Bu memleketin münafığı bitmez. Her şeye muhalefet ederler, şimdilerde Ayasofya’yı dillerine doladılar. Neymiş efendim, Ayasofya da zaten namaz kılınıyormuş. Ayasofya’yı Cami yaparak Mescidi Aksanın, Sinagog yapılmasına yol açılmış. Hristiyan ülkelerdeki Türk eserleri ve camileri, kilise yapılır ise, söyleyecek sözümüz kalmazmış, BÜTÜN DÜNYAYI, TÜRKLER’E düşman yapmışız. Kilisede namaz kılınmazmış. Resimlerin, ikonaların üstünü örtmek, yolsuzlukların üstünü örtmekten farksızmış. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E düşmanlık yapmak, beddua etmek için fırsat kollanmış, tetikçi kullanılmış. O tetikçi İstiklal Harbini Yunan kazansaydı diyen meczubu hasta yatağında ziyaret eden kişiymiş. Vakıflar talan edilirken susanlar, şimdi vakıf senetleri üzerinden politika yapıyorlarmış. Yalnızca iç siyasette kaybedilen itibarı kurtarmak için bu karar alınmış. Erken seçim hazırlığı yapılıyor muş. Dedik ya bu memleketin münafığı bitmez. Bu kadar büyük kalabalığı görünce korktular. En büyük, en kalabalık cenazeler de Ayasofya’ dan kalkacak. İnşallah o günleri de görürüz, o münafıklar da görür.         

            Bir de EGE ADALARI’ NI dillerine doladılar. 2002 yılından beri TÜRK KARASULARI, sınırlarında olan 17(on yedi) adayı Yunanlılar işgal etmişler, silahlandırmışlar. Dünyanın her yerinde ki Müslüman haklarının takipçisi olduğunu iddia eden iktidarın, burunlarının dibindeki TÜRK ADALARI’ NIN işgaline neden göz yumuyorlarmış? ANNAN PLANINA destek vermek için, ellerinden geleni yaparak, DENKTAŞ’ IN karşısında TALAT’IN kazanmasını sağlayarak KIBRISI RUMLAR vermeye çalışmak nasıl bir politikaymış? Allahtan RUMLAR referandumda “HAYIR” diyerek aptallık yapmışlarda ada kurtulmuş. Bu Rum ve Yunan muhabbetinin sebebi neymiş         

Ayrıca boğaz geçiş ücretleri meselesi var. Boğaz geçişlerinden yurda 150 Milyon Dolar  gelir elde ediyormuşuz… Aslında 22 katı ücret almalıymışız. Yani yıllık geçiş geliri 3.300.000.000 Dolar olmalıymış. Montrö anlaşması gereği böyle bir hakkımız varmış. Lozan’ı beğenmeyenler, Montrö’yü bile uygulayamıyorlarmış. İşin doğrusu bu konuda haklılar galiba. Haber Türk Tv’ de Mehmet Akif Ersoy’un Cihat Yaycı Paşa ile yaptığı programı izlerseniz hak verirsiniz.

            Bir münafıklıkta ben yapayım. GSM operatörleri, yani Telekom, Vodafone, Türkcell gibi şirketlerin yeraltı kablo geçişleri ve baz istasyonları imar iznine ve harcına tabidir. 2004 yılında haberleşmenin yaygınlaştırılması adına! bu konu harç ve imar izninden muaf tutulmuştu. Ortaya çıkan problemler ve emsal yapılaşmalar nedeni ile konu yargıya gitti. 2018 yılında Anayasa Mahkemesi kesin karar verdi, imar izni ve harç alınmalı dedi. Belediyelerin önemli bir gelir kaynağı olması gereken bu konu, Sayıştay’ında denetim mevzusu haline geldi. Ancak çoğu yabancı sermayeli kar transferi yapabilen bu şirketler, kanundan kaçmanın yolunu buldular. Belediyelerin teknik imkansızlıkları nedeniyle baz istasyonlarının ve alt yapılarının çok az bir kısmını deklare ettiler. Ödenmesi gereken harçların onda birini ödeyerek bu paraları yurt dışına transfer etmeye devam ettiler, ediyorlar. Sayıştay denetçileri harcın alınıp alınmadığına bakar. Şimdi Sayışta ya bir rapor hazırlanıyor, konu Sayıştay’ ın dikkatine sunuluyor.

Yapılacak şey, ya belediyeler teknik kadrolarını güçlendirerek kaçak baz istasyonlarını ve bildirilmeyen yer altı kablolarını tespit edecek seviyeye gelecek, ya da hizmet alım ihalesine çıkıp bu konuda uzman şirketlere konuyu devredecek. Böylece 5 yıla dönük haklarını koruyacak. Vatandaşın en küçük imar ihlalini para cezasına çeviren mahalli yönetimler, yüz milyon liralara varan alacaklarını takip etmeliler. Tabi ahbap çavuş ilişkileri yok ise. GSM şirketleri senede on milyon lira verecekleri yerde yüz bin lira vermeyi tercih ederler. Benimkimde böyle bir münafıklık işte.

Sağlıklı günler dileğiyle.