Dünya tarihinde görülen salgınlar içinde yayılma/bulaşma hızı ve ölüm oranı itibariyle en tehlikeli salgın hastalıklardan birisiyle karşı karşıyayız.

Haliyle ilk ve öncelikli amaç hastalığın yayılmasını önlemek ve hastalığa yakalananları izole ederek tedavilerini gerçekleştirmektir.

Bu salgın ekonomik ve sosyal hayatımızı derinden etkileyecektir mutlaka, sosyal düzende sıkıntılar yaşanacak, ekonomik zorluklar arşı alaya çıkacaktır elbette…

Ama ne olursa olsun, söz konusu insan hayatı ise her devlet bedel ödemekten kaçınmamak zorundadır.

Bu anlamda da hükümetin gerçekleştirmeyi düşündüğü yeni infaz değişikliği çok önemli...

Çünkü cezaevleri mevcut mahkûm ve tutuklu sayıları ve kapasite yetersizliği sebebiyle bu salgın karşısında en aciz kurumlarımızdandır.

Haliyle acil bir infaz yasası değişikliğine ihtiyacımız var.

Lakin yapılacak değişikliklerde tutuklu ve mahkûmların sağlığı kadar önem arz eden diğer ve önemli bir konu da; infaz af veya erteleme işini, siyasi önyargılara kurban edilmeden, adalet ve eşitlik duygusunu incitmeden, toplum güvenliğini riske atmadan yapabilmektir.

Hükümetin hazırladığı tasarı henüz netlik kazanmadı, içeriğini bilmiyoruz.

Biz bugün cezaevlerindeki duruma bir bakalım.

Malumunuz Murat Ağırel halen cezaevinde ve yazılarını da oradan yazıyor.

Bakalım içerisi hakkında neler diyor;

“Silivri Cezaevinde durum nasıl dersiniz?

Biliyorsunuz. Bizler, 8 Mart'ta tutuklandık ve cezaevine konulduk. İlk hafta bir önlem olmadı. 14 Mart'ta yanılmıyorsam sabah koğuşlarımız ilaçlandı. Görüşe gelen avukatlarımızın ateşi ölçülmüş girişte maske ve eldiven dağıtılmış olarak gördük. Asıl sorun ise infaz memurlarında bence.

Yüzlerce infaz memuru çalışıyor. Hepsi evine gidip geliyor. Evlerine toplu taşımalar, servisler ile gidip geliyorlar. Bizlerden onlara, onlardan bizlere bulaşma riski çok büyük.

Sabah 08:00 koğuş sayımı. İki infaz memuru geliyor. Kantin fişin veya dilekçen var ise alıyorlar. İlk temas yaşanıyor ve gün boyu devam ediyor. Sonra eli eldivenli infaz memuru ekmek getiriyor. Koğuş mazgalından alıyorsun. Gazeteleri ayrı bir infaz memuru getiriyor. Kantin siparişin var ise başka bir infaz memuru. Kitap istediysen başka bir infaz memuru...

Saat 12:00 yemek servisi. İki infaz memuru elleri eldivenli dağıtım yapıyorlar mazgaldan. Bir sebep ile koğuş dışına çıkacaksın. Koğuş kapısına çıkıyorsun bir infaz memuru üzerini arıyor. Sonra ayakkabını çıkarıyorsun. Hemen yanında diğer infaz memuru bekliyor. Avukat görüşü var diyelim. Bir infaz memuru ile görüş yerine gidiyorsun. Avukatlar, sıcaklık testinden geçmiş elleri eldivenli yüzleri maskeli görüşüyorsun. Görüş bitti üzerin aranıyor. Aldığın evraklar kontrol ediliyor. Ayakkabını çıkarıyorsun infaz memuru nezaretinde doğru koğuşa. Yol üzerinde infaz memurları, başka mahkûmlar var. Koğuşa geldin. Diğer infaz memuru geliyor üzerin aranıyor.

Evraklar kontrol ediliyor ayakkabın çıkarılıyor. Sonra koğuşa.

Hemen el, yüz temizliği. Koğuşu her gün çamaşır suyu ile silmek yapabildiğim bu. Hem gardiyanlar hem biz tehlike altındayız. Bu memurlar buradan çıktıktan sonra evlerine gidiyorlar. Anneleri, babaları, eşleri, çocukları ile temas ediyorlar. Bu kişiler de insan, onların da endişeleri mutlaka vardır. En az bizim kadar onlar da tedirgindir.

Bakın normal avukat görüşü olmadan en az 8 gardiyan, avukat görüşü olursa 12 gardiyan ile temas halindeyiz. Bu sürecin 26 bin tutuklu ve hükümlüye uygulandığını düşünün ve sonra bu gardiyanların da insan evladı olduğunu, evlerine toplu taşıma ile gittiklerini, anne, babasını, eşi ve çocuğu ile temas halinde olduklarını düşünün.

Bu sayı 100 binleri geçecektir.

Bir vakanın yaşanması durumunda Silivri Kapalı Cezaevi, açık söylüyorum "Silivri toplu mezarlığına" döner.

Sayın Adalet Bakanı açıklamasında her türlü önlemin alındığını belirtiyor ve ailelerimize "bize emanet, merak etmeyin" diyor.

Sorunu sadece tutuklu veya hükümlü olarak görmektense burada var olan 30 bin kişinin insan olduğunu görerek acil önlem almaya davet ediyorum.

Şayet burada bir vaka yaşanır ise emin olun ki, gün içerisinde yüzlerce mahkûm ve yüzlerce infaz memuru etkilenecek ve bir 'vaka' halini alacaktır. İşte o zaman yandı gülüm keten helva...

Vatandaş olarak tabii ki devlet yöneticilerine destek olunması gerekiyor. Uyarılara uyulması gerekiyor şüphesiz. Devlet yöneticilerinin de olaylara siyasi bir pencereden bakmayı bırakıp insani bir çerçeveden yaşanan olağanüstü durumu değerlendirmesi gerekmektedir.

Murat Ağırel / Silivri 9 no'lu Cezaevi C-3/ No:18”

Evet, cezaevleri tıka basa dolu ve riskli…

Bir çare bulunmalı ve bu yapılırken Murat Ağırel’in de dediği gibi; Devlet yöneticileri, olaylara siyasi bir pencereden bakmayı bırakıp insani bir çerçeveden yaşanan olağanüstü durumu değerlendirmeli…”