‘’Eh çekil be yolumdan!’’

‘’Aman abi. Yanlış anlama beni biraz kötü gibisin. Yardım etmek istedim. Bırakayım mı seni evine?’’

‘’Yok, istemem. Ben giderim kendim. Daha ölmedim, üç dört kadehle eve gidemeyecek hale daha gelmedim. Bitmedim ben bitmedim.’’ diyerek kapıdan çıktı. Temiz havaya çıktığında sigarasını yaktı. Daha doğrusu yakmaya çalıştı. Bu sigarayı yakışı dakikalarını aldı fakat o bunun henüz farkında değildi. Zil zurna sarhoş değildi ama kafası da yerinde değildi. En azından evinin yolunu bilecek, ismini hatırlayacak hatta buraya nasıl ve neden geldiğini bilecek kadar aklı yerindeydi.

Karanlık ve ıslak sokaklarda bir sağa bir sola yürüye yürüye evinin bulunduğu sokağa geldi. Kendi içinden ‘’Beni eve bırakacakmış. Sarhoş muyuz? Öldük mü biz? Hey yavrum hey, onlar bir de benim gençliğimi görselerdi. Şimdi böyle konuşmazlardı. Yaşlandık tabii ki. Aman neyse eve geldim sayılır da oradan buraya kadar yürümek yordu beni.’’ diye kendi kendine konuşmasını bitirdi ve olduğu yerde içine derin nefesler çekti. O sırada yağmurda bütün kibarlığı ve sessizliğiyle yere su damlacıklarını bırakıyordu. Bu hava çok hoşuna gitmişti. Daha kokmamasına rağmen aklına yağmur sonrası oluşacak olan toprak kokusunu getirdi ve onu düşünerek daha da mutlu oldu.

Eve girdiğinde montunu astı ve ona en yakın olan koltuğa attı kendini. Bir an önce uyumak ve kendine gelmek istiyordu. Ne tuvalete gidecek gücü ne de kendine kahve yapıp oturacak gücü vardı. Zaten bugünü unutmak için bu kadar içmişti. Bir an önce kafayı çekmek sonrasında da eve gidip uyumak istemişti ve artık kurduğu planın son aşamasındaydı. Gözlerini kapattı ve sakin bir şekilde uyumayı bekledi.

Her şey planladığı ve düşündüğü gibi gitmedi tabii ki de. Tam uykuya daldığı başka bir değişle sızmaya başladığı dakikalarda aklına bir olay takıldı. Bu olay bulunduğu zamandan yıllar yıllar önce yaşanmıştı. O kadar güçlü anılarla gelmişti ki, sarhoş olan vücudu, uyuşmuş beyni bir anda yeniden kendine geldi. Otomatik olarak gözlerini açtı ve geçmişte yaşadığı o olayı düşünmeye başladı. Kendince söylenmeye de başladı. ‘’Bu olay şimdi aklıma gelecek olay mıydı ya? Nereden geldi bu aklıma?’’ diyerek sağa ve sola dönmeye başladı. Alkolü rahat uyumak ve bugünü unutmak için içmişti. Bugünü unutmuştu fakat geçmişin tozlu sayfalarında bulunan bir anı onu uyutmamaya ve aksine onu bu konu üstünde daha da düşünmeye itmişti. ‘’Keşke öyle davranmasaydım.’’, ‘’Keşke öyle söylemeseydim.’’ diye diye sabahın ilk ışıklarını getirdi. Yattığı yerde tam pencereye baktığından dolayı perdenin arasından giren ufak ışık tam gözüne vuruyordu. Bu akşam ve sabah her şey onu uyutmamak için gayret ediyordu. Bu çabalarında da başarılı oldular. Derin bir uyku uyuyamadan sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kalktı. Kendisine bir çay demledi ve yattığı koltuğa tekrar oturdu. Etrafına boş boş baktı. Beyaz duvarlara bakıyordu bir yandan da başında şiddetle tepinen ağrıyı hissediyordu. Uyuyamadığına mı yoksa geçmişte yaşadığı o olayın aklına gelip moralini bozmasına mı üzüleceğini bilemedi.

Çayını bitirdikten sonra şimdiden akşama nasıl uyuyacağının planlarını yapmak üzere bulunduğu yerden ayağa kalktı ve bir sağa bir sola doğru yürümeye başladı. Artık başka bir plan yapacak ve bu gece mutlaka uyuyacaktı. En azından o öyle umuyordu. Her yeni gün onun o akşam uyuması için bir umut oluyordu çünkü o bir uykusuzdu…