Bazen plansız gelişen olaylar ve çevresel faktörlerin etkisiyle beklenmedik krizler oluşur. Bu beklenmeyen pandeminin ağır etkisi olarak hissedilen ekonomik krizler turizmin belini bir hayli büktü.

Krizlerin olumsuzluklarının yanında bazı olumlu yönleri de bulunmakta… Örneğin bir ülkede savaş, iç karışıklık vb. kriz olduğunda bu diğer ülkeler için turist sayısında artış demektir ama hesaba katmadığımız dünyayı etkisi altına alacak bir salgının etkisi elbette tüm dünyayı etkileyecektir.

Turist amaçsal ve işlevsel yönlerinden dolayı huzurlu olacağı rahat edeceği ve aldatılma korkusu olmadan para harcayabileceği yerleri tercih ederler. İnsanlar bir yıl boyunca yaşadığı stres ve sıkıntıları geride bırakmak amacıyla ruhen ve fiziken dinlenmek ister.

Ancak, Covid-19 dünyayı öyle bir etkisi altına almış durumda ki, insanlar özgürce seyahat edemiyor, etseler de özgürce yaşayamıyorlar. Türkiye gibi doğal zenginlikleri ve kültürel kaynakları olan bir ülke için bu durum oldukça zor.

Turizm denildiğinde kapsamadığı hemen hemen hiçbir sektör yok. Turizm bağlantılı olmasa bile; altyapısı ondan beslenen bir çok faaliyet dalı var.

Turizm; otelinden restoranına, akaryakıt satıcılarından tüm ürün toptancılarına, perakende ticaret yapanlara kadar ekonomik olarak beklentileri karşılayan bir sektör durumundayken, krizden büyük bir darbe yedi.

İster istemez bu durum ülkeyi de etkisi altına aldı. Ekonomik anlamda veriler buna işaret etmese de; pandeminin bizi daralttığı kanaatindeyim.

Bu işin en acımasız yüzü de; istihdam meselesi. İş yerlerinin pandemi döneminde ekonomik yükü arttı ve çalışan sayılarında azalmaya gitmek zorunda kaldılar.

Gerekli tedbirler her dakika yazılıyor söyleniyor, ama uyan yok. Uyanlarda uymayanlara sadece içlerinden beddua ediyorlar.

Bu yaşadıklarımıza “yeni normal” dense de, bence anlamak istemediğimiz anormal bir durum.

Esnaf zor durumda, çalışanlar zor durumda; ya işlerini kaybettiler ya da kaybetmek üzereler. İş ve işçi bulma kurumlarının önünde uzun kuyruklar oluyor.

Biz bir maskeyi düzgün takmakta zorlanırken bir de sağlık çalışanlarını düşünün… Bu sıcaklarda o kıyafetler içinde neler hissediyorlar acaba ve bu umursamazlar yüzünden yaptıkları onca fedakârlıkları “boşa mı yapıyoruz?” diye düşünüyorlardır mutlaka.

Bütün bunları hak ediyor mu insanlık?

Toplum bunu hak etmiyor, işin ucu kaçtı kaçacak. 2. Dalga diye çırpınıp durduğumuz bu durumun daha 1. Dalgasını atlatmış değiliz.

İşler sarpa saracak ve çekilmez, işin içinden çıkılmaz bir hal alacak diye korkuyorum.

Toplum bu süreci ‘yeni normal’ olarak değerlendirmemeli, acilen tedbir almalıdır.

Haziran’a kadar uygulanan ve etkili olan yasaklar geri gelir mi? Bence gelmez. Ekonomi insan hayatından daha önemli diye düşünülüyor.

Ekonominin ve parasal kaynakların insan canından daha kıymetli hal aldığı bu döneme de üzülmüyor değilim.

Toplumun bağışıklık kazanmasını beklemek ve bu süreci kabullenmek ne kadar doğru bilmiyorum…

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Sevgilerimle, hoşçakalın.