Yeni ergen bir çocuğa, ‘saat 22.00 de, saat 24.00 den geçerli olmak üzere sokağa çıkma yasağı ilan edeceğim, ne dersin’ diye sorsam, “Abi kafayı mı yedin? Gecenin bu vakti sokağa çıkma yasağı ilan edersen, bu millet panikle sokağa çıkar, fırınların, marketlerin önünde izdiham yaşanır, Coronavirüs bayram eder” der.

İşte bunu İç İşleri Bakanı olacak zat bilmiyor.

İşin kötüsü, bilmediğini de bilmeyerek, o görüntülere rağmen ‘bir gün önceden bildirsek de o yağma yaşanırdı’ sözleriyle uygulamasını savunuyor.

Ve olan oluyor, bütün bunlar olurken de herkes gibi benim de dudaklarımdan “Yazık oldu sağlık çalışanlarının gece gündüz demeden, canlarını ortaya koyma pahasına sürdürdükleri çabalara… Yazık oldu yurttaşlarımızın haftalardır devam eden karantina gayretlerine… Yazık oldu virüsün yayılmasını engellemek için verilen tüm emeklere…” sözleri dökülüyor.

Sadece vatandaş değil elbet, işin uzmanları da virüs bulaşışında pik yaşanacağı endişelerini paylaşıyorlar.

Haberi duyar duymaz, zamanla yarışa geçen vatandaş için dakikalar bile önemliyken ancak bir saat sonra yasağın ayrıntılarını açıklamak da ayrı bir kriz yönetimi becerisi!

İlk açıklamada ‘panik yapmayın, fırınlar açık olacak vesaire’ denilse halkın yarısı sokağa çıkma gereği duymayacak.

Bu içerik açıklaması bile bir saat sonra yani yasağın bitmesine bir saat kala açıklanıyor.

Başından beri sıkı bir karantina yapılmalı, sokağa çıkma yasağı uygulanmalıydı, diyenlerdenim.

Yapılsaydı, haftalar öncesinden kontrol altına alma imkan ve ihtimalimiz vardı. Yapmadılar…

Hatta bu taleplerimize karşılık çoğumuz bizzat bakanlık ağzıyla fetöcü metöcü olmakla dahi suçlandık.

Hatırlarsınız, 18 veya 19 Mart civarında İç İşleri Bakanı, sokağa çıkma yasağı talebinde bulunanlara yönelik “Bunlar, ABD, Almanya mahreçli FETÖ’cülerin hesapları. Sosyal medyada infial yaratmaya çalışıyorlar.” diyordu.

Şimdi o yasağı kendi ilan etmek zorunda kaldı ama yüzüne gözüne bulaştırarak…

Şimdi şöyle diyeceklerine eminim; Size de yaranılmıyor kardeşim, sokağa çıkma yasağı ilan etmiyoruz, vay niye etmiyorsunuz. Ediyoruz, vay niye ediyorsunuz.

Bırakın bu sokak ağzıyla siyaseti ve algı operasyonunu…

Eğer, ‘alın size sokağa çıkma yasağı, gördünüz mü neler oluyor’ babından bize ders vermek ve burnumuzu sürtmek değilse maksadınız, yaptığınız tümden yanlış ve savunulacak bir tarafı da yok.

Kabul edin, biz böyle bir şey istemedik ve siz yine yanlış yaptınız.

Tamam… Korkunç bir salgınla karşı karşıyayız, tedbir almak zorundayız, sokağa çıkma yasağı da bunlardan birisi ve en önemlisi, bunu daha bilinçli, daha uygun bir şekilde yapamaz mıydınız?

Kabul edin, gecenin saat 22.00'sinde açıklama yapıp, iki saat sonra sokağa çıkma yasağının başlayacağını ilan etmek, düşüncesizce davranan yönetimin zafiyetidir!

Biz yasak kararının alınışına değil, alınış biçimine karşıyız.

Hiçbir hazırlık yapmadan, halkın ihtiyaçlarını karşılayacak önlemleri almadan 31 kentte şıp diye karantina başlatmak faydadan çok zarar sağlar!

Nitekim sağlamıştır, virüs bayram yapmıştır.

Açıkçası, havaların ısınmasıyla birlikte hafta sonu vatandaşın sokağa döküleceği düşüncesiyle en azından hafta sonu geçerli bir sokağa çıkma yasağı ilan edilse mi diye düşünüp konuşanlardandım.

Ama böyle olmamalıydı.

Bu arada, hükümet ağzıyla konuşup, hükümeti her türlü hata ve kusurdan münezzeh kabul eden ve bütün suçu vatandaşa yükleyenler de var.

Katılmıyorum…

Dikkat ederseniz, en çok talep ekmek ve sigaraya oldu.

Zaten evinde oturanlar için sorun yok çünkü onlar hazırlıklıydı.

Ama hafta içi çalışıp, Cumartesi sabah güzel bir kahvaltı hayali kuran ve bunu sabah yapacağı alışverişe endeksleyen, akşam birkaç dal sigarasını içip, yarın alırım düşüncesinde olan binlerce insan vardı. Bunun yanında günlük tüketilecek gıdaları önceden istifleme şansı olmayanlar…

Haliyle o geç saatte yasak başlayacağı hem de iki gün süreceği haberini duyar duymaz, sokaklara akın etmeleri gayet doğaldı.

Sonuç, olmadı… Yakışmadı…

Üzücü manzaralar yaşandı.

On binlerce maskesiz insan, sosyal mesafe kuralını yıkıp geçerek, salgının çok daha tehlikeli hal alması için tüm şartları oluşturdu.

Ekmek kuyruklarında tekme-tokat birbirine girenler oldu. Ortalık kıyamet gününe döndü.

Bu işi maalesef doğru dürüst beceremediler!

Meral Akşener'in deyimiyle “Kriz yönetiminde ne kadar acemi olduklarını ispatladılar!”

Olayı en güzel tanımlayan bir fıkra ile sonlandıralım;

Temel misafirliğe gitmiş.

Gece vakti tam evine dönecekken sağanak başlamış.

Ev sahipleri, bu yağmurda sokağa çıkılmaz, geceyi burada geçir, diye ısrar etmişler..

Temel de, "Tamam, peki!" demiş..

Biraz sonra bakmışlar ki Temel ortada yok! İçeriyi dışarıyı arıyorlar, yok!

Az sonra kapı çalınmış, gidip açmışlar, bakmışlar ki gelen Temel, sırılsıklam...

Nereye gittin, demişler.

Temel, iki dakika eve gidip pijamamı aldım geldim, demiş.

İşte bizim “Bu virüste sokağa çıkılmaz” hikâyesi de böyle bir hikâye!

Herkes, sokağa çıkmamak için sokakta…