Sosyal izolasyon, virüs salgınıyla mücadelenin olmazsa olmazı…

Ama biz gerek kevgire dönen sınırlarımızı kapatma ve gerekse ülkemize giriş yapan başta umreciler olmak üzere pek çok taşıyıcıyı tespit edip karantinaya almak hususunda çok geç kaldık.

Bir de sokağa çıkma yasağı kararı konusunda…

Zamanında sokağa çıkma yasağı ilan edilseydi belki de bugün virüs kontrol altına alınmış ve biz sokağa çıkmış olacaktık.

Yapmadılar, yapmadıkları gibi kendi ‘ohali’ni kendin ilan et diyerek de saçmalıyorlar.

Haklılar da kendi bakış açılarıyla… Çünkü ohal ilan etseler, vatandaşa bakmak, ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalacaklar ama böyle olunca sorumluluktan kurtulmuş oluyorlar.

Ne halin varsa gör ama evden çıkma demek daha masrafsız da ondan…

Bu manada CHP’nin, hükümetin evde kal kampanyalarına alternatif olarak geliştirdiği ‘evde bak’ tavsiyesine katılıyorum.

Tamam, evde kalayım ama sen de bana bak, ihtiyaçlarımı karşıla, beni sokağa mecbur eden şartları ortadan kaldır, öyle değil mi?

Ünlüler ve tuzu kuru zenginlerle ‘evde kal Türkiye’ kamu spotları yapıyorlar.

Her biri 3/5 sene sokağa çıkmasa bile kıtlık yaşamayacak olan varlıklı ünlüler, bir gün evde hapis kalsa, işine gitmese ertesi gün yiyecek ekmeğe muhtaç kalacak vatandaşlara ‘sokağa çıkma’ diye akıl veriyorlar.

O zengin ve ünlülere “ben variyetimin şu kadarını bağışlıyorum siz yeter ki evde kalın” dedirtmektir marifet.

Ve asıl marifet “sevgili vatandaşlarım, ekmeğinizi, aşınızı, faturanızı düşünmeyin, biz karşılayacağız” diyebilmektir, örneğin Fransa gibi…

bizimkiler; ‘evden çıkmayın, dut pekmezi yiyin, bol bol dua edin, abdest alın iyi gelir’ diye ulusa seslenirken, bakın elin gavuru, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ulusuna nasıl sesleniyor;

“Fransa ve bütün dünyada bir savaş var. Bu savaş askeri veya sivil bir savaş değil. Hiç kimseye karşı değil. Bu savaş bir virüse karşı bir yaşam savaşıdır. Bu süreçte Fransa hükümeti bütün evlatlarını koruyacaktır. Hükümet, bütün partiler, vekiller, valiler ve belediye başkanları bu mücadelede tek yürek çalışmaktadır. Hiç kimse paniğe kapılmasın.

Bu nedenle bu savaş için 300 milyar euro bütçe ayırdık. Hiç bir şirket bu süreçte iflas vermeyecek. Halkın temel ihtiyaçları karşılanacak. Bütün şirketlerin zararı ödenip, işten çıkarma olmayacak. Çalışmayanların sigorta ve işsizlik parası ödenecek. Evlerinizde kalıp gelişmeleri takip edin. Bütün halkın sabun ve jel ihtiyacı bedava karşılanacak. Bu süreçte bütün otel ve taksiler parasız hizmet verecek, ücretleri devlet tarafından karşılanacak. Bu süreçte banka borçları ve ev kredileri bankalarca dondurulacak. Bütün hastane çalışanlarının çocuklarının ev bakımları ve okul bakımları yapılacak.

Bu süreçte çalışmayanların ev kirası ödenecek. Ufak esnafın zararı devlet tarafından ödenecek...”

Bir örnek daha; ABD…

Çift başına 2.400 dolar, Çocuk başına 500 dolar, İşini kaybedenlere 4 Ay ful maaş, işyerlerine, fabrikalara sonsuz kredi ve finansal destek, Toplam 2 Trilyon dolarlık Teşvik Paketi...

Hesapta dünya lideriyiz, güçlü ekonomiyiz, uçuyor kaçıyoruz falan ama iş başında gelince bol bol nasihat ve dua…

Destek paketine bakıyorsunuz, nasıl destekse artık sadece erteleme var. Zaten ödeyemiyorlardı erteleseniz ne yazar?

Bir esnafımızın dediği gibi;

“Esnaf için 2 aylık KDV, SGK borçlarını iptal etmek yerine 6 ay ertelediler.

Sanki 6 ay sonra iki kat kazancımız olacakmış gibi, hem o ayların hem de geçmişin borcunu ödemek zorunda kalmayacakmışız gibi.

Esnafa yardım, hibe yapmak yerine kredi veririz dediler, onu da elli tane şarta bağladılar ki ABD vatandaşlık vizesi almak, burada kredi almaktan daha kolay!”

Emekli maaşları en az 1500 Tl olacakmış… E hani 1500 Tl’den az maaş alan emekli yoktu?

Emeklilere bayramda ödenecek 1000 Tl’yi bir ay erkene çektiler, yani, emeklilere para yardımı yapmak yerine zaten bir ay sonra ödenecek olan parayı ödeyecekler.

Üzülerek ifade edelim ki iktidarın aldığı ekonomik tedbirler, salgının bilhassa ekonomik yönden ağır bir biçimde etkilediği kitlelerin beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.
İktidarın ekonomik destek paketinde, erteleme vardır, öteleme vardır, ancak doğrudan destek yoktur. Önceden beri yardım alan kayıtlı ihtiyaç sahiplerine yapılacak yardımlar ile en az emekli aylığının bin 500 liraya çıkarılması dışında neredeyse somut bir destek yok gibidir.

Kaldı ki biz o önceden kayıtlı ihtiyaç sahiplerinin kimler olduğunu da çok iyi biliyoruz.

Bir anlık kararınızla dükkan kapatan küçük esnaf, günlük kazancıyla geçinen ve bir gün işe gitmediği takdirde aç kalan binlerce insan ne yapacak, ne yiyecek?

Tuzu kuru olanlara ‘evden çıkmayın’ uyarısı yaptırmak kolay, zor olan faturalarımı nasıl ödeyeceğim diyene bir çözüm sunmak…

Sundular da sağolsunlar, trajikomik ve milletin aklıyla dalga geçmekten ibaret bir çözüm…

Yokluk, yoksulluk sebebiyle ben faturalarımı nasıl ödeyeceğim’ diye dert yanan vatandaşa bir yetkilinin verdiği cevaba bakar mısınız; Evden çıkmana gerek yok, internet üzerinden ödeyebilmen için her türlü kolaylığı sağladık!!!’

Bir okurumuzun paylaştığı gibi Türkiye’de hayat;

“Dedeler çıkmasın ama bebeler çıksın. Maaşlar yatmasın ama faturalar yatsın. Elini kolunu sallayan ülkeye girsin ama biz eldiven takalım. Aşı enstitüleri kapatılsın ama biz dua edelim. Maskeler, eldivenler, Irak’a, kitler Amerika’ya gönderilsin ama biz, kolonya sürünelim. Doktorların, hemşirelerin, canı çıksın ama imamlar yan gelip yatsın. Sağlıkçılar, kendi cebinden fahiş fiyatlara maske alsın ama Kızılay Endonezya’daki camileri dezenfekte etsin...”