Dün yazmıştım; Allah kimsenin başına vermesin ama deprem, doğru kullanıldığında bir fırsattır.

Eşraftan birkaç zengine zeval gelmesin diye ısrarla bataklığın ortasına kurulan ve tutulan bir şehri taşıtır adama mesela. Ama biz yapamadık…

Tek bir vuruş ile siyasi ama ondan çok ticari kaygılarla açılamayan arkları açar, insanlar tek bir caddeye sıkışmasın, hava alsınlar diye. Ama biz beceremedik…

Yani biz o fırsatı pek değerlendiremedik maalesef…

Domuzdan kıl koparırcasına yapabildiklerimiz, Kuzeyde bir şehir oluşturmak, zaten depremin açtığı ana arterlere asfalt atıp çevresini yeşillendirmekten ibaret…

Tamam, depreme adeta bir şehir borçluyuz ama gerisini getiremedik.

Aman şehir bir yere kaçmasın, bizim arsalar, dükkanlar, mülkler değer kaybetmesin düşüncesindeki eşraf lobisine teslim olup, Yeni Kentin bir cazibe merkezi olmaması için ne mümkünse yaptık.

Oluşturulan Yeni Kent’e ve Kuzey’i desteklemek amacıyla oluşturulan Resmi Daireler Kampüsüne giden yolu bile 10 yıl geciktirip, o bölgede oturan binlerce gidip gelmek zorunda kalan onbinlerce vatandaşı tek şeritli kanal boyu yoluna mahkum ettik.

Raylı sistem konusunu da hiç girmedik zaten…

Çünkü maksat buraların cazibesini azaltmak, vatandaşları soğutmaktı.

Dediğim gibi, Resmi Daireler Kampusu konusunda direnç gösterenlerden bir tanesi de Baro idi. Ama hatırladığım kadarıyla Baro’nun itiraz gerekçesi Valilik ile aynı çatı altında olunmasıydı.

Baro, meseleye bağımsızlık açısından bakıyordu ve sonuna kadar da haklıydı.

Gerek bu manada gerekse Adliye işleyişi ve işlevi göz önüne alındığında, Adliye’nin bu kampusta olması çok yanlıştı.

Bugün anlıyoruz ki, Baro’nun derdi bağımsızlıktan ziyade mesafelermiş meğer.

Nitekim alternatif oluşturulan arsayı istemiyorlar.

Kampusun neredeyse bitişiğinde, 37 bin metrekare arazi, 100 bin metrekare kapalı gerisi otopark ve yeşil alandan oluşan mükemmel bir proje geliştirildi ama beğenilmedi.

Sebep; Şehre uzakmış!!!

Sadece adliye değil, projede bir de bölgesel Adli Tıp Merkezi var. Şehir için, şehir ekonomisi için müthiş bir çalışma bu…

Ama olmazmış. Mesafe uzakmış!

Yeni otobanın hemen dibinde, ulaşımı rahat, dışarıdan gelenlerin şehir trafiğinden bunalıp “hay bu şehri yönetenlerin taa…” demeyecekleri, aksine yönetenleri hayırla anacakları bir proje

Ama istenmiyor. Neden? Sevgili avukatlarımızın evlerine ve ofislerine uzakmış!!!

İstiyorlar ki şehrin ortasında olsun, biz rahat gidip gelelim.

Ama yetmez ki, hazır inşaat başlayacakken biz iyisi mi bütün cezaevlerini de merkez de toplayalım, siz gidip gelme derdinden kurtulun!

Uymadı değil mi? Cezaevinin şehir merkezinde ne işi var, değil mi?

Peki, mesleği gereği cezaevinde yatan ve yatacak olanlarla bu kadar hemhal olan bir kurumun şehir merkezinde olması ne kadar doğru?

Hadi taşıdık diyelim, onca lojmanı ne yapacağız? Adliye personeli olup Yeni Yerleşim Alanı civarından ev alan, ev tutan binlerce personele ne diyeceğiz? ‘Avukatlar öyle iste de’ mi?

Bu cevap tatmin edecek mi onları?

Yapmayın kardeşlerim! Mesafelere takılmayın.

İlla takılacaksanız, yıllardır Yeni Kenti ihmal eden, ulaşımını düzenlemeyen, bir raylı sistemi bile bu şehre çok gören siyasilere takılın.

Allah var, güçlüsünüz de… Diğer meslek gruplarından daha fazla borunuzun öttüğünü biliyorum. Bilmek ne, işte yaşıyoruz. Herkes sizin ağzınıza bakıyor. Kaldı ki söz ve yetki sahipleri de hep meslektaşınız…

Bakan soruyor; Ne dersiniz? Soruya cevap verenler yani ‘şehir merkezinde olsun’ diye cevap ve karar verenler yani karar mekanizması hep avukat.

Maşallah, bir tane müvekkil yok, hepsi avukat…

Haliyle karar ona göre çıkıyor.

Bildiğim kadarıyla bugün yarın çivi çakılmazsa bu proje için tahsis edilen ödenek yani 500 milyon lira, komşuya kaydırılacak.

Eğer bu fırsatı kaçırırsak, ödenekti, plandı projeydi derken en az 4-5 yıl daha, şu anki seviyeye gelebilmek için uğraşacağız.

İşin bir komik yanı da, Belediyenin ‘yeni adliye için tahsis edilen o arsayı bize verin, iş merkezi yapalım’ demesi…

Burada komik olan ne mi? Gidin Karaman, Camili ve hatta kendi dönemlerinde yerleşime açılan Korucuk taraflarına, gerek Koray Aydın’ın gerekse TOKİ’nin yaptığı iş merkezlerine bir bakın. Alayı göçmen kampı gibi de o bakımdan yani…

Deprem bu şehrin gerçeğidir, sürekli kapımızdadır. Planları buna göre yapmak lazım, bu bir…

Bu şehrin altı halen bataklıktır, inatla yapılaşmayı tercih etmek, külfettir, masraftır ve enayiliktir.

Efendim, yaptık işte, bak Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi yaptık, oldu, tıkır tıkır çalışıyor.

Çalışıyor çalışmasına ama zemin suyunu çekebilmek için de 30 tane su pompası harıl harıl çalışıyor. Bilmem anlatabildim mi?