınamalar hep bir öncekinin kopyasından ibaret. Adeta yeni bir şey bulma ve söyleme zahmetine bile girmemiş yani bizim anlı şanlı milliyetçi ve vatanperver şahıslarımız ve partilerimiz…

Ben baktım. Bugün söylediklerini 2019’da söylemiş yani kınama füzelerini fırlatmışlar.

2019 Kasım-Aralık aylarında gündemimiz ABD Temsilciler Meclisi’nin Trump’a rağmen “soykırım” iftirasını kabul etmesiydi.

Şiddetle kınadık. “Kabul edilemez”, “Yok hükmündedir”, “Ciddiye alınacak bir yanı yok” demeçleri havada uçuştu. ABD Büyükelçisi David Satterfield Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı, tepkilerimiz resmi olarak iletildi. TBMM, bu gelişmeyi kınayan bir karar metni yayımladı.

Tıpkı dün ve bugün olduğu gibi…

Biden, “soykırım” iftirası atmakla kalmadı, İstanbul için “Konstantinopolis” ifadesini kullanarak bir nevi mesaj verdi. Bu cümlenin altında Ayasofya ve Ruhban Okuluyla ilgili düşüncelerini ifade etti bir nevi ama Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuya hiç değinmedi nedense.

Oysa, İstanbul seçimlerine kısa bir süre kala “Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinopol değil, ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var” diyerek İstanbul’la ilgili hassasiyetini ortaya koymuştu.

İddia edildiği gibi Ekrem İmamoğlu değil, ama Biden, İstanbul’u “Konstantinopol” yaptı ve de bu konuda, şu ana kadar Biden’in “kulağını çeken” de çıkmadı nedense…

Görünen o ki tepki ve kınama konusunda üzerimize yok ama engelleme, tedbir alma ve canımızı yakanlara ders verme veya caydırma anlamında çok ama çok zayıfız.

Müyesser Yıldız ablamızın yazdığı gibi;

Geçtiğimiz 15 Ocak’ta Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Erdoğan’ın başkanlığında toplandı. İletişim Başkanı Fahrettin Altun toplantıyla ilgili şu açıklamayı yaptı;

“Yüksek İstişare Kurulu üyeleri, 1915 olaylarına ilişkin mesnetsiz ‘Ermeni soykırımı’ iddialarının, birlik ve beraberliğinden ödün vermeyen aziz milletimizi bölme amacı taşıyan çevreler için bir araç olarak kullanılmaya çalışıldığını ifade etmişlerdir. Bu hususta yurt içi ve yurt dışı kamuoyunda dile getiren görüşlerin değerlendirildiği toplantıda, bu konuda dezenformasyon hamlelerinin engellenmesi ve doğru diplomatik girişimlerle ülkemiz aleyhine sürdürülen faaliyetlerin engellenmesi müzakere edilmiştir. 1915 olaylarına ilişkin gerçek dışı iddialara karşı yürütülmesi gereken çalışmalar büyük bir hassasiyetle ele alınmıştır.”

Demek, hiçbir şey yapılmadı veya ABD verilen mesajları ciddiye almadı ki, bugüne gelindi, DİYOR Müyesser Yıldız, doğru da söylüyor...