Kötü bir hafta daha geçirdik… Bildiğimiz üzere, salgını bastırmak ve etkilerini azaltmak adına bu hafta sonu , yani 48 saat 31 il için sokağa çıkma yasağı getirildi. Getirildi ama ne oldu? Cuma gecesi 21.45 te duyurulan bu tedbir kararı ile o ana kadar sokağa çıkmayan insanlar bile kendilerini dışarı attı. Yasağın getirildiği tüm illerde korkunç bir tablo sergilendi. İnsanlarımız maskesiz, olabildiğince tedbirsiz ve savunmasız, panik halinde ihtiyaçlarını karşılama çabasına girdiler . Sonuç mu? Tedbir denen bu karar bir felakete dönüştü. Yahu bir 48 saatti bu, keşke tedbirle korunmaya çalışan insanlarımız durumun bilincinde ,soğukkanlı, sağduyulu ve akılcı davranabilseydi de bu tedbir kararı amacına ulaşabilseydi. Tabi şu da var, burada bu süreçte herkesten aynı soğukkanlılık ve öngörüyü beklemekte çok iyimser bir davranış olsa gerek. Hele ki günlerdir psikolojisini sağlıklı tutma gayretinde olan ve de kaygılarını bastırmaya çalışan bir çoğunluk söz konusuysa…

Birçoğunun düşündüğü gibi, diyelim ki bu tedbir kararı yanlış zaman da, yanlış biçimde gayri ciddi, yeterince hassasiyet gösterilmeden ve olasılıklar düşünülmeden beyan edilmiş olsun. Diyelim ki öyle… Özgür irademizle, kişisel algımız ve zekamızla yapmamız gereken bu muydu??? 48 saatte kimse açlıktan ölmeyecekti. Bir de biz oruç tutmak gibi bir ibadeti yapan, ramazan ayını yaşayan bir insan topluluğu değil miyiz? Bir süre aç kalmak ne yapardı ki bize? *************

BİLİM KURULU NE DİYOR?

Yasak duyurulduğu anda şu algıyı da oluşturdu, bunu da atlamamak gerekiyor. İnsanlar ‘’Bu yasak 48 saatle kalmaz , uzatılır’ diye düşündüler. Bu da paniği arttıran nedenlerden biriydi. Bir diğer hususta şuydu ki; Yetkililer zamanında, ‘’size ekmeğinizi suyunuzu dağıtacağız’’ demiş olsalardı bile insanlar evlerinde sakin sakin oturmayacaklardı, durum değişmeyecekti. Çünkü en yakın ve yalın haliyle,insanımız ilk önce maske olayını hatırlayacak, maske satın almayın biz dağıtacağız denilip te nasıl maskesiz kaldıklarını anımsayacaklardı. Farklı farklı nedenlerle insanların yetkililere duyduğu güven çok fazla sarsıldı. Belki de insanların paniğe kapılmalarının en büyük nedeni de buydu. (en yetkili en beklentimizin yüksek olduğu mercinin ‘’ hata yaptım, öngöremedim’’ demesi derin ve büyük bir davranış tamam ama bu açıklamayla da endişemiz daha bir büyümedi mi, daha nerelerde nasıl hatalar olur, bu hatalar nelere mal olur, nelere gecikiyoruz da neleri öngöremiyoruz falan diye de düşünüp ayrıca kaygılanmyor musunuz sizde? E geceye dair izde derin oldu. Neyse felaket akşamına dönelim. Bilim kurulu üyesi bir doktorumuz, o geceyi çok güzel özetlemiş, ‘’günlerdir kürekle kar temizliyorduk, bu gece çığ düştü’ demiş. Bu cümle ve o gece mutlak tarihe geçer. Peki ,şimdi bilim kurulu ne diyor? ‘’ O gece dışarıda olan ve sosyal mesafe kuralına uymayan herkes 14 gün karantina da olmalı’’

*************************

ŞİMDİ BİZ NE DİYELİM;

BİZ bu haftasonu, sağlığımızı korumak, salgını bastırmak adına alınan ve uygulanan ama amacına ulaşamayan bu kararın olası sonuçlarından, Allah hepimizi korusun diyelim…

ÖNGÖRÜ OLSAYDI, ÖNGÖREMEMENİN ÖZRÜDE OLMAZDI…

21 ocakta dünya sağlık örgütü insandan insana bulaşan bu virüsle ilgili beyanda bulunmuşken, çok daha önce bilim kurulu oluşturulur, o andan itibaren olasılıklara hazırlanılır, olası sürecin istişaresi tüm ayrıntılarıyla ve tüm yetkililerle beraber yapılır ve yine olası sonuçların hesaplanır olması gerekmez miydi ??? Zamanında öngörü olsaydı, bugün öngörememenin özrü de zaten olmazdı dimi…

İBN-İ HALDUN NE DEMİŞ?

Bu arada şunu da atlamayalım, bu tedbir kararından hemen sonra gördüğümüz, ortaya koyduğumuz o gece ki tablo insanlarımızın da içinde olduğu süreçten hiç ders almamış olduğunu gösteriyor. Fark ettiniz mi, sürecin başından beri her mecrada anlatılan salgın hastalık ve bulaşma yollarına dair aktarılan, izletilen hiçbir şey idrak edilmemiş, ne yazık ki hala aç kalmak salgından sağlığımızdan her şeyden daha önemli !!! Burada da şu sıralar sosyal medya da çokça dolaşan İBN-İ HALDUN’UN şu cümlesi geliyor aklıma ‘’kıtlık zamanlarında insanları öldüren şey açlık değil , fazlaca alıştıkları tokluktur’’

EN BÜYÜK TEHDİT CEHALET!

Ne kadar süreceğini şimdilik bilmiyoruz ama bu virüs belki değişim gösterecek, mutasyona uğrayacak belki insan sağlığına verdiği zarar zaman içerisinde yok denecek kadar azalacak belki de tamamen yok olacak kimblir…

Ama ya cehalet? Bu cehalet hiçbir koşulda baskılanamayacak mı ? bu cehalet her nesilde insanlığa , diğer canlılara, doğaya, ilime bilime zarar vermeye devam mı edecek?. Pandemiden sonra olası tüm tedbirler, ivedilik ve de öncelikle cehaletten kurtulmak ve korunmak için alınmalı. Keza her şeyin sonunu bir virüs değilse de cehalet getirecek… Not; Bu durum daha önce öngörülmüştü. ‘’En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır. Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.( M.KEMAL ATATÜRK)