Beni en çok üzen nedir? Haftanın belli günleri kurulan pazaryerinde alışveriş yaptığım köylümüzden yanlış görmek!

Hala ilkokul kitaplarındaki köylerimizdeyim! Çağın yanlışlarına uymayı doğru sanmak(?) kolay da! İyi ki, doğruyu bilen köylülerimiz hala var!

Köylü amcam burada, tarlasından topladığı mahsulleri getirip satıyordu. İlkin, sattığı kendisinin, fiyatı da öyle, satışı da harikaydı!

Aradan 2 ay geçti geçmedi; ürünler çeşitlendi, ne ararsan var…Ama, fiyatlar şehirdeki marketlerin aynısı? Onları geziyor, fiyat koyuyor: -)

O köylü bu yıl tezgah açamadı? Çünkü, kanaat edip kazanıyordu, bozdu.

Ee, Turizmle-Köy ve Köylü ne alaka?

Hangi işi yapacaksan yap! Hedeflerin kadar önemli olan kimi şeyleri iyi düşüneceksin! İşinde Omurgalı-kanaatkar-düzgün olacaksın!

Turizmi izliyorum. Şu gün, her şeyi doğru görmenin zor olduğu sektör.

Kimi Turizm vardır; 12 ay ve her gün 24 saat işler… İstanbul, Antalya, İzmir ve civarı gibi, Kültür-Doğa-Tarih Turizmi vesaire…

Kış, Yaz, Deniz, Tatil, Spor gibi; zamanı, süreci kısa olanlar da var. Hepsinin de yaşama, ayakta kalabilme şansları farklıdır?

Turizmi de en çok baltalayanlar, her işte olduğu gibi, kazanmak için her türlü sahteciliği-tuzağı- yalanı kar zanneden zavallılardır.

Kendi yaşadıklarım oldu. Bir daha o bölgeye de, benzeri şirketlerin sunduğu fırsatlara da asla inanmadım, inanılmaz!

Bakın; şu salgın günlerinde yine en çok yakan, can çekişen Ülke Turizmidir!

Bilirim ki, sektörlerin kaybettiği her servet, benim evime de zarar verecek yazık zenginliklerdir. Ayrımsız her sektör için böyle düşünürüm.

Kuşkusuz senin-benim düşünmem pek bir şeyi kurtarmaz. Sektörler, özelde de Meslek Odaları’nın bence en önemli işlevi burdadır.

Turizmin meslek oluşumları ilkin sektörün kendi içini çok sıkı denetlemek zorundadır.

Kim ne düşünürse düşünsün; her meslek odasının ilk adımı, mesleğin icracılarını ve mekanlarını, işleyişlerini iş başında denetlemek olmalı.

İlk adım, mesleğin güvenilirliğini sağlamaktır. Hatırladıklarım olur:

“ Kazık yemek!” tabiri kuşkusuz çirkin bir söz. Ama, adını duyup gidiyorsun. Fiyat sorma, 3 kişi birer kahve, ikişer çay iç; aklını hoplatan fiyat gelir: -(

Zaten; fiyat sormadan, 3 kişi yemeğe otur aylığı bıraktığın bile olur. Yani, insan güvenmekten nefret eder mi, eder! Kaybeden de turizm sürekliliğidir!

İnternetten kampanyaya rezervasyon yapıyorsun! Denize nazır, tertemiz, geniş, her şey dahil ve fiyat iyi! Gidiyorsun, hepsi rezalet!

Şu bile olabiliyor; otele iniyorsun, rezervasyonun var, yer YOK! Yani, Amcam senin 4-5 ay önce satın aldığın odayı iyi fiyatı bulunca satmışşş!

Şimdi turizmciyi kime şikayet edeceksin? Zaman ve tatil rezil oldu, olur. Kimse de O turizmciye hiçbir bedel ödetmez. Bu skandallar nasıl bitirilir?

Biten turizm olur! Sektörleri karalayan işin koptuğu yer tam da budur. Ne yaparım; bilip güvendiğim kapılardan asla vazgeçmem!

Eski Adapazarı çarşıları ve esnaf lokantaları mesela!.. Mesela, çarşıların çay ocakları! Çarşı esnaflarının yemekleri, çayları hala güvenli kapılardır!

“ Çağdaş Kent!” olduk mu? O çarşıları yaşatın! Onlara rastlarsanız, Çağdaş Kent olma şansımız da hala yaşıyor demektir! Ama, şu gün gidişat?