Bugünkü yazımda, yeni açıklanan Enflasyonla Mücadele Programı’ndan bahsedeceğim. Konuya girmeden önce belirtmek istediğim bir şey var ki o da; ekonomik analiz yapmadan önce, olayı dünü, bugünü ve yarını ile ele almanın son derece önemli olduğudur. Bugünkü durumun nasıl bu hale geldiğini anlamak için düne, yarını öngörebilmek için ise bugüne bakmamız gerekmektedir.

Bu perspektiften bakıldığında, enflasyonla mücadele programı başlığında bir programa başlanmış olması, dün yapılan bazı hataların sonucu meydana gelen bir gerekliliktir. Bunu asla akıldan çıkarmadan programı incelemeye başlayabiliriz.

Programın içeriğinden bahsedecek olursak, kamu-özel işbirliğiyle / dayanışmasıyla herkesin elini taşın altına koyduğu, ürünlerde indirim, vergi iadelerinde hızlanma, kredi faizlerinde indirim ve yapılandırma gibi başlıkları içeren bir program var önümüzde.

İlk olarak değinmek istediğim nokta, kurdaki dalgalanmaların bittiği yönündeki söylem. Son bir ayda belirgin bir dalgalanma yok. Doğru. Fakat bu dalgalanmanın bittiği anlamına mı geliyor? Şimdi bunu anlamaya çalışalım. Kurun dününe, bugününe bakıp, yarınına dair fikir yürütelim.

Dolar-TL kurunun son beş yıllık grafiğine baktığımızda 2014’ ün ilk çeyreğinden başlayarak 2016’nın başına kadar, 2016’nın 3. Çeyreğinden başlayıp 2017’nin ilk çeyreğine kadar ve son olarak 2017’nin 3. çeyreğinde başlayıp günümüze kadar düzenli yükseliş trendlerinin yaşandığını görmekteyiz. Ve her yükseliş trendi bir öncekinden daha hızlı ve daha sert gerçekleşti. Bu trendler sonlandıklarında, yani piyasa kendine yeni bir trend belirlemek için karar aşamasındayken, kur genelde yatay veya düşey hareket ediyor. Fakat bu durgunluk, bahsettiğimiz üç trend için de düşüşün başlangıcı anlamına gelmemekte(idi).

Varmak istediğim nokta şu ki; şuan görülen durgunluk/düşüş de tek başına, “Kur dalgalanmaları durdu. / Yükseliş durdu.” şeklinde ifadeler kullanmak için yetersiz olacaktır. Kısa vadeli düşünüldüğünde bir durulma vardır ama bunun kalıcı olabilmesi adına yapısal dönüşüm şarttır. Bu konuya daha önceki yazımda da değinmiştim. Ekonomi, zayıf da olsa, düzelme sinyalleri veriyor. Fakat işler yoluna girdi demek için henüz çok erken ve bu bakımdan kurdaki dalgalanma için de sadece “şimdilik” duruldu diyebiliriz.

Diğer bir söylem ise kurdaki normalleşmenin ardından fiyatlarda da bir normalleşme sürecine girildiği yönünde. Dediğim gibi, kurdaki normalleşme sürecinden emin olmamız için henüz çok erken olmakla birlikte, oluşturulmaya çalışılan olumlu algı bakımından yerinde bir söylem diyebiliriz. Fakat fiyatlar genel seviyesinde herhangi bir düzelme vardır diyemeyiz.

Fiyat istikrarı konusunda başlatılan indirim kampanyasına çok yüksek katılım sağlandığı ve ülkenin önde gelen şirketlerinin de kampanyayı desteklediği belirtilenler arasında. Kampanya kapsamında yapılan indirimlerin (asgari %10) ürünlerde belirtileceği ve kampanyaya dâhil ürünlerin tüketilmesinin de tavsiyesi yine açıklamalar arasında.

Bir nokta gözden kaçırılmamalı ki o da; kampanyanın piyasada rekabeti artırıcı bir etkisi olduğundan, firmaların stratejik olarak, kampanya dışında kaldıklarında kaybedecekleri bir model olması da katılımı artıran etkenler arasında.

Kanaatimce, bu bağlamda, indirimli fiyatların karlılığa engel olmasını engellemek adına bu kapsamdaki ürünlerin tercih edilmesi faydalı olacaktır.

Elektrik ve doğalgaza yılsonuna kadar zam yapılmayacağının garantisi verilmiş. Yaklaşık iki buçuk aylık bir sürede zam olmayacağının garantisini vermek ne kadar etkin bir fayda sağlar tartışmaya açık bir konu. Zira bahsedilen süre oldukça kısa bir süre.

Bunun yanında komisyonculuğun kaldırılacağı ve stokçulukla mücadele edileceği belirtilmekte. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki gerçekleşen enflasyonun sebebi girdi maliyetleridir. Daha önce de belirttiğim gibi bunu bahane edip, maliyet artışı oranından daha fazla zam yapmaya çalışan fırsatçılar vardır, fakat yüksek enflasyonun sebebi  asla tek başına bu değildir. Hatta girdi maliyetlerinde ani yükseliş yaşanmasaydı bu tarz fırsatçılara da ortam oluşmazdı diyebiliriz. Stokçulukla vb. sosyal bozukluklarla mücadele edilirken bir diğer yandan kalıcı olarak üretim maliyetlerini düşürecek reformların da yapılması zaruridir. Aksi takdirde, yapılanlar / yapılmaya çalışılanlar piyasanın kendi dengesine ulaşmasını uzun süre engelleyemez. (Bahsettiğimiz denge bizim için oldukça kötü senaryoları barındırmakta.)

Bahsi geçen bir diğer konu olan KDV iadeleri ve kredi faizlerindeki yapılandırmalar ve indirimler ise piyasadaki sıcak para döngüsü açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. Dikkat edilmesi gereken ise vergiler bakımından etkin bir denetim ve vergi toplama noktasında adalet iken, kredilerde de riski arttırmamak olmalıdır.

Özetlemek gerekirse, kampanya kesinlikle olumlu etkiler doğuracak, yaşanan olumsuzlukların telafisine kısmen de olsa yardımcı olacak bir kampanyadır. Fakat dikkat edilmesi gereken ise bir kaç şey olduğu da bir gerçektir.

Bunlardan ilki; böyle bir kampanyaya gerek duyulan ortama nasıl geldiğimizin yanıtı ve bu süreçten almamız gereken derslerin olduğudur.

İkincisi; olumlu konuşmak ve görmekte fayda vardır, fakat kısa vadeli, etkisi düşük ve pratik programların yanında orta ve uzun vadeli kalıcı reformların zorunlu olduğunun unutulmamasıdır.

Üçüncüsü; bu ve benzeri çalışmalarda sağlanan faydanın ülke adına olduğunun unutulmaması gerekir ve bireyler, kişisel siyasi refleksleriyle bu kampanyaya destek vermekten ve katılmaktan kaçınmamalıdır.

Ve son olarak sürekli aklımızda tutmamız gereken bir şey var ki o da henüz hiçbir şeyin yoluna girmiş olmadığıdır. Bu sebepten disiplin ve kararlılık asla elden bırakılmamalı. En ufak bir gevşeme, yeni ve kötü trendlere gebe olabilir.

Bilelim ki; bugüne nasıl geldiğini unutan, yarın nasıl yürüyeceğini şaşırmaya müsaittir!