İşte Adapazarı İlçe Başkanı Çetin'in o açıklaması; 

Uluslararası  Çalışma Örgütü tarafından ise 2001 yılından itibaren "Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü" olarak ilan edilen 28 Nisan’da, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanan ve hayatını kaybeden işçileri anıyoruz.

İş sağlığı ve güvenliğindeki temel amaç; çalışanların iş kazası geçirmeden, meslek hastalıklarına yakalanmadan güvenli ortamlarda çalışmalarını ve ruhsal, bedensel sağlıklarını korumaktır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre, çalışma ortamında sağlık ve güvenlik bir insan hakkıdır.

Ülkemizde ise her gün ortalama 4 ile 6 işçi iş kazalarında hayatını kaybetmektedir. İstatistiklere girmeyen iş kazalarıyla, meslek hastalıklarına yakalandığı için hayatını kaybeden çalışanlarla bu sayı daha da yükselmektedir. Bu olumsuz tabloyla; Türkiye ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün hazırladığı “Güvenlik Kültürü Raporu”na göre, meslek hastalıklarının tamamını önlemek mümkün, iş kazalarının ise yüzde 98’i önlenebilir kazalardır. ILO’nun araştırması, yeterli önlemler alınabilmesi durumunda, başta Soma’daki iş kazası olmak üzere ülkemizdeki pek çok ölümlü kazayı önlemenin mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır. Öngörülebilir, önlenebilir olmasına rağmen önlenmiyorsa, iş kazasının adı veya tanımı “iş cinayeti” olmaktadır. CUMHURİYET HALK PARTİSİ olarak, iş kazalarını önlemek mümkünken, evinden ekmeğini kazanmak için işine giden ve bir daha evine dönemeyen emekçilerin ölümlerini kabul edilemez buluyoruz. Bir işçinin bile ölümünü kabul etmiyoruz.

Ulusal ve uluslararası kamuoyunun dikkatini işçi ölümlerine çekiyor ve geride kalan, ekmeği için çalışan emekçiler için sağlıklı, güvenli ve insan onuruna yakışır bir iş istiyor aşağıdaki taleplerimizin bir an önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

  • ILO Güvenlik Raporu da göstermektedir ki, iş kazaları ve meslek hastalıkları “kader” değildir. Yeni iş cinayetlerine yol açmamak için iş sağlığı ve güvenliğinde zihniyet değişimine gidilmeli, “önce insan ve işçi güvenliği” anlayışı benimsenmelidir.
  • İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının eksiksiz hayata geçmesi ve hukuki zeminin tam olarak sağlanabilmesi için bu alanla ilgili ILO Sözleşmeleri ruhuna uygun bir şekilde ulusal mevzuata kazandırılmalıdır.
  • Sendikal örgütlenmenin ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
  • Taşeron işçilik uygulamasına son verilmelidir.
  • İşyerlerinde oluşturulan İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları demokratik yapılar olarak düzenlenmeli, kurulların yaptırım gücü olmalıdır.
  • İş müfettişi sayısı artırılmalı ve işyeri denetimleri etkin olmalıdır.
  • İş güvenliği ve işyeri hekimleri etik ve mesleki bağımsızlık çerçevesinde görevlerini yapmalıdır.
  • Toplumun her kesiminde güvenlik bilincinin ve güvenlik kültürünün oluşturulması için çaba gösterilmelidir.
  • Meslek Hastalıkları Hastanesi veya kliniklerinin sayısı artırılmalı, meslek hastalıklarının tespitine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
  • Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nde kabul edilen, Politika Belgesi’ndeki hedeflere ulaşılmalıdır.
  • İş güvencesi ile iş sağlığı ve iş güvenliğinin birbirini tamamladığı gerçeğinden hareketle, tüm çalışanlar sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.
  • İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili alınması gereken tedbirler ek bir maliyet değil, tersine kazaları azaltan, ölümleri önleyen, verimliliği artıran, ürünlerin rekabet şansını artıran uygulamalar olarak kabul edilmelidir.

Editör: TE Bilişim