Değerli ailem, arkadaşlarım ve okurlarım şunu bilmenizi isterim ki normalleşme sürecine başlangıçla geçiş yaptığımız bu günlerde Covid-19 virüsü hayatımızdan çıkmadı.

Üç aydır sadece market ihtiyacı için evden çıkan birisi olarak yine kısa bir alışveriş için çıktım ve gördüğüm manzara beni ürküttü. Çocuklar parklarda oynuyor, aileler çekirdek çitliyor bu manzara cehaletin tablosudur.

Normalleşme sürecine geçişin tek bir sebebi var o da ülkemizin yaşamış olduğu ekonomik sıkıntıların başta olmasıyla birlikte; bireylerde görülen Anksiyete Pandemisi.

İnsanlar fizyolojik ve psikolojik olarak yıprandı ve yoruldular, uzmanların da tavsiyesiyle toplumu evlerde tutmak ileride daha ağır sonuçlar yaratacak psikolojik ataklar doğurabilir.

En baştan beri çalışan bireyler için; ‘kendi karantinanızı uygulayın’ dendi, şimdi tüm toplumun bu bilinçle normalleşme sürecine adım atması gerekli, işletmeler ekonomik olarak dayanç gücünü yitirmeye başladığından faaliyetlerine bugün itibariyle devam edecek.

Tavsiyem; bu süreçte rehavete kapılmadan hayata ayak uydurmaktır, sosyal mesafe ve maske kuralını ihmal etmeyelim; hijyen tedbirleri ön planda olsun, unutmamak gerek ki normalleşme sürecine adım attığımız bugün bile vaka sayısı bine yakın ve bu bin kişinin temas halinde bulunduğu diğer kişilerde de önümüzdeki günlerde vaka seyredecek.

Tüm dünyayı etkisi altına almış bir pandemi ile karşı karşıyayken toplum olarak üzerimize büyük sorumluluklar düşmektedir.

Siz tedbiri elden bırakanlar sürüsünden olmayın, sürüden ayrık olmak yürek ister; bilge olmak yürek ister. Olağana uymak her zaman daha kolaydır.

Yaşamakta olduğumuz bu çaresiz, yıpranmış toplumda, hayatın gerçeklerinin; mahvettiğimiz doğanın ve ona verdiğimiz tahribatın görmezden gelindiği aşikar. ‘ben bu düzene uyum sağlamak için bu dünyaya gelmedim.’ Diyebilecek cesur bir insan kaldı mı?

‘Hayallerimin peşinden gidecek gücüm var’ diyebilecek?

En büyük hayalimizin 3 aydır ‘hayatta kalmak’ olduğu bu zorlu süreci yavaş yavaş arkamızda bırakıyor olabilmenin derin mutluluğu hepimizde var, söz konusu olan ikinci dalgayı yaşamamak için tedbirleri elden bırakmamalıyız.

Turizm sektörü ve buna bağlı birçok kafe ve restoran faaliyete başlıyor, başlıyor başlamasına da hepsi endişe içerisinde; bir turizmci olarak yarının bize ne getireceğini bilmeden faaliyete girmek kumar oynamakla eş değerdir.

Toplum skalasında ‘sağlıklı olma’ durumunun elbet yeri birinci sıradadır ve buna dayanan tüm önlemleri sonuçları üzücü olsa da kucaklamalıyız.

Gördük ki solunum cihazı ve maske üretimi; süper star, mega stardan daha değerli. Oysa bunların emekçileri aybaşını zor denk getiren insanlar.

Yarının bize ne getireceğini öngörü dışında bilmiyoruz, bundan bir sene evvel bu günleri yaşayacağımızı da bilmiyor ve tahmin edemiyorduk.

Bilimden değil; üfürükçülerden medet umanlar umarım anlamışlardır ki ‘bilim’ her şeyin önündedir.

Herkesin değerleri vardır ve benim için dini değerlerim çok önemlidir; bu benim yaratılış sebebim ve hayatta ki sınavımdır. Fakat bizi yaradan Yüce Allah’ın bizlere verdiği ilk emir ‘İkra’ yani Oku’dur.

Yeni dünyada rolleri belirlerken; umarım değerler skalası iyi değerlendirilir. Umarım yarınlar; dünlerden çok daha umut dolu ve alabildiğine huzurlu olur.

Üstünlerin gerçeklerinin televizyon aracılığıyla aktarıldığı bu yıpranmış dünyada; yarınlar bizlerle olsun. Güzel yarınların geleceğine olan inancım tam.

Sağlıklı günlerde görüşmek için bugün tedbirlere çok daha sıkı uyun, esenlikler…