Öncelikle nedir yahu biz olmak? Yıllardır süregelen sen- ben kavgalarını yaşıyor ve görüyoruz, sen ve ben örnekleri çoğaltıla bilinir. Örneğin; sağcısı solcusu, siyahı beyazı ve sayılabilecek bir sürü deyim vardır bunlarla ilgili.

‘BİZ’ olmak; Genelde ikili ilişkiler ya da ailevi söylemlerde kullanılan kavram. Pek çok insanca yanlış anlaşılır ya da değerlendirilir.

Öncelikle ben ve sen, ya da ben ve sizler olmadan, biz olunmaz. Birey, kendi hak ve özgürlüklerini, diğeri/diğerlerininkine zarar vermeden ama insan hakları çerçevesinde yaşayabilmek durumunda olmalıdır. İki taraftan birinin bu hakları su istimali doğrultusunda olay “sen olmak” ya da “ben olmak” olarak adlandırılır.

Göründüğü ya da ifade edildiği kadar kolay olmayan bir oluşumdur biz olmak. Emek ister en başında, karşılıklı anlayış gerektirir. Olaylar karşısındaki duruşun bireysel/kişisel biçim dışında tutulabilmesi gerekir. İki kişilik düşünce gerektirir biz olmak.

Şimdi bunu topluma yayalım ve bir topluluk düşünelim, her bir bireyin ayrı bir rengi, ayrı bir kokusu, ayrı bir dünyası ve bu dünya içindeki inançları, düşünceleri, gelenekleri var.

Bu topluluktaki her birey diğerinin inancını, düşüncesini gölgelemiyor, geleneklerini yok saymıyor. Herkesi kendi farklılıkları içinde “öyle” kabul ettikleri için bir arada yaşıyor.

Aynılaşmadan bir arada yaşayabilirsek eğer “diğeri” ya da “öteki” olmak sıkıntısını hiç hissetmeyiz. O, O’dur-Bu Bu’dur herkes büyük bir olgunluk içinde bir diğerinin varlığından mutludur.

O, olmadan bu’nun bir yanı hep eksik olacaktır, tıpkı dalı olmayan ağaç gibi bir eksiklik kendini hep hissettirecektir.

Şimdi ise bunu Ülkeye yayalım; kutuplaşmadan, ayrışmadan, kavga etmeden, güzel bir Türkiye'de yaşamak için mücadele etmeliyiz.

Hani o ekranlardan izlediğiniz meclis kavgaları var ya, gidin birde onlara meclis lokantasında bakın; ağabeyim canım ciğerim, kuzu mu yesek antrikot mu kavgası oluyor. Halkı birbirine düşürmek ve ayrıştırmak bu ülkenin kaderi olmamalı.

Aklıselim bir insanın bu ülke için isteyeceği şey nedir? Dönüp bir kendinize; bu soruyu sorup cevabını sorgulasanız ya…

Bizim ortak özelliklerimiz var. Bayrağımızı seviyoruz, ülkemizi seviyoruz. Hepimiz beraber kardeşçe, ayrışmadan yaşamak istiyoruz. Beraber üretelim, beraber yaşayalım diyoruz. Yandaşlarımız değil halkımız zengin olsun diyoruz.

Kendini aklıselim görüp rant peşinde koşanlara değil bu sorum, burada mizahımız ülkenin refah seviyesini yükselterek, yandaşın hakkını bir kenarı bırakıp, toplumun hakkını korumalıyız.

Melike Demirağ’ın çok sevdiğim bir şarkısı vardır ve sözlerinde şöyle der;

‘Dünyaya geldik bir kere, Kavgayı bırak her gün bu şarkımı söyle, sevdikçe güler her çehre, mutluluklar bir olsun kalpler birlikte’

Şarkının adı ‘Hayat Bayram Olsa’ bir açıp dinlemenizi isterim, orada barışı ve ayrışmadan ‘BİZ’ olabilmeyi çok güzel anlatıyor, özlenen o eski bayram günleri vardır ya alıp götürüyor insanı oraya..

Diğeri veya öteki olmak, öyle tanımlanmak bir eksiklik ya da fazlalık değildir hatalı olan tutum bir başkasını “diğerleştirmek”, “ötekileştirmektir”. Kalıba sokmak, dışında tutmak, uzaklaşmak ortak oluşabilecek birlikteliklerin üstünü karalamaktır, yok saymaktır. Peki, bir şeyi yok saydığımızda o yok oluyor mu?

Yok olan bir arada yaşayabilme kültürü ve ortak duygulardan uzaklaşmaktır.

Dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapmadan, insanlığımızı her şeyin önünde tutabildiğimizde, yaratılışımızdan dolayı birbirimizden sorumlu olduğumuzu bileceğiz ve tuzakları kuranlar av’dan boş döneceklerdir.

Nazım Hikmet’in dediği gibi;

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine..

Sevgilerimle, hoşçakalın.