Türkiye’nin gurur duyduğu Aziz Sancar başta olmak üzere nice bilim sanat ve siyaset adamı, ben dahil birleştirilmiş sınıflı köy okullarından mezun olduk.

Gördüğünüz gibi bir yerimiz eksilmedi, bir yerden de geri kalmadık.

Dolayısıyla birleştirilmiş sınıfları çağdışı vesaire görüp öğrencileri belli merkezlere taşıma inadını sürdüren hükümet, başarı konusunda samimi değil.

Kaldı ki iktidarın derdi eğitim falan değil, düpedüz köy okullarını kapatmak. Köyleri öğretmenden arındırıp ve köylüleri yandaş imamların kucağına atmaktı.

Başardılar…

Kendi arzuları gerçekleşti gerçekleşmesine ama dert bitmiyor.

Öyle ki bir inat uğruna başlatılan taşımalı eğitim can alıyor, can…

Geçtiğimiz Pazartesi servis aracı kaza yaptı 5 öğrenci, 5 evlat, 5 can gitti.

Çarşamba günü de CHP Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından, öğrencilerin ve velilerin taşımalı eğitimde yaşadıkları sıkıntıların araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Meclis araştırması önerge verildi.

Burcu Köksal ağlayarak önergenin gerekçesini anlattı.

“Benim için çok zor bir konuşma, burada birçok kez konuşma yaptım ama en zor konuşmalarımdan biri.

Geçtiğimiz pazartesi günü seçim bölgem Afyonkarahisar ili İscehisar ilçesine bağlı Çatağıl köyünde öğrenci servisinin kaza yapması sonucu 4 öğrencinin yaralanıp 5 ana kuzusunun hayatını kaybetmesi bize taşımalı eğitimin acı gerçeğini bir kez daha göstermiş oldu. Yıllardır söylüyoruz ama hep kulak arkası ediyorsunuz, okul öğrencinin bulunduğu yerde olmalı! İşte, okul olmadığı için bu yavrular hayattan koparıldı. Şimdi, diyeceksiniz ki “Köy okulları maliyetli, öğretmen sıkıntısı var.” bir sürü bahanenin arkasına sığınacaksınız ama biliyorum ki bunların hepsi fasarya. Çünkü son altı yılda taşımalı eğitime 16,3 milyar lira para harcadınız, bu parayla köy okullarının tamir, bakım, onarımını, tadilatını yapabilirdiniz, bu parayla, atama bekleyen yüz binlerce öğretmeni bu okullara öğretmen olarak atayabilirdiniz. Okulu açmadınız, öğretmeni atamadınız; bugün, maalesef, o açmadığınız okulun bahçesinde 5 yavrumuzun cenaze namazını kıldırdınız. Kapalı olan okulun sıraları bu küçücük bedenlere musalla taşı oldu.

Köy muhtarı “Defalarca gittim, dilekçe verdim, ‘Okulu açın, öğretmen gönderin.’ dedim ama ‘Maliyetli olur.’ dediler, açmadılar.” diye ağlıyor. Hadi okulları açmadınız, köydeki çocuklarımızın öğrenci servislerini doğru dürüst denetleyebilirdiniz. Çatallı köylüleri, çocukların aileleri diyor ki: “İhaleye giren araç başka, taşıyan araç başka. İhaleyi alan şoför başka, taşıyan şoför başka. İhale şartnamesine göre kiralık araç çalıştırılıp çalıştırılmayacağı belli değil. Aracın arkasında ‘okul taşıtı’ yazmıyor.” Okul taşıtı olarak fennî muayeneden geçti mi geçmedi mi, belli değil. Kazanın yapıldığı yolu kim yaptı, mıcır neden temizlenmedi; bu soruların cevabı yok. Kapısı çuval ipiyle bağlanan, emniyet kemeri olmayan, hız kontrolü yapılmayan aracın denetleyeni de yok. Bu bir cinayettir, cinayet! Bu çocuklar göz göre göre ölüme gönderildi. Aileler, öncesinde şoförün çocuklara kötü davrandığını, tekme atarak araçtan indirdiğini, kış akşamlarında uzakta bıraktığını, bu durumu da defalarca jandarmaya şikâyet ettiklerini söylüyorlar. Sonuç ne? Sorunlara kayıtsız kalan bir il millî eğitim müdürü ve sorunları görmezden gelen İscehisar Kaymakamı ve giden 5 küçük can. Kaymakam Bey kendi görev alanına bakmaktan ziyade, köylülerin, muhtarların hangi muhalefet milletvekiliyle görüştüklerini takip ediyor. Bu konuya da ileride ayrıca değineceğim.

Kazanın olduğu gün, ölen çocuğumuz Melisa’nın babaannesi diyor ki: “Sabah çocukları aldı, tozu dumanı katarak gitti. Arkasından ‘Yavaş.’ diye bağırdık.” Aileler, aracın şoför tarafından pazarcı aracı olarak kullanıldığını ve o gün de İscehisar ilçe pazarı olduğu için şoförün o ilçe pazarına yetişmek için özellikle hızlı kullandığını, bir an önce çocukları Alanyurt’taki okula bırakıp o pazara gelmek için uğraştığını söylüyorlar.

Özellikle, bakın, köydeki öğrencileri taşıyan öğrenci servislerinin kontrolü düzenli bir şekilde yapılsaydı, araçlara araç takip sistemi takılarak hız ve güzergâhı denetlenseydi, kontrol altında tutulsaydı bugün belki bu kaza olmayacaktı, bu çocuklar hayattan koparılmayacaktı. Bunlar veteriner olmak istiyordu, öğretmen olmak istiyordu, hemşire olmak istiyordu.

Ben, pazartesi gününden bu yana uyuyamıyorum geceleri, bu çocukların, ailelerin görüntüsü aklımdan çıkmıyor ama bunun vebali sizin üzerinizde; denetim yapmadığınız için, kayıtsız kaldığınız için, bile bile ölüme gönderdiğiniz için. Onun için elinizi bir kez olsun şu vicdanınıza bir koyun, geleceğimiz olan çocuklarımız için vermiş olduğumuz bu önergeyi kabul edin. Gelin, birlikte araştıralım.”

CHP’nin konuyla ilgili ilk araştırma önemli değil bu. Hemen hemen her yıl veriliyor ama hepsi Cumhur ittifakı oylarıyla reddediliyor ve çocuklarımız ölmeye devam ediyor maalesef…

Ülkemizde taşımalı eğitim artık bir politik hata olmaktan öteye geçti bir cinayet sebebi hâline geldi.

İktidar bunu tasarruf gerekçesiyle açıklıyor.

Oysa eğitimden tasarruf olmaz.

Eğitimden tasarruf bize yol, su, elektrik ve hizmet olarak değil, daha çok cezaevi, daha çok iç güvenlik sorunu ve daha çok sosyal acılar olarak geri dönüyor.

Anlayın artık…