Yokluk, yoksulluk, çaresizlik içinde yüzüyoruz ama gündemimiz bu değil.

Değil çünkü suni gündemlerle uyutulup gerçek gündemimize vakit ayırmamız, yanu iktidarı eleştirmemiz bir şekilde engelleniyor.

Çoğumuzun evinde yiyecek ekmek bulamıyoruz ama olsun birbirimizi yiyoruz ya…

Yeni ve sanal gündemimiz; Süleymani, şehit mi? Değil mi?

Ve haliyle tartışmalarımız kısır, bilinçsiz ve bilgisiz ve bizi dolduranları kusmaktan ibaret…

Hakim, Arap Yazar Faraç Foda’yı öldüren üç teröriste soruyor;

"Neden Faraç Foda’ya suikast düzenleyip öldürdünüz?”
"Çünkü kafir” diyorlar.
Hakim yine soruyor: "Onun kafir olduğunu nereden anladın?”
"Onun yazdığı kitabından" diyorlar.
Peki, diyor hakim: "Hangi kitabından anladın onun kafir olduğunu?"
"Ben okuma yazma bilmiyorum" diyor zanlı…

Okumamış, okuyamamış ama bir şekilde yazarın kafir olduğuna inandırılmış…

Tıpkı biz de olduğu gibi…

Süleymani kötü, katil! Niye?

Çünkü o Şii!

Bazı okurlar soruyor, Süleymani ile ilgili ne diyorsun?

Bir şey diyemiyorum… Çünkü bilgim yok.

En azından bilmediğimi biliyorum ve dolayısıyla günaha girmiyorum.

Sosyal medya kaynıyor; Süleymani 15 Temmuz'da Türkiye'ye hayati destek vermiş diyenler de var Ermeni teröristlerle PKK'lılarla işbirliği yaptığını öne sürenler de…

Ama sosyal medya bu, temelsiz, her türlü bühtana ve hedef saptırmaya müsait.

Nitekim Süleymani'yi Ermeni Melkonyan ile gösteren fotoğraf sahte...

Çünkü Melkonyan 1993'te öldü. Süleymani, 27 yıl önce vardıysa bile o montaj fotoğraftaki gibi yaşlı olması mümkün değil.

Tek yapabileceğim yorum şu; Süleymani, İran'ın çıkarlarını koruyan ve onlar bir kahraman…

Ve beni ilgilendiren kısmı, bu olay Türkiye'yi nasıl etkileyecek ve biz kendi kahramanlarımıza ne yaptık?

Ölen Şii ya, bırakın gebersin, dedik…

İran, milli kahramanı Kasım Süleymani’nin yasını tutuyor, saygı duymak yerine olayı anında mezhep farklılıklarına oturtuyoruz, sanki öldüren ABD katıksız Müslüman!

Kasım Süleymani Orta Doğu’da Şii ve İran çıkarları için savaştı. Suriye, Irak, Afgan ve Yemen vb. uzun sürmüş Orta Doğu savaşlarının her cephesinde onun ismi vardı.

Peki, siz kendi kahramanlarınıza örneğin Kaşif Kozinoğlu’na ne yaptınız?

Mustafa Levent Göktaş’a ne yaptınız? Üç dil biliyordu, hayatı dağlarda geçti, tek başına PKK kamplarının içine kadar sızdı, sıkı durun ikibine yakın çatışmaya girdi. Bir çatışmada 38 şehidimiz yanıbaşında tek başına günler geçirdi. Nice efsane hikayesi hâlâ anlatılır, çoğunu Google’den bulmanız mümkün.

Türkiye, kendisine en çok ihtiyaç duyduğu yıllarda Kozinoğlu’nu Silivri Cezaevi’ne tıktı.

Çünkü sizin derin devletiniz ‘gladyo’nun elinde. Yani CIA Amerika ajanları derin devletinizi ele geçirmiş, ülke çıkarlarını CIA çıkarlarına dönüştürmüşler.

Dolayısıyla, PKK’yla savaşta arada bir milli bir kahraman çıktıysa onu da Eşref Bitlis gibi öldürdüler, Hablemitoğlu gibi kafasına sıktılar, Uğur Mumcu gibi arabasıyla birlikte havaya uçurdular.

Süleymani’yi konuştuğumuz kadar konuşmadık, tartışmadık.

Aynı Amerika sizin ‘milli kahramanlarınızı öldürüyorken gıkınız çıkmadı…

Bugün dünya tetikte İran’ın milli kahramanlarının intikamını nasıl alacağını endişeyle beklerken, siz, bunca milli kahramanınızın intikamının alınıp alınmadığını hiç sorguladınız mı?

O halde, milli kahramanlarına yas tutup intikam sözü veren İran’a saygı duyun hiç değilse…

Hepsini geçtim, sen hâlâ ekranlardan Atatürk’e küfrediyor veya küfredilmesine ses çıkarmıyorsun.

Daha ne diyeyim ki?

Mücahit Gültekin soruyor; Niye Seviniyorsun?

Ve ekliyor; “Amerikan füzeleriyle vurulan bir Şii, bir Sünni'yi; bir Sünni, bir Şii'yi sevindiriyorsa bizim hiç bir sorunumuzu çözmemiz mümkün değildir. Tefrikadan kurtulamayan bir coğrafyanın yüzü asla gülmeyecektir. Bu sevincin taşıdığı hastalığı tedavi etmeden onur, izzet ve bağımsızlık bize haramdır.

Bizim sorunumuz ekonomik değildir. Bizim sorunumuz, tanka, topa, füzeye, uyduya sahip olup olmamamız değildir. Bizim sorunumuz bu sevincin taşıdığı hastalıktır. Sevinen arkadaşlara soruyorum: Bu sevinme hakkını nereden buluyorsunuz?

ABD gelmiş senin coğrafyanda, kendi füzesiyle, kendi istihbaratıyla, kendi düşmanını vurmuş; sen neden seviniyorsun?

Sen ki, maaşını küresel patronlara komisyon vermeden çekemeyensin, Aileni Avrupa Konseyi sözleşmelerinden koruyamayansın,

Dört bir tarafı NATO üsleriyle çevrilmiş olansın, Çocuklarını Netflix'e, Bonzai'ye, ateizme, deizme, feminizme kurban verensin.

Niye seviniyorsun?”