Koronavirüs belası, en azından kitap okuma oranımızı arttırmasıyla hayra vesile oldu desek yeridir. Özellikle “EvdeKal” kampanyasıyla birlikte internet üzerinden kitap satışlarının yüzde 50 artması, bunca üzüntü arasında bizleri sevindiren bir gelişme…

Yine vesile olduğu bir hayır da unutulan geleneklerimizden bir tanesi olan ‘kitap değiştirme’ geleneğimizi tekrar hatırlatmak oldu.

Baktım, herkes kitap paylaşıyor ve öneriyor, ben de bir katkı sunayım istedim.

Benim önerim, Ülkücü Hareketin çilekeş isimlerinden M. Metin Kaplan ağabeyimizin kitapları olacak.

M. Metin Kaplan hayatının önemli bir kısmını ‘mapusta’ geçirdikten sonra, ahir ömrünü davayı anlatmaya ve yazmaya adamış Ülkü devlerimizden bir tanesi, yaşayan efsanelerden…

Bursa’da özel radyo ile başlattığı aktarımlarını, 4 yıl Ortadoğu Gazetesi’nde yazarak sürdürürken, bir yandan da kitap yazmayı ihmal etmedi.

Teşkilat ve İdare (1992), Ülkücü Dünya Görüşü-1 (1996), Ülkücü Dünya Görüşü-2 (2000), Matruşka/Kurşun Adres Sormaz (2002), Corps/Sarı-Kırmızı-Yeşil (2004), Desise/Abdi İpekçi Suikastı(2005), Fent/Orgeneral Eşref Bitlis Suikastı(2012) adlı kitapları yayınlandı.

Son olarak da, BAŞBUĞ TÜRKEŞ -1980 Öncesi Ülkü Ocakları Genel Başkanları, Başbuğ Türkeş’i Anlatıyor- kitabıyla Ülkücü hareketin dünü ile bugününü birleştirdi.

BAŞBUĞ TÜRKEŞ -1980 Öncesi Ülkü Ocakları Genel Başkanları, Başbuğ Türkeş’i Anlatıyor isimli kitap Kasım 2019 da okurlarıyla buluştu.

1980 öncesi Ülkü Ocakları Genel Başkanlarının anlatımı, Efendi Barutçu ağabeyimizin danışmanlığı, Arifiye Öğretmen Lisesi efsanelerinden, kadim dostum, kardeşim Yusuf Yılmaz Araç’ın redaksiyon katkılarıyla ortaya çıkan bu eser hepimizin kütüphanesinde başucu kitabı olarak yerini almalıdır.

Başbuğ’un doğumunun 100. yılına atfen yayınlanan ve  bir döneme ışık tutan bu kitapta;

*MHP’nin ayrıca gençlik kolları kurarak siyasi faaliyetlerini bu gençlik teşkilatı üzerinden yürüttüğünü,

*Ülkücü teşkilatların genel başkanlığına getirilecek arkadaşların daha önceden yöneticilik yapmış gençlik liderlerinin geniş istişareleriyle belirlenip sonra da yapılan bir kurultayla seçildiklerini,

*Merhum Alparslan Türkeş’in alacağı her önemli kararı sadece MHP’nin yetkili organlarıyla değil, her kademedeki gençlik yöneticileriyle de geniş istişareler yaparak aldığını okuyacak, bilmiyorsanız öğrenecek, biliyorsanız hatırlayacak, biraz da dün ile bugünü kıyaslama imkanı bulacaksınız.

Elbette ki “Başbuğ Türkeş” başlığıyla her biri büyük emek mahsulü kitaplar yayımlanmıştır.

Lakin bu epey farklı…

Efendi Barutçu başkanımızın deyimi ile bu fark;

“M. Metin Kaplan’ın ‘Başbuğ Türkeş’ kitabını diğerlerinden farklı kılan husus 1980 öncesi Ülkü Ocakları veya Ülkücü teşkilatların genel başkanlığını yapmış olan Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın ilk Genel Başkanı Salih Dilek, sonraki Genel Başkanı Muhittin Çolak, Ankara Ülkü Ocakları Birliği’nin kurucu Genel Başkanı merhum Aytekin Yıldırım, daha sonraki Ülkü Ocakları Genel Başkanları İbrahim Doğan, Ramiz Ongun, Muharrem Şemsek, Sami Bal, Selahattin Sarı, Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkanları Lütfü Şahsuvaroğlu ve Hasan Çağlayan’la yapılan mülakatların önce bir belgesel olarak yayınlanması, arkasından bu konuşmaların deşifre edilerek bir kitap haline dönüştürülmüş olmasıdır.”

Kitaptan alıntılara gelince;

Salih Dilek Anlatıyor:

Türkeş mücadele adamıydı ve liderdi. … Yaşına bakmaksızın koşardı. Gittiği yerlerde şu veya bu diye ayrım yapmazdı. Küçük büyük ayırmaksızın herkesle sohbet ederdi.

-Türk milliyetçiliği Türkeş Bey’den önce sadece salonlardaydı. Türkeş Bey Türk milliyetçiliğini siyasi harekete dönüştürerek dışarıya, sokağa, meydanlara taşıdı ve kitleleştirdi.

Muhittin Çolak Anlatıyor: …Ülkücü hareket demek Türk milletini, Türk devletini, insanı sevmek demektir. Toprağını, taşını, tarihini, dilini sevmek demektir. Bize bunları Ülkücü Hareket kazandırdı. Yaşamamızın bir anlamı oldu, bir manası oldu. Yani Ülkücü Hareket bize bunları verdi, bir kimlik verdi.

Türkeş’i anlatmak çok zor… Bir defa insanı seviyordu. Davasında mensup olan insanları seviyordu. Fedakârlık yapan, davasına hizmet eden insanları muhakkak surette arıyordu, soruyordu. Türkeş Bey bir siyasi partinin genel başkanı mıydı? Hayır, Türkeş Bey bir davanın lideriydi.

İbrahim Doğan Anlatıyor: “Çok güzel şeyler yaşadık. Çok saygı duyduk. Türkeş bize çok büyük bir ruh verdi. Büyüklük ruhu verdi. Ülkü ruhu verdi. Ülke ruhu verdi. Geleceğe güvenmek, inanmak, başarmak ruhu verdi.

Türkeş öyle bir liderdi ki verdiği kararlarda eğer bir terslik, bir yanlışlık, bir eksiklik hissedersek söyleyebiliyorduk. Ve düşünüp tartışıp o kararı düzeltmek gibi bir büyüklüğü vardı. Düşünüp biz öğrenciyiz o da lider. Yani ‘öl’ dediği yerde icabında ölüme gidiyoruz ama verdiği kararı tartışabiliyorduk… Rahmetli Alparslan Türkeş verdiği kararı tartışılabilen, gerektiğinde değiştirebilen bir liderdi.

…Bir de tabi o zamanın şartlarına göre oldukça demokratik bir seçimdi bizimkisi. Herkes Ülkü Ocakları seçimlerinin cebren yapıldığını sanıyordu. Ben Ülkü Ocakları başkanı seçildikten sonra Türkeş’in haberi oldu.”

Bukan Yayınları tarafından basılan bu eseri www.kitapyurdu.com adresinden temin edebilirsiniz.

Fazla siparişle eşe dosta da hediye ederek, şu zor günlerde bir hayra vesile olmanız dileğiyle…