Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “CHP cenahı aynı yüzsüzlüğü sokaklarda rastgele çekilen fotoğraf kareleri üzerinden milletimizi karamsarlığa sürüklemeye çalışıyor. Her seferinde büyük bir pişkinlikle yalanlarında ısrar ediyorlar” sözleri inanılır gibi değildi gerçekten…

Bu ülkede yaşayan, bir şekilde çarşı-pazar dolaşan herkes, el değiştiren veya kapanan dükkanları, batan ve iflas eden esnafı halk ekmek büfelerinin ve İŞKUR’un önündeki kuyrukları görüyor. Bunu çoğumuz arkadaşımızdan, akrabamızdan, komşumuzdan yaşıyoruz mutlaka…

Ekonominin bu durumunu bize anlatan en somut belirtilerden biri de her yerleşim biriminde karşımıza çıkan satılık-kiralık ilanları…

Ama ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı; “CHP cenahı aynı yüzsüzlüğü sokaklarda rastgele çekilen fotoğraf kareleri üzerinden milletimizi karamsarlığa sürüklemeye çalışıyor” diyor ve bunda ısrar ediyor.

Neden?

Bence yanlış yönlendiriliyor, bence bir şekilde gerçekler kendisinden gizleniyor.

Ne bileyim? Belki de kendisine özel “pembe gazete” çıkarılıyor.

Pembe Gazete neydi? Üstat Yılmaz Özdil’den hatırlatalım;

“İPhone çağından önce, bırak interneti, televizyonun bile olmadığı dönemde, kodaman kelimesinin sözlük anlamıydı Rockefeller... Çaresiz garibanlar gökdelenlerden aşağı atlarken, şahsi serveti 189 milyar dolarcıktı, kainatın en zengin adamıydı.

E gazeteleri oku oku, morali bozuluyor, tansiyonu çıkıyordu. 98 yaşında olmasına rağmen dünyaya kazık çakmaya niyeti vardı, paracıklarının başına bi şey gelecek diye endişe ediyor, bunalıma giriyordu.

Etrafında pervane olan dalkavuklar, basın tarihinde görülmemiş bi yalakalık icat etti: Pembe Gazete!

Tek nüsha basılıyordu.
İmparatorluğunu hasta yatağından yöneten Rockefeller’ın kahvaltı tepsisine bırakılıyordu.
İçinde tek kelime olumsuz haber barındırmıyordu.
Güllük gülistanlıktı.
Memleketin ne kadar şahane gittiğini, ekonominin habire büyüdüğünü, borsanın füze gibi yükseldiğini, fakirliğin-fukaralığın bittiğini, işsizliğin yok denecek kadar azaldığını yazıyordu.

Ekonomi sayfalarının manşetlerinde, Rockefeller’ın sahibi olduğu kuyulardan petrol fışkırdığı, rakip şirketlerin sondajlarından hep tuzlu su çıktığı, vatandaşların öbür bankalardaki hesaplarını kapatıp, bütün mevduatlarını Rockefeller’ın bankalarına yatırdıkları anlatılıyordu. Siyaset sayfalarında, kamuoyu anketleri yayınlanıyordu, Rockefeller’ın desteklediği Cumhuriyetçi Parti silip süpürüyor, Demokrat Parti ayvayı yiyordu. Spor sayfalarında, Rockefeller’ın taraftarı olduğu beyzbol takımı, rakiplerini devamlı hezimete uğratırken... Kültür sanat sayfalarında, Rockefeller’ın en sevdiği sanatçılar kapalı gişe oynuyor, salonları hıncahınç dolduruyor, ne kadar ödül varsa, onlar topluyordu.
Yıldız fallarında ise, Rockefeller’ın burcu, üç vakte kadar değil, her vakit sağlık, afiyet, başarı vaat ediyordu.

Köşe yazarları desen... Parayı bastıranın zevkine göre kalem oynatan, yalamaktan dillerinde pütür kalmamış duayenlerden(!) seçilmişti. Satırlarından vıcık vıcık yağ damlıyordu. Hayallere gerçekmiş gibi yorumlar yazıyor, yalan haberlere ballandıra ballandıra makaleler döşeniyorlardı.”

Pembe Gazete budur. Peki, biz de çıkarılmakta mıdır?

Sanmıyorum, çünkü ihtiyaç yoktur. Basının neredeyse yüzde 90’ını ele geçiren bir iktidarın, üstüne bir de pembe gazete çıkarması anlamsızdır.

Fakat yaşananlara bakınca çevresi ve danışmanları, Sayın Cumhurbaşkanına bilgi verirken adeta bir pembe gazete örneği sergiliyorlar gibi geliyor bana…

Onun dışında özellikle bir pembe gazete basıldığına ihtimal vermiyorum. Bence yok…

Ama basılsaydı, başyazarı da kesin Yavuz Donat olurdu…

Yazılarında öyle pembe tablolar çiziyor ki, onu okuyunca Norveç, İzlanda gibi ülkelerde yaşadığınızı sanıyorsunuz.

Bir yazısında Ankara'nın Beypazarı İlçesi'ni anlatıyor;

- Bizde, adı "Şükrü" olan çoktur ama "Şükreden" azdır.
Beypazarı'nda "Şükrü" adı yaygın değil.
Ama... "Şükreden" çok. Saat 13.00... Çarşıdayız.
- Baklavacı... İşler nasıl?
- Allah bugünü aratmasın... Çok şükür.
Kadın... Erkek... Satıcı çok... Dükkânlar yerel ürünlerle dolu.
İşler... Korona öncesine göre... Düşük.

Fakat "Şikâyetçi" yok... "Şükreden" çok.

Garip bir ülkedeyiz. Ama kimileri için ‘Oh ne âlâ memleket’te yaşıyoruz;

İşsiz, işsiz sayılmıyor. Aç, aç sayılmıyor. Batan işyerleri, batmış sayılmıyor. Koronaya yakalanmış dahi olsanız eğer başınız ağrımıyor ve mideniz bulanmıyor yani belirti göstermiyorsanız koranalı bile sayılmıyorsunuz.

Hasılı kelam; Türkiye güllük gülistanlık hatta herkesin kıskandığı bir ülkedir!

İnanmayan ya gafildir ya da dış mihrakların oyuncağı hain terörist!