Sevgili okurlar,
Sizlere son yazımda, “biraz deprem, biraz kadercilikten, biraz siyasetten, biraz da aldatılmışlıktan” söz ederken, özellikle insanımızın inadı üzerine durduk..
“İnat” bu ya, “inadından dönen, bilmem ne olsun” misali,” siyasi anlayışımızı, duruşumuzu gözden geçirmezsek, siyasi iradenin yapmış olduğu yanlışlara, aldatılmışlıklara, kötü projelere, velhasıl ülkenin dibe vurmasındaki anlayışlara ortak olacağız” anlamını çıkarmak, hiçte zor değildir!..
Zira, kral çıplak!

ÜLKE DİBE VURDU!
Ülke, “her alanda dibe vurmuşsa”, artık yapılacak tek şey “seçimdir”, bu manada da, “geçimi” düşünmek hepimize düşen görevdir..
Gelecek mi, birilerinin saltanatı mı?
Daha birçok kazanımlarımız elden, avuçtan uçmadan, gelecek endişelerimizi giderecek, yeni bir oluşuma “evet” demekten başka çaremiz kalıyor mu?
“ Bu kardeşinize desteği verin, faizi, ekonomiyi görün” diyenleri gördük!
Bu bağlamda “ülkeyi uçuracaklarını” söyleyenlerinin hedeflerinin, öngörülerinin “fos” çıkması, sadece bizleri“birey“ olarak değil, “millet olarak, ülke olarak” düşündürmelidir!?..
Bu yolda, “damat Berat Albayrak’ın feda edilmesi, bakanların, bürokratların değiştirilmesi”, ülkenin  hal ve gidişatına “çare” olmamıştır!..
Artık,” bu sistemin frenleri tutmadığı gibi, bu sistemi hızlandırılacak gaz pedalları da” işe yaramıyor..
“Faiz sebep, enflasyon sonuç” martavallarına da inanan var mı ki?

FAİZE KARŞI OLMAK YETMİYOR?
“Faize karşıyım” demenin artık ne anlamı kaldı?
“Bunca yıl yapılan yanlışlara, aldatılmışlıklara, haksızlıklara, hukuksuzluklara, söylemlere, yalanlara, talanlara,  israfa, lükse, ihtişama, kayırmalara, atamalara…” inanacak sağduyulu vatandaşımız kaldı mı?
Kalmışsa biliniz ki bu inattandır!
“Kendini dindar ad edenlerin bile, tahammül edemeyeceği yaşanmışlıkları, kararları, usulsüzlükleri, haksızlıkları, hukuksuzlukları, uygulamaları, bu bağlamda helal-haram noktasında” hangi sepete koyacağız?
Bileniniz var mı?
İnat etmekle, gerçekleri alt-üst etmekle, rakamları ters-yüz etmekle, artık peynir-ekmek gemisi yürümüyor!
Korkunun ecele faydası yok!
“Karanlığa ıslık çalmanın da” zamanı geçti!..
Hani yandaş gazeteci diyor ya, “verin mehteri”, o zaman geldi!..
“Verin mehteri”, seçim tarihini ilan ediniz!..
Ülkeye, insanımıza daha fazla zarar vermeyiniz!..
Ülkeyi de; bu manada “uluslar arası platformda küçük” düşürmeyiniz!
Yapılacak başka ne kaldı ki?

İKNA ETTİ?
Sevgili okurlar,
Önceki gün Habertürk TV’de ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinledim..
Soluksuz, gözlerimi kırpmadan, her kelimesini dikkatlice anlamaya çalıştım..
Karşısında bir bay ve üç bayan vardı..
Sorular soruldu, Kılıçdaroğlu gündeme ilişkin tüm soruları yanıtladı..
Ana Muhalefet parti Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bana her alanda güven verdi, ülkem adına gelecek sundu..
Ayrıca paydaşları,” İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal” ile uyum içinde, iktidara talip olmaları çok önemlidir..
Seçime yakın çıkaracakları Cumhurbaşkanı adayı ile “ülkeyi yönetmedeki irade ve kararlılıkları, sevgi ve saygıda ülkeyi kucaklaştırma arzuları, barış adımlarının atılmasındaki kararlılık” beni ziyadesiyle etkiledi..
Bu “Millet İttifakı” denilen, siyasi uzlaşma platformunu “Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu ve diğer küçük partilerinde desteklemesi”, ülkenin selameti ve geleceği için çok önemli bir adımdır..

ACI REÇETE?
Artık çare bellidir!
“Ülke daha fazla kan kaybetmeden, iç çekişmelere çekilmeden, dış güçler mazeretlerine sığınmadan, bizim parti, sizin parti takıntılarında inat etmeden” gerekeni yapmamız, “hasta ve bitkin düşmüş ülkemizin yeniden ayağa kalkması için aranan ilaç, güç” olacaktır..
Bu, “bir değişim, onarım, yeniden ayağa kalkışın ve şahlanışın da adımı” olacaktır..
Sizleri bilmem ama, ben geleceği burada görüyorum..
“Ama ve lakin” kelimelerine sığınmadan yapılacak bellidir..
Önümüze sandık koyulduğunda yapmamız gereken, “bu acı reçeteyi hep birlikte içerek, ülkeyi şifaya” kavuşturmamızdır!..
İşte,” Allah’ın ipine sarılma” günleri, bu günlerdir..
Yoksa, hep birlikte batıyoruz!
Yusuf Cinal yazıyor