Sevgili okurlar,
Önceki gün , “Sakarya ve Sakarya’nın Sosyal Kültürel Olgusu” üzerine görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmıştım..
Bu gün de bu konuya devam ederek, konu üzerindeki bazı görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sakarya , artık “Büyükşehir yapılanması” içinde çalışmalarını sürdürüyor..
Bu yapılanma içinde “devlet kavramı” biraz ötelenmiş ve “belediye” kavramı, yani “resmiyetin” yerini  “sivil inisiyatif” almış görülüyor.
Bu devletin bir öngörüsü değildir!
Yani,” AK Parti siyaseti” içinde “devlet” kavramı yerine, “seçilmişler önceliği” öne alınmış, yeni bir yapılanma ile devletin tüm kurum ve kuruluşları tek elde toplanmış ve “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” içinde, yeni bir anlayışla  yönetim oluşturulmuştur..
Konuyu kavrayamayanlar için söylüyorum:
Daha önceleri bir “devlet kavramı” vardı.. Bu kavram içinde “Vali, Kaymakam, bürokrasi” devleti temsil ederlerdi..

DEVRİN HAKİMİ!?
Şimdi ise, “Seçilmişler” kavramı içinde, herkes seçilmiş yönetime tabi oldu!
Gerçi bu konudaki eleştirilere, karşı çıkışlara AK Parti yönetimi tarafından,
“ A canım olur mu ?
-Vali tarafsız!
-Kaymakam tarafsız!
-Bürokratlar tarafsız!
-Merkez Bankası Başkanı tarafsız..”
deniyor ama, devrin hakimi bildiğini okuyor!..
Kimin, hangi kurumun ne kadar “tarafsız” olduğunu, hepimiz, bizzat yaşayarak görüyoruz!
İşte bu yüzden ülkede, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi “ ile “ Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” tartışmaları yaşanıyor..
Bütün tartışmalar, siyasi gelişmeler burada düğümleniyor..
Önümüzde yapılacak genel seçimlerin esasını da bu sistem tartışması oluşturacak..

Kimler, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nden yana?
Kimler, Parlamenter Sistem’den yana?

Soruları,ancak yapılacak bir genel seçim sonrası cevap bulacaktır..
Anlaşılıyor ki, Türkiye yeniden bir “demokrasi sınavına” girecektir..
Üzülerek ifade edelim ki, “insanımız, seçimler, sandık, özgür irade, parti, aday, seçmen, lider,milletvekili, delege, örgüt, teşkilat..” konularında da çok yetersiz bilgilere sahip!..

CUMHURİYET’İN İLK YILLARI?
Cumhuriyet’in ilk yıllarında seçime girecekler, köy, köy, kasaba, kasaba, ilçe, ilçe dolaşır, seçimlerle ilgili, adaylıkları ile ilgili, ait oldukları siyasi partilerle ilgili fikir ve düşüncelerini anlatırlardı..
Ulaşamadıkları kesime ise, mektupla ulaşmayı denerlerdi..
O yılları çok iyi hatırlarım..
Seçim zamanı evimize adeta mektup yağardı..
Öyle işin içinde, büyük vaatler yoktu!
Hediye, kömür, makarna, tuz, şeker, çay paketleri yoktu!
En büyük beklenti, köy yolunun yapılması, köye elektrik getirilmesi, ilçe içinde düzenlemeler, trotuarların yapılması, okul ve sıradan yapılması gereken hizmetlerdi..
Artık, “dijital dünyada”,  seçmene ulaşmak için, farklı algı yöntemleri, farklı seçmeni etkileme yöntemleri ile propagandalar yapılıyor..
Kentler siyasi partilerin bayrakları ile donatılıyor, seçim konvoyları  oluşturuluyor, mitingler, toplantılar düzenleniyor, siyasi parti liderleri konferanslara  çağrılı oluyor ve bir dizi  esnaf, sivil örgüt ziyaretleri gerçekleştiriliyor, broşürler dağıtılıyor,afişler asılıyor, hediyeler dağıtılıyor..
Kısacası Köroğlu’nun dediği gibi “ Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” anlayışı içinde, tüm bildiklerimiz bu yeni “dijital dünyada” terk edildi!..

SİYASETİN ÇİRKİN YÜZÜ?
Ama bir şey terk edilmedi?
O da; “siyasetin çirkin yüzü, aldatmak!”
Türkiye’de bir bakıyorsunuz, aydınlarımız, akademisyenlerimiz, bilim adamları, sıradan esnaf, iş adamlarının aldatıldığına çokça şahit oluyoruz!
Maalesef, millete verdiği sözler ile büyük yığınları da aldatanları görmek insanı gelecek açısından endişelendirmiyor değil!
“FETÖ “ denilen Paralel Terör Yapılanması’nın giriştiği darbe girişimi sonrası ülkeyi yöneten iradenin başı çıkıp “ aldatıldık” demedi mi?
Yine aynı irade, İstanbul için “ İstanbul’a ihanet ettik” diye günah çıkarmadı mı?
Bütün bunların üzerine, yapılan seçimlerde hakem olanlar,” mühürsüz oyları geçerli” saymadı mı?
O büyük, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde, seçimi iki defa tekrarlamadık mı?
Demek ki,” toplumun sosyal kültürel olgusu”, demokrasinin olmazsa, olmazı olan “seçimler “ konusunda bile, yetersiz bilgiye sahip!
O zaman, “önümüze gelecek olan sandık konusunda” şimdiden, “ince eleyip sık dokuyarak”, bu konuda bilgilenmemiz gerekmez mi?

SİYASETİ SORGULAMAK?
Bütün bildiklerimizi bir kenara bırakarak,aile içinde bir özeleştiri ile yola çıkmanın tam zamanıdır..
-Mevcut iktidar, ne söz verdi, ne yaptı?
-Ülkeyi nereden aldı, nereye götürdü?
-Bu süreç içinde ne harcadık, ne yaptık, bütün bunlardan halkın kazancı ne oldu?
-Çevremizdeki değişimin, gelişimin ve yapılan harcamaların denetimi, hesabı verildi mi?
-Devlet kapılarına girişte, iş tutmada, işe yerleştirmede liyakate mi öncelik verildi, parti rozeti mi ve çıkarlar mı önde tutuldu?
-Seçimler öncesi ve sonrası maaşlı bir seçmen kitlesinin oluşumu konusunda devletin imkân ve kabiliyetleri kullanıldı mı?
-Bu bağlamda işçi, memur, çiftçi milli hâsıladan beklenen payı aldı mı, yoksa vergiler ile daha büyük yüklerin altına mı sokuldu?
-Yapılacak işlerde, ihale önceliği eşit, adil olarak dağıtıldı mı, yoksa bir gruba, bir kümeye, bir şirkete özel ayrıcalıklar mı sağlandı..
-Bütün bunlarda maada, benden destek isteyen, oyumu bekleyen siyasi partinin duruşu, sosyal ekonomik anlayışı, dünya görüşü nedir, bize ne vaat ediyor?

Soruları bağlamında özeleştiri yapmak, geçmişi sorgulamak, bu şekilde geleceğe, dünyadaki  gelişmelere bakmak, tarafsız, objektif bir şekilde sandık başına gitmek herkesin temennisi ve dileğidir..
Toplum olarak, millet olarak bu özeleştiriyi yaptığımız zaman, kısır siyasi tartışmalardan uzak, bilinçli bir şekilde sandık başına giderek, bize hizmet edecekleri, yani yöneticilerimiz seçebilmenin hazırlığını mutlaka yapmalıyız..
Fanatizm’den, ayrımcılıktan, ötekileştirmeden uzak durarak, sevgi ve saygı çerçevesinde, her fikri dinlemek, her düşünceye saygı göstermek “Sosyal kültürel olgunun, bilincin” gereğidir..
Demek ki, seçmen olarak, vatandaş olarak, bizim de yapmamız gerekenler var!..
Bunu başaran ülkeler, toplumlar muasır medeniyetler yolunda, yol alırken, “bizim tökezlememizin, patinaj yapmazın” nedeni işte bu yukarıda sıraladığımız sorularda gizlidir!..
İnşallah gerçeklerle yüzleşiriz!
Yusuf Cinal yazıyor, 18 Kasım 2021 Brüksel,www.bizimsakarya.com.tr