YÖK’ü aradım, kaynağıma iki soru sordum, Mustafa Arslan gerçek kişi mi?

Müstear isimle de olsa böyle bir şikayet veya ihbar var mı?

Muhatabım açık yüreklilikle cevapladı;

“Mustafa Arslan gerçek kişi, Endonezya temsilcisi olduğu da doğru. Onu bütün üniversiteler kadar,  yurtdışı öğrenci transferi konusundaki etkin kişi olması sebebiyle Sakarya Üniversitesini yönetenler de çok iyi tanır. Madem ki gazetecilik faaliyeti yapıyorsunuz, bu konu benim de çok zoruma gitti, benim de bir katkım olsun isterim, isterseniz sizi görüştürebilirim.

Şikayet, varlığı ve içeriği itibariyle doğru. Bu tip başvurularda önce inceleme yapılır, muhataplarından bilgi ve belgeler istenir, incelenir, buna göre soruşturma açılıp açılmayacağına karar verilir.

Kaynağıma, sizin kanaatiniz nedir, sakıncası yoksa öğrenebilir miyim, diye sordum.

“Çok üzgünüm, gerçekten çok üzgünüm. Bunların ki nasıl bir cüret, bu cesareti nereden alıyorlar anlayamıyorum. Ben üniversitenizi iyi tanırım. Geçmişini de bugününü de bilirim. Bir öğrenciden 40 lira, yıllık bandrol ücreti alınması sebebiyle bir sürü soruşturma geçirdiler. Ama bugün öyle bir noktaya gelinmiş ki öğrenciden bağış adı altında resmen rüşvet isteyen bir konumdalar, çok yazık. Anlaşılan bunlar Sakarya’yı da Sakarya Üniversitesini de benim kadar tanıyamamışlar, doğrusu çok üzüldüm.”

Ve kaynağım dediğini yaptı, beni Mustafa Arslan ile görüştürdü.

Siz, gerçekten Mustafa Arslan mısınız diye sordum, güldü.

Onlar (üniversite yönetimi) benim kim olduğumu çok iyi bilir, kaldı ki beni değil, Endonezya’da böyle biri yok diye iddia ediyorlar. Doğru söylemiyorlar. Tamam, biz yakalandık ama bizi yakalayan Ahmet değil de örneğin Mehmet diyerek kafa karıştırmak ve haklarındaki suçlamaları sulandırmak niyetindeler.

Valla ben de yedim Mustafa bey, internetten baktım, Endonezya temsilcisi başka bir isim görünüyor, dedim.

Evet, o benim yardımcım, dedi.

MUSİAD Endonezya temsilcisi benim, yıllardır burada kurumumu ve ülkemi temsil ediyorum. Gazetelerde, televizyonlarda ülkemin reklamını yapıyorum. Ama bu olay konuşulmaya başlayınca ne benim ne de ülkemin itibarı kaldı. Maalesef, Türkiye ve Sakarya Üniversitesi rüşvet ile anılır oldu.

Sadece Endonezya da değil, bu tür öğrenci transferi yapan bütün Türk ve İslam ülkelerinde itibarımız iki paralık oldu.

Doğruydu, Türk ve İslam coğrafyası bizi konuşuyordu.

Oysa Hükümetimiz ve Cumhurbaşkanımız bu coğrafyada Türkiye’nin varlığını ve gücünü hissettirmek için, Türk devletlerini Rusya’nın, İslam ülkelerini Rusya ve ABD’nin gerek siyasi gerekse kültürel hegemonyasından kurtarmak için çırpınıyordu.

Ama şuyu vukuundan beter bu olay sebebiyle artık Türk ve İslam coğrafyasında rüşvetçi olduğumuz konuşulur oldu, yazık ki ne yazık…

Düşünsenize, misal, yurt dışında varlığınız ve işiniz sebebiyle ülkenizi temsil ediyorsunuz, tut ki bir tv canlı yayınındasınız, Türkiye’yi, büyüklüğünü, bu coğrafyaya katkılarını vesaire anlatıyorsunuz, pat diye canlı yayına bir konuk bağlanıyor ve amiyane tabiriyle hadi len oradan rüşvetçiler sizi, diyor.

Veya bir toplantıdasınız, gururla ülkenizi ve kurumunuzu anlatıyorsunuz, o ara biri çıkıyor, sen ne anlatıyorsun birader, benim bir yakınımın çocuğu sizin ülkenize gitti, başvurduğu üniversite bağış adı altında rüşvet istedi, naber, dese kafayı yememek mümkün müdür?

“Bütün iddialar belgeli, elimde hepsini belgesi var ama bunlar Endonezya bağlantılı belgeler. Bunun dışında da harici ülkeler konusunda duyum ve bilgilerim var. Üniversitenizin resmi yazısı var, bu konudan rektörünüzün haberinin olduğunu teyit eden mail var, bağış alındığına dair dekontlar var.

Bu öğrencilerin çoğu fakir, tamam harçlarını bir şekilde yatırsınlar, yatırmıyorlarsa kayıt olamasınlar ama bu bağış üstelik de zorunlu bağış nereden çıktı? Buna hakları var mı? Parası olmayanlar, bağış yapmayanlar gitsinler başka üniversitelere demek ne demek? Haliyle Endonezya’da ilgili tüm veliler ayağa kalktı, ülkece yerin dibine girdik.

Dediğim gibi başka ülkelerle ilgili sıkıntılar da var. 2-3 hafta önce Kazakistan bir öğrenciyi 10 bin dolar alarak Tıp Fakültesine kayıt ettiler, ben bilgisiz belgesiz konuşmam, çıkarsınlar kayıtlarını, soruşturma açan merciler görsün, o çocuğun puanı ve şartları tutuyor mu? Bence tutmuyor, tutuyor olsa bu kadar yüksek bir meblağ ödemek zorunda kalmaz. Ben biliyorum notları da tutmuyor, şartları da…

Üniversite yönetimi bunu ticaret haline getirdi.

Haliyle YÖK soruşturma açtı, kıyamet koptu. Hiçbir şeyi inkar etme şansları yok, yapılanlar belgeli ve ispatlı. Bütün belge ve deliller YÖK’de var, YÖK buna mukabil bilgi isteyecek, her şey ortaya çıkacak.

İddia ediyorum ilgili hesapta en az 2 milyon dolar paralar var. Üstünü ve gerisini bilemem. İncelenirse görülür zaten.

Dediğim gibi sadece Endonezya değil, bakın Kuzey Irak’ta bir firma var, onu üniversite yönetimi de YÖK de iyi bilir. Bu firma yüksek lisans öğrencilerinden 2’şer bin dolar para toplamış size Türkiye Üniversitelerinde yüksek lisans yatıracağız diye, çoğu üniversite ve bölüm kabul etmedi. Ama edenler de oldu, sizin üniversite etti mi etmedi mi emin değilim ama incelenirse bulunur, çünkü kayıtlı kuyutlu bir firma bu. Getirdikleri çocuklar Türkiye’de aç susuz parasız kaldılar, camilerde yattılar…

Hırsızlık, haksızlık, usulsüzlük yapılmadı mı yapılmadı mı, ben bunun peşindeyim. Ben Endonezya’da başım dik, alnım açık gezmek istiyorum. Ben ülkemin ve hükümetimin en güzel şekilde anılması ve hatırlanması mücadelesini veriyor, bizi, ülkemizi ve hükümetimizi rezil edenlerin cezalandırılmasını istiyorum…” diyor Mustafa Arslan

Evet, söz savunmanın…

Bakalım Rektör hazretleri bu durumda ne diyecek, merakla bekliyorum.

Ve YÖK’ün ne yapacağını da…