NE güzel şey umut etmek. Bir çiçeğin tomurcuklanıp açmasını beklemek…

 Yüzdeki bir ifadenin,  tebessüme dönüşmesini istemek ve görmek nasılda güzel. Bir dilek tutup gerçekleşmesini ümit etmek mesela… Yağmurdan sonra çıkan güneşle beraber  gökkuşağının çıkacağını bilmek, ardından  gökyüzünde o renkleri görmek örneğin, nasılda güzel….

Ancak her umut anı ve umutlu bekleyiş mutlu etmiyor. Her ümitle beklemek de yaşam sevinciyle doldurmuyor içinizi. Öyle anlar var ki umut etmektense, bin kere ölmeyi tercih ediyorsunuz. Enkazda kalan sevdiklerinizin canlı çıkmasını umut etme an ‘ı gibi…

ÖYLE ANLAR VAR Kİ UMUTLARINIZ ENKAZDA KALIR, BİR DAHA ÇIKMAMAK ÜZERE…

17. Ağustos Marmara,12. Kasım Düzce,23.Ekim Van,1 mayıs Bingöl,98 de Adana- Ceyhan da ki gibi ve şimdi İzmir… Şimdi de İzmir için yandı yüreğimiz ve ne yazık ki bir kez daha enkazda kaldı umutlarımız.

Oysa bir daha deprem olmaz, olmasın diye boş umutlar beslememiştik ki biz.

Depremden 56 saat sonra nasıl olsa kurtarılırız diye de düşünmemiştik hiç.

  Biz bilimin ışığında, verdiğimiz vergiler ve de oylar ölçüsünce, haklı olarak yaşam alanlarımızın korunmasını umut etmiştik.

Biz‘ ’Kaçak çıkılan katlara müdahale edilir, zemin etütlerine uygun binalar yapılır, toplanma alanlarına yapılan AVM yanlışından dönülür, deprem gerçeği göz önünde bulundurularak, rant düşünülmeksizin imar planları hazırlanır ,imar affı ile verilen o tapular iptal edilir, binalar denetlenir, güven vermeyenler boşalttırılır’’ gibi düşünmüştük.  Biz, geçmişte hırsızlıkla, arsızlık ve yolsuzlukla insanların canlarına kastedenlerin gereken cezayı almalarına dair ümitler beslemiştik.

Bu gün İzmir’le yerle bir umutlarımız, bugün Bayraklı da enkazda ümitlerimiz.

 Biliyoruz ki deprem kırıkları ve depremin şiddeti öldürmedi o insanları, ayrıca ekrandan izledik de, enkazdan bir beton parçası alıyorsunuz, avucun içinde iki parmağınızla kırıp un ufak yapabiliyorsunuz. Biz yine umut etmiştik, örneğin ‘’99 depreminden sonra ders alınmıştır’’ demiştik. Kullandığınız malzemeler gibi ucuz değil o canların hayatları.  Biz, siz sorumluların bunu anlamasını ümit etmiştik. Ancak bir kez daha yandı yüreklerimiz, bir kez daha sarsıldık, enkazdayız ve sayenizde bir kez daha yerle bir umutlarımız…

SİZ DE ÖLECEKSİNİZ…

Anladık ki sizin taş kalplerinize, hiçbir fay hiçbir deprem etki etmeyecek, hiçbir acı o taşları yerinden oynatıp sökemeyecek…

Bu kez umut etmiyorum. Biliyorum. Bu kadar veballe, siz o enkazda kalanların yardım çığlıkları eşliğinde, sevdiklerini kaybedenlerin gözyaşlarında boğularak,  o taş kalplerinizin  altında kalacaksınız. Biz belki apansız bin kez öldük ama her defasında bize ‘’ sesimi duyan var mı’’ diyen birileri vardı, umutla öldük biz. Ama siz yalnız başınıza ve ümit edemeden, her gün biraz ama sadece bir kez öleceksiniz ve bir daha hiçbir cana kıyamayacaksınız…                                                                                                      

Aylin yüksel