Yavuz Sultan Selim Üniversitesi’nce istenen bir doktora tezinden alıntıdır.

Niçin Türkiye'ye geldiniz?

Köyümüzü bastılar, Türkiye'ye gidin dediler.

Nasıl yaşıyorsunuz? Geliriniz ne?

Aldığımız ev kirası bedeli 1400 lira. Ben, annem, hanım, kardeşim, her birimize 1250 lira sosyal yardım parası veriliyor. Etti 5000 lira. 7 de çocuk var. İkisi burada doğdu ve Türkiye vatandaşı oldu. Devlet her bir çocuğa 895 lira veriyor. Toplam: 6265 lira. Yani, ailemizin 11 bin 265 lira geliri var.

Ya harcamalarınız?

Market kartımız var. Markete para vermiyoruz. Telefon için ayda 5 lira ödüyorum, dünya ile görüşüyorum.

Bu durumda paranız artıyor mu?

Evet, paramı biriktirdim, bir otomobil aldım, onunla taksicilik yapıyorum.

Plaka, vergi, ehliyet yok mu?

Niçin lazım olsun? Polis beni durdurmaz, ehliyet lazım değil, geçici plaka ise bedava.

Savaş bitince ülkene dönecek misin?

Dönmem. Niye döneyim ki? Burada işlerim iyi. Daha iyisini bulamam!

Yukarıdaki alıntı ülkemizdeki Suriyeliler gerçeği…

Türkiye’de Suriyeli olmanın nimetleri, ayrıcalığı…

Peki, Türkiye’de Türk olmak?

Yüreğimizi dağlayan son intihar vakalarına bakalım;

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Sibel Ünli, “Yemek kartımda sadece 1 TL kalmış, yok yok 1 Lira 40 kuruşmuş, gidecek yerim yok, iş arıyorum” mesajları paylaştıktan sonra, intihar etti. Cansız bedenini Samatya sahillerinde bulundu.

Adana’da eşi bir yıla aşkın süre işsiz kalan ve ev kirasını 8 aydır ödeyemeyen 26 yaşındaki Emine Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son parayla odun almaya gitti. O kadar az parası vardı ki oduncu ‘Bacım bu paraya odun mu olur’ dedi. Ama anne Emine Akçay ısrar etti, bir çuval odunu alıp eve geldi. Odunlar ıslandığı için yanmadı. Lastik parçalarını tutuşturmaya çalıştı; olmadı. Emine Akçay, çocuklarının ısınması için çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük oğluna verdi. Daha sonra diğer odaya gidip, tavandaki salıncak demirine ip bağlayarak, kendini astı.

Antalya'da bir apartman dairesinde aynı aileden ikisi çocuk 4 kişinin cesedi bulundu. Polis ekipleri, salonda baba Selim Şimşek ve çocukları Ceren ile Ali Çınar'ın el ele cansız bedenleri ile karşılaşırken, banyoda da anne Sultan Şimşek'in cesedi bulundu. Olayın Fatih'teki gibi siyanürlü intihar olduğu düşünülüyor. KBRN ve olay yeri inceleme ekipleri, ilk incelemede siyanür bulgusuna rastladı.

Türkiye, Kocaeli'nden gelen bir intihar haberiyle sarsıldı. Oğluna, okulun istediği pantolonu alamayan İsmail Devrim, çocuğu okuldan gönderilince kendisini banyoda iple asarak yaşamına son verdi. Çaresiz babanın eşine söylediği son sözleri ise, “Çocuklarıma bakamıyorsam, çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki” oldu.

İstanbul Fatih’te yaşları 48 ila 60 arasında değişen Cüneyt, Oya, Kamuran ve Yaşar Yetişkin kardeşler, dairelerinde yaşamlarına son verdi. Kapılarında siyanüre karşı uyarı notu vardı.

Bir hafta sonra, Antalya’da bir apartmanın 8. katında 4 kişinin cesedi bulundu. Selim, Sultan Şimşek ile çocukları Ceren ve Ali Çınar’a ait olduğu tespit edilen cenazelerin ön incelemesinde siyanür çıktı.

4 gün önce ise iş insanı Bahattin Delen ve eşi Zübeyde Delen ile 7 yaşındaki çocukları Ali’nin İstanbul Bakırköy’deki bir evden cenazeleri çıktı. Savcılık, “Baba, eşini ve çocuğunu siyanürle zehirledi, ardından intihar etti” dedi.

İşte Türkiye’de Türk olmak böyle bir şey…

Yukarıda örneklediğimiz intihar vakaları tamamen ekonomik temelli.

Bunun resmi göstergesi de şu resmi bilgi:

Sosyal Güvenlik Kurumu-SGK ve Türkiye İstatistik Kurumu 2019 verilerine göre, Türkiye'de giderek artan yoksulluk, bu yılın ilk yarısında aylık geliri 852 liranın altına gerileyen 366 bin kişiyi daha desteğe muhtaç hale getirdi. Yeşil Kartlı vatandaş sayısı 8 milyon 623 bine ulaştı. Türkiye'de yıllık geliri 10 bin 670 lira olan yani aylık yaklaşık sadece 1000 TL gelirle yaşamak zorunda kalan 16 milyon 888 bin kişi bulunuyor. Bu da Türkiye nüfusunun yüzde 21.2'sine denk geliyor.

Bütün bu intiharların odağı, görüldüğü gibi ekonomik çaresizlik…

Ama bunu dile getirdiğimiz zaman, bütün bunları AKP’yi yıpratma malzemesi olarak kullandığımız, intihar ve ölüm üzerinden siyaset yaptığımız iddiasıyla suçlanıyoruz.

Ne olmuş yani, “Tarihin her döneminde intiharlar oluyor” diye geçiştirilmek isteniyoruz.

Suçlu hep biz oluyoruz yani…

Biz son sözü, yine bu son intihar vakası üzerinden Arslan Bulut’a bırakalım;

“Bu intihar olayı bile kimseyi uyandırmaya yetmedi.. Öyle ki televizyonlarda, Üstelik İstanbul Üniversitesi yemekhanesinde öğrenci yemeklerine de zam yapıldı. Zammı protesto eden ve rektörlüğe dilekçe vermek isteyen öğrenciler ise coplandı!

Bizim öğrencilik yılarımızda yemek kartı değil, yemek fişi vardı. Parasını da kuyruğa girdiğinizde öderdiniz. Ev yemeği lezzetinde dört çeşit yemek, Meclis lokantası fiyatlarıyla öğrencilere sunulurdu.. Yalnız kuyrukta en az bir buçuk saatinizi harcamak zorundaydınız. Zira diğer fakültelerden, üniversitelerden de öğrenciler yemeğe gelirdi.

Şimdi ülkeyi yöneten egemenler, o kuyruğa girme şansı bile olmayan gençlerin halinden anlamıyor çünkü ideolojik körlük içindedirler.. Bunun yerine Suriyelilerden sonra Libya'daki İhvancıları kurtarmakla meşguller. Kamuoyunu ise Atatürk'e hakaret etsinler diye besledikleri robotlarla meşgul ediyorlar. Bir üniversite öğrencisi, açlığın psikolojik direncini düşürmesi sonucu intihar ediyor!.. Bu sadece, Sibel kızımızın değil, Türkiye'nin intiharıdır...