Bundan tam 5 ay önceydi; gazete manşetimizde şahsıma ait köşe yazımın ana teması vardı ve o başlık şuydu; ‘Arap Turizmi ya Biterse’…

Yazımın son cümlesinde ise şu ifade yer alıyordu; Araplaşan Türkiye’de yaşamaya çalışmak, sonu ne getireceği belli olmayan bir düzendir.

Bugün karşı karşıya kaldığımız salgını eğer hesap edebilseydim atacağım başlık ‘Ya Turizm Biterse’ olurdu. Çünkü bugün geldiğimiz durumla birlikte önümüzdeki 1 yıl turizm eski haline dönmeyecektir.

Turizm sektörü de insan ve sosyal etkileşim odaklı olduğu için işleyen tüm fonksiyonlar durdu. Ulaşım, konaklama, eğlence, yeme-içme gibi temel bileşenler hepimizin hayatından çıktı.

Sakarya’nın turistik değeri en yüksek olan Sapanca ilçesinde bu işi faal olarak yapan bir turizmci olarak bunu öngörmek çokta zor değil.

İnsanlar can derdine düşmüşken, turizmde alışkanlıkların azami seviyede değişeceği de aşikar. Ön gördüğümüz şu ki; ortak kullanımlı büyük otellere talep oldukça azalacak.

Bu da demek oluyor ki; ‘her şey dahil’ sistemin bir önemi kalmayacak; hijyen ve sağlık birinci planda olacak. İlk aşamada yurt içi turizmin açılması bekleniyor, açalım açmasına da; yurttaşlarımızın planları arasında seyahat turizmi neredeyse son sıralarda.

Hemen hemen herkes bu Covid-19 salgınından oldukça derin yaralar aldı; sağlığını koruyabilende  maddi gücünü kaybetti; vatandaşlar da dahil olmak üzere tüm ufak esnaf hazırdan yer oldu.

Eeeee şimdi turizm sezonunu açtık; 30 odalı otele Covid-19 sonrası turizm sertifika kuralları gereği 10 oda ile dönüşümlü hizmet veriyoruz ve 10 odanın 10 u da dolu; var olan demirbaş giderlerini karşılamaya dahi yetmez.

İnsan sağlığının en önemli olduğu aşikar, sağlık olsun demekten başka bir şey elden gelmiyor; uzun yıllardır turizm sektöründe olan birisi olarak bunlar benim kişisel öngörülerimdir.

Sapanca’da evlerini boşaltıp pansiyona çeviren vatandaşlarımız sezonluk kiralama ümidiyle bir umut ışığı görmüşken, şehirlerarası seyahat yasağı ‘b’ projelerinin de önüne duvar ördü.

Hayatın normalleşmesi ile birlikte büyük otellerden ziyade özel hizmet veren butik, küçük, villa tipi oteller öne çıkacak.

Bizler gibi büyük oteller ise başlı başına darda, ekonomik olarak yaraları sarılacak en son sektör kanımca Turizm olacaktır.

Kongre turizmi ile ayakta duran büyük otellerimizin işi de oldukça vahim; uzun bir süre tüm toplantı ve kongreler online olarak gerçekleşecek. Şirketlerin bir nefes planı olarak; hem tatil hem iş mantığıyla yürüttüğü iş toplantıları da ne yazık ki uzun bir süre askıda.

Hayatımızda somut veriler elde edene kadar korumak zorunda olduğumuz sosyal mesafe kuralı hayat normale dönse bile Turizm sektörüne doğal olarak büyük bir darbe vuracaktır.

Beş ay önce bugünleri görmeden kaleme döktüğüm öngörülerimle bugün acı bir şekilde karşı karşıya kaldık, o zaman çok iyi hatırlıyorum ki turizm bitmez diyorlardı.

Hayatlarımızın bile bir anda bitebileceğini unutmuştuk oysaki…

Bundan sonraki süreçte “Ben” yerine “Biz” yaklaşımı turizmcilerin yaralarını sarabilir, birlikten kuvvet doğar.

Bir turizmci olarak sektörümüz için elimi taşın altına koymaya hazırım ve ilimizde ki diğer arkadaşlarımızın da aynı görüşte olduğuna inancım tam.

Bu günlerde elbet geçecek, Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.