Sevgili okurlar,
Yeni bir haftaya başlarken, tüm okurlarıma sağlıklı güzellikler diliyorum..
Türkiye gibi bir ülkede yaşayanların, “iktidar-muhalefet kayıkçı kavgalarına, tartışmalarına kulak tıkaması” olası mı?
“Sakız çiğner” gibi sokakta, caddede, alanlarda ve kahvelerde, hatta evlerimize giren şu “çirkin siyaset tartışmaları”,  hergün ağızlara, yaşamımıza alınır mı?
Maalesef alınıyor!
Moraller bozuluyor!
En yakın arkadaşımızın, aile bireyimizin bile bu “çirkin siyaset” adına kalbini kırabiliyoruz!
Bunlar, Türkiye gerçekleri..
Bakınız, “Belçika’da siyaset ve futbol konuşmak alt kültürlerin işidir” diye bilinir!
Bu  anlayış “ortaka noktasıdır” Belçikalıların!..
Günlük yaşamda; ne “siyasetin” ne de “futbolun” yeri vardır..
Hele, aile yaşamı içine,” bu iki kavram” kesinlikle alınmaz..
Bilinir ki, “siyaset ve futbol” kültür açığı olanların işidir!
Evet, “konuşacak birşeyi olmayanların başvurduğu kaçamaktır” diye bilinir bu durum..
Türkiye’de toplumun, bir nevi “siyaset ve futbol” afyonudur!
Bu iki alanda, karşındakini ikna etmen, onu sadete getirmen mümkün değildir!..
Herkes, “bildiği doğrular ile yanlışları sıralar ve ısrar eder” durur!

Bu durum, bazen ülkeyi yönetenlerin, buluşmalarına, görüşmelerine bile yansır..
Öyle ya, ne konuşulacak muhteremlerle?
“Güzel sanatlardan, yaşamın güzelliklerinden, bilgi ve birikimden, bilimden,edebiyattan, teknolojik gelişmelerden bihaber olanlara” ne anlatabilir, onlarla ne konuşabilirsin ki?
Hani hep deriz ya, “anlat, anlat iyi  geliyor”diye!
Aynen öyle!
“Cahil ile pazarlık etmek” mümkünmüdür?
Hele de; “cahile laf” anlatmak?

YARIN KAYGILARI YOK!
Bakınız, Belçika’dan söz ettim..
Adamların “yarın kaygısı “ yok!
-Sabah kalktıklarında “Euro-Dolar şu kadar olacak” diye bir endişeleri yok!
-Okula gönderdiği evladının iş kaygısı yok!
-İşe girmede, bir partinin, bir partilinin icazetine hiç mi, hiç ihtiyacı yok!
-Ülkenin, zenginliklerinin bir kişiye tahsis edileceği konusunda bir kaygısı, güvensizliği, söz konusu bile değil..
-Ülke mahkemelerindeki yargılanmalarda bir adaletsizlik mevzubahis olobilir mi hiç?!
-Bir siyasetçiyi, bir yanlış durumu eleştirmede korkunun buralarda hiç mi, hiç yeri yok!
-Ülkenin tepesindekilerin, sıradan vatandaşları mahkemeye verdikleri, öyle olağan gündelik olaylardan bile değildir!
-Bankalarındaki paraların belli kişilere, imtiyazlılara peşkeş çekileceğine hiç mi hiç inanmaz!
-Buralarda, bir gecede “köylerin, mahalle” yapılması bile düşünülemez!
-Yerleşmiş bir ihale yasası ve iş anlayışı vardır..
-Hergün zam kapılarda sizi beklemez!
-Temel gıda maddelerine zam asla yapılmaz!
-Ücretler yetersiz olduğunda sendikalı işçiler, memurlar, tüm çalışanlar medini bir şekilde sokağa dökülür, iktidara seslenir ve haklarını aramanın korkusu ve işinden olacakları endişesi içinde olmazlar..
-Kısacası, Avrupalının Türk siyasetçilerini, ülkenin genel ahvalini kıskanacak bir durum söz konusu asla değildir!
-Kimse dini duyguları suistimal edecek açıklamalarda bulunmaz ve bu alana asla girmez!..
Daha sayabileceğimim, birçok husus var da?..
Şu sarıladıklarıma bakarak,ülkemizideki durumu bir karşılaştırabilirmisiniz?
Allah aşkına kıskanılacak neyimiz var?

BRÜKSEL’DE YILIN SON BÜYÜK EYLEMİ?
Bugün Brüksel’de bir günlük uyarı grevi var..
Tüm çalışanlar Covid 19(Korona) salgını döneminde yaşanan sıkıntılardan maada, “ücretlerinin artırılmasını, gelişen dünya şartlarına göre, geçim endekslerinin yeniden düzenlenmesini” istiyorlar..
Burada rakamları, geçim endekslerini kimse manipule edemiyor,edemez!
Ülkenin kurumlarının kapıları, bir siyasetçiye değil,bir vatandaşa bile asla kapatılamaz!
İktidarda olanlar, bunlara “şurada yürüyüşü yapın, burada yapmayan” diye bir öneride bile bulunamıyor..
İlgili sendikalar, yürüyüş alanı içinde olan Brüksel’in 19 Belediyesine müracaat ederek, yasal haklarını kullanmak için izin istiyorlar..
Belediye kabineleri, bu yasal istem karşısında toplanarak karar veriyorlar..
Yani oturmuş bir sistem var..
Ne başbakan, ne de ülkenin Kralı, bu isteme karşı bir fikir beyan etmiyor..
Sıkı durunuz, bu yasal gösteri, yürüyüş ve miting kararlarından başka, her kişinin yasal, eylem hakkı var..
İster bir direğe çıkar, ister bir heykelin yanında, ister bir durakta, ister bir parkta çıkar avaz, avaz bağırır, şarkısını söyler, isteklerini sıralar ve çeker gider!..
Bu tip gösterilere,” tolerens bir saat” ile sınırlıdır..
Polis, kişiyi uzaktan takip eder, durumu tehlike arzediyorsa, en yakınına itfaiye araçları ve korumalar gelir..
Bu kadar!
Biz hemen “bir çıt çıksa,Taksima barikatlar” kuruyoruz!
Ülkemde ise,” bir eylem istemi olsa, hemen ilgili vali olmazları” sıralıyor?
Bu nasıl sistem, bu nasıl demokratik temayül ve anlayış?
Avrupa toplumları bunları çoktan aşmış..
Siyasilerin, “egolora” yok!
Siyasilerin,”bencillikleri, korkuları, iktidarı kaybederiz endişeleri” yok!

YALANA,TALANA BAŞVURULMUYOR Kİ?
Çünkü yalana, talana verilen sözlerin ötesine geçilmemiş ki?
Geçtiğimiz günlerde Brüksel’de 35 Bin kişi bir araya geldi ve “aşı baskılarına” karşı eylem yaptı..
Bu 35 Bin kişi içinde bulunan provokatörler, yer yer polise taşlı sopalı saldırılarda bulundular..
Evet, polis ekipleri bunlara karşı tedbir aldı, vandalizme geçit vermedi, tomalardan su sıktı ve bu provokatörler belirlendi.
Yakalananlar, gözaltına alınanlar ve haklarında işlem başlatılanların dışındakilerin resimleri medyada paylaşıldı ve polis halktan bu kişilerin yakalanması için yardım istedi..
İşte bu!
Yasalar herkes içindir..
Siz eylemin dışında, kışkırtmalara, vandalizme yol açarsanız, o zaman yakanıza yasalar yapışır, ceremesini çekersiniz!
Böyle olması gerek!..

KORKULAN NEYDİ Kİ?
İşte Mersin’de bir miting geçirildi..
Ne oldu?
Korkulan neydi ki, alan istemi değiştirildi?
Niye buna tevessül edildi ki?
Bu nasıl anlayış, bu nasıl tahammülsüzlük?
“Herkesin, her partinin, her sivil örgütün, işçinin, memurun, polisin yasal hakları için alanlara inmesinden” neden korkulur ki?
İşte Belçika’da iki haftadır polisler,”ücretlerinin yükseltilmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi “için alanlarda..
Evet sıkıntı olmuyor değil, ama herkes tolerans gösteriyor, bu yasal haklara saygı gösteriyor..
Ne olacak yani, “olmazlar ile karşı duruşlar mı” sergilensin?
Bir bakan oradan, biri buradan çıkıp, “karşı kışkırtıcı görüşler mi “ beyan etsin?
Hiçbiri olmuyor tabii!
Buralarda siyaseti, siyasetçiler, futbolu, futbolun içindekiler ve taraftarlar konuşuyor..
Her şeyin bir alıcısı var elbet!..
Ama “kültürsüzlüğe kimse tahammül” edemiyor!
Böyle ortamlardan kaçan ,kaçana?
Türkiye’de ise, “herkesin siyasi analizler, futbol yorumları” yaptığı ortamlara, “hala tahammül ediyorsanız”, helal olsun!
Eh, “bu da sizin duruşunuzu, sosyal kültürel olgunuzun” göstergesidir..
İyi haftalar, kendinize iyi bakınız, salgının vallahi şakası yok!
Yusuf Cinal yazıyor, 6 Kasım 2021 Brüksel