Saadet Partisi mitingini ben de –çoğu kişi gibi- meydandan izliyorum…
İzledikçe şaşırıyorum…
Erbakan’ın talebeleri alabildiğine rahat…
Kararlı bir duruş…
Gülümseyen yüzler…
Işıklı bakışlar…
Neden?

***

Oysa Saadet Partisi’nin iktidar olabilme şansı yok…
‘Milli Görüş’çüler canıyla uğraşıyor…
Medya mı?
Haydi canım sende!
Medya iş çıkarlarını gazetecilikten önde tuttuğu için egemenin güdülenmesinde ortalığı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor…
Günümüz medyasına göre Saadet Partisi adında bir parti yok…
Parlamento?
Meclisin yüzde yüzü AKP, CHP, MHP, BDP’liyken SP’ye parlamento da yer mi olur?
Peki, bu gerçeğe rağmen milli görüşçüler neyin peşinde?
Niçin meydan meydan, geziyorlar?
Saf mı bu adamlar?

***

Bu soruya yanıt vermeden önce ‘parti’ sözcüğünün tarihsel serüveni üzerinde düşünmekte sayısız yararlar var…
Bu yönüyle bakıldığında Saadet Partisi gerçek anlamda bir partidir…
Fikir savunucusudur...
İslamcıdır…
Antiemperyalisttir…
Milli çizgidedir…
E günümüz dünya siyasasında millici partilerin işi kolay mı?
Saadet Partisi 28 Şubat’ta ilk vurgunu yedi…
Emir büyük yerden çıktı…
Orta Doğu’da hesabı olan ABD yönetimi Türkiye’de ki Ümmet-i Muhammet’i ikiye böldü…
İktidar olmanın yolunun Washington turnikesinden geçtiğini bilen kimi uyanıklar sıraya geçti…
Vizeyi kaptı…
Milli görüş ikinci vurgunu böylece içerden yedi…
Henüz bu badire atlatılabilmiş değil…

***
Hemşeriler..
Komşular…
Arkadaşlar…
Dostlar…
Dün, ‘Kent Meydanı’nda zamirini gizlemeyen birkaç bin insan gördüm…
Olduğu gibi görünen ya da göründüğü gibi olan insanların arasına karıştım…
Bin bir çileyle sürdürdükleri inanç yolculuklarına tanık oldum…
Ve saygı duydum…