Dün gece TV de bir tartışma programı izledim. Bir Prof ve Hukukçular Derneği Başkanı olduğunu söyleyen tam siyasetin paralı askeri tipinde iki zatı muhterem vardı programda. IMF den kredi istenecek mi istenmeyecek mi? Bu zatlar sazı eline bir aldı hiçbir konuşmalarının IMF Kredisi ile ilgisi yok. Prof. ve diğerini sonuna kadar dinlemeye gücüm yemedi inanın. Yalakalık yapacağız diye öylesine alçaldılar ki iğrendim.

Prof veya Doçent’ in asli görevi nedir? Eğitim ve Öğretim. Yeni Türkiye’ de birçoğunun görevleri ne peki? Para Para Para. Teknokent veya dışında bir Şirket kurup,  Danışmanlık adı altında TÜBİTAK, KOSGEB, AB projeleri yapıp para kazanmak. (Dürüst olanları tenzih ediyorum ama diğerlerinin suçu’ da oy uğruna çıkan yasalar ne yazık ki.)

Bunların bir diğer görevi’ de Yine yeni Türkiye’ de Siyasi iktidara yalakalık yapıp TV ‘lerden para götürmek. Şimdi soruyorum;  Eğitimcinin ve Bürokratın Siyasetle işi nedir?  Her iki Kurum asli görevlerini niye yapmıyor. Tabii ki siyasi iktidar oy uğruna böyle istiyor.

Programı yöneten moderatör IMF ile ilgili soru sorduğunda Prof.  sazı bir aldı eline vay efendim Türkiye Silah sanayiinde dışa bağımlı iken bugün Albayraklar ve Siyasi iktidar sayesinde Türkiye silah ihraç eden ülke haline gelmiş vs.  Bilmeyen’ de tabi bizi uzaktan kumandalı tank, uçak, helikopter, zırhlı araç falan üretip dünyaya satıyoruz sanır. Daha Leopar Tanklarının rehabilitasyonunu bitiremedik. İsrail’ e nasıl yalakalık yapıyoruz bilen yok. Tankın namlusunun içini kaplayamıyorduk Sakarya’da bir firma bunu başardı ama Sivil Savunma Müsteşarlığını aşamıyor bir türlü.

Diğer Hukukçu geçinen zatı önce İranlı zannettim. Deniz ZEYREK Savaşta bile TBMM kapanmamıştı. AVM ‘leri açıyorsunuz da neden Meclis’i açmıyorsunuz dedi. Vay efendim Türkiye’de siyaseti bir tarafa atamazmışız da. Vay efendim Cumhurbaşkanımız zaten ülkeyi yönetiyormuş ta. Öğretmenler ve İmamlarda Corona nedeniyle yatıyormuş ta deyip saçmalamaya bir başladı. Kibar Gazeteci Deniz ZEYREK yapmayın allah aşkına ben böyle bir genelleme yapmadım dese de kurulmuş bozuk plak sürekli konuştu da konuştu. Modaratör de nerden buldum ben bunları dercesine müdahale etmeye çalıştı ama nafile.

Bugün dünyada ilk 500 e giren üniversitemiz var mı? yok. Çünkü bizim Eğitim Öğretim görevlilerimiz para peşinde. İlim İrfan sahibi genç yetişmiyor ki Üniversitelerimizde. Dersleri kim veriyor? Asistan Öğrenciler.

Sakarya Üniversitesi Teknokent Proje Değerlendirme Kurulu ile KOSGEB ARGE Değerlendirme Kurulu üyesi idim geçtiğimiz yıllarda. Yeni Yönetimler ikisinden de kovdular beni. Yeni atanan Teknokent Müdürümüz ile Sakarya Üniversitesi Rektörümüze hayırlı olsun ziyareti yapalım dedik. Önce TEKNOKENT randevu verdi. Ziyarete gittiğimizde yeni atanan görevliye Hocam beni tanıyor musunuz diye sordum? Hayır dedi. Kendimi tanıttım. Beni Değerlendirme Kurulu Üyeliğinden atma nedeninizi öğrenebilir miyim? diye sordum. Bir an durakladı bizim Teknokentimiz daha çok yazılım ağırlıklı o yüzden dedi. Peki benim Türkiye’ye ilk gelen IBM sistemlerinde Yazılımcı olarak çalıştığımı ve yaklaşık 20 yıl uluslar arası büyük şirketlerde Bilgi İşlem Müdürlüğü yaptığımı biliyor musun diye sordum? Hayır dedi. Ben 1979 yılında yılında Bilgisayar kullanmaya başladım dedim. Meğerse kendisi 1969 doğumlu imiş. Şimdi Prof. Olmak ta çok kolaylaştı demek.

Hal böyle olunca lafı değiştirip ARGE Tecrübesi falan gevelemeye başladı bende birçok kurumda Genel Müdür vb. üst düzey yönetici görevlerinde bulunduğumu söyleyince baktı olmuyor siz bizim Teknokent için ayırdığınız yeri yerler pahalanınca vermemişiniz dedi.  Bende Hocam siz onu da yanlış biliyorsunuz. Teknokent ortaklığını kendi Yönetimimizden talep eden de bendim ayrılmayı sağlayanda bendim.  Çünkü Yönetim Toplantısında Rektör Bey sizin paranız çokmuş Teknokent içinde yer alan binaların parasını siz ödeyin deyince biz Yönetim olarak bu işten vaz geçtik. Bu bakış açısı ile Üniversite Sanayi İşbirliğini asla sağlayamazsınız dedim.

Bir soru daha sordum kendisine Siz benim Türkiye’de kurulan ilk Teknokent’ lerden biri olan MARTEK (TUBİTAK içinde yer alan) Genel Müdürlük yaptığımı biliyormusunuz diye sordum.  Cevap yine hayır oldu tabi. Sonra yanından ayrıldık ve Rektör beye gittik. Randevu saatimiz yaklaşık 45 dakika geçmesine rağmen girişte bekletildik. Bu süreçte içeri girip çıkanları görünce kendimi Tahran Üniversitesinde zannettim ve ziyarete katılmadan geri döndüm.  

İşte EYY millet Kurumların başına liyakat sahibi olmayan, bir makam ve mevki ye gelebilmek için siyasetin oyuncağı olanları getirirseniz böyle olur işte.

Her zaman aynı şeyi söylüyorum yine söyleyeceğim.  Türkiye’de siyaset maalesef meslek haline geldi. Bundan nemalanan milyonlarca insan var. Bürokrasi, Hukuk, Milli Eğitim siyasetten arındırılmadıkça ve siyasi iktidarın oyuncağı olmaya devam ettiği sürece bu ülke Ortadoğu ülkesi olmaktan asla çıkamaz.

Ben TEKNOKENT ve KOSGEB değerlendirme kurulu üyeliklerinden kimin tarafından attırıldığımı ve neden atıldığımı biliyorum aslında. Onu da bir ara fırsat bulursak yazarız. Ülkemin ve Sakarya’ mın makus talihi. Makam, mevki ve hırsları uğruna çekemeyen, fitne fesat üretenlerin hakim olduğu bir bölge burası ne yazık ki. Benim makam ve mevki beklentim yok. Allaha çok şükür yiyecek ekmeğim, başımı sokacağım evim barkım var. Tek istediğim bundan sonraki nesile bu ülkenin bana sağladığı imkanlar ile edindiğim yurt içi ve dışı tecrübem ile bilgi ve becerilerimi gelecek nesillere aktarabilmek.  Sakarya ve ülkeme katkı sağlamak.

Bir anım ı paylaşıp bugünkü yazımıza son verelim. Yıl 1998. Çalıştığım Kurum Görevlisi bir arkadaş ile Macaristan’ a gittik. Orada bir Bayimiz bizimle orta yatırım yapmak istiyor. Bunu görüşeceğiz.  Bizi ortak iş yapmak isteyen kişi Balaton kentinde yetkililere götürdü. Budapeşte ‘ ye çok uzak olmayan çok güzel bir yer.

Yetkili bize yatırım yapmamız halinde ne gibi avantajlarımız olacağını anlatıyor. Ülkede yeni seçim olmuş. Viktor Orban iktidara gelecek. Kendisine yeni gelen hükümet sizi görevden alırsa verdiğiniz bu vaatlerin geçerliliği olacak mı diye sordum. Bana çok bozuldu, kaşları çatıldı ve ne demek istiyorsunuz dedi bana. Bende biz Türkiye’den geliyoruz. Bizde siyasi iktidar değişirse tüm Bürokratları görevden alırlar yanlış anlamayın dedim.

Ben 23 yıldır bu görevdeyim. Beni kontrol eden bir denetim mekanizması var. Ben görevimi gereği gibi yapmaz isem onlar beni zaten görevden alır. Ben 23 yıllık görevimde kaç hükümet değişti bilmiyorum dedi. İşte Bürokrasi budur. Demokrasi budur. Liyakat sahibi kişileri kurumların başına getirip, siyasi otoriteden bağımsız kurumlar yapmazsanız hiçbir zaman gelişemez ve dışa bağımlılıktan kurtulamazsınız.

TCMB Bağımsız olmalı. Milli Eğitim, Hukuk, Asker, Polis, Bürokrasi, siyasi iktidarın oyuncağı olmamalı ve bağımsız olmalı. Ülkeyi bu kurumları ele geçirip kamplara bölerseniz bunun ceremesin de er veya geç mutlaka çekersiniz.  Seçim zamanı Bakanlıklar siyasi adaylar nedeni ile boşaltılıyor ise o zaman bu ülkede büyük sorun var demektir.

Ha bu arada FETÖ’ cü diye atılan birçok bürokrat mahkeme kararı ile geri dönüyormuş. Düşünün bakalım aynı odada çalışan arkadaşları ile şu anki durumunu.

AYI İLE DANS ETMEYE KALKARSANIZ. ANCAK O İSTEDİĞİNDE OTURABİLİRSİNİZ.

Ve son. Bugün 19 Mayıs. Balkona Bayrağımı astım. Bugünün kıymetini iyi bilin. Bugün aynı zamanda Kadir gecesi. Gerçi Kuran-ı kerim bu mübarek geceyi ramazan ayının son on günü içinde arayın diyor ama. İslam alimleri ne diyorsa onu yapıyoruz. 19 Mayıs Emperyalizme karşı başlatılan bir direniştir. Bu yürüyüş Türkiye Cumhuriyeti ile sonuçlanan bir Ülkenin Kuruluşuna neden olmuştur. Bu yürüyüş 7 düvele karşı başlatılan bir direnişin başlangıcıdır. Ömrü savaş ve hastalıkla geçen Mustafa Kemal kısa ömrüne 100 yıldır yıkamadığımız bir ülke, Dünyanın gıpta ile baktığı bir demokratik liderlik ve bugüne kadar hiçbir dünya liderinin yapamadığı devrimler sığdırmış. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

Şunları unutmayalım.  

Hz. Muhammed Mustafa:  La İlahe İllallah.

Fatih Sultan Mehmet:  Tarih Yazmak korkaklara göre bir iş değildir.

Mustafa Kemal: Geldikleri gibi giderler.

İsmet İnönü: Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur.

Kalın sağlıcakla.