Sevgili okurlar,
Haftasonu memleketim Akyazı’dan ve Akyazı’nın güzel insanlarından söz etmiştim..
Elbette insanın, doğup, büyüdüğü, hayata atıldığı ve çeşitli görevler üstlendiği memleketi hakkında= değerlendirmelerde bulunması zordur..
Bunu herkes yapmaz, ama gazetecilik, yazarlık mesleğimiz gereği ile bunu biz yapmazsak, kim yapacak hani?
Elbette yazıyı okuyanlar, yazının eksik yanlarına notlar düşmeden edemediler..
Çok haklılar, zira Akyazı, bir yazıya konu edinecek kadar, küçük bir ilçe mi ki?
Öyle kişiler var ki, hayatı romandan öte!
Kardeşim Aliosman bir süre önce Akyazı’da  idi..
Giydiği pantolon dar geliyor..Hemen aklına bizim köyün şakacısı Etcem Ahmet’e( Ahmet Doğan) uğruyor..
Yanında kim olsun, istersiniz?
Bizim namı değer Haşimo Ahmet?
Ve Terzi Ahmet Doğan'ın müdavimlerinden Alaağaçlı Dursun Aydın..
Aliosman bu, hemen fırsatı değerlendirecek ya, “ Ahmet Usta, pantolon beni zorda bırakıyor..Küçük bir operasyon gerekli?
Etcem Ahmet için yağlı bir müşteri gelmiştir..
Fırsatı, fırsata çevirmek gerek..
“-Hemen soyun” diye seslenir!
Aliosman şaşkın,”Burada mı?”
Yılların Terzi ustası Etcem Ahmet,” Eve götürecek değilim ya, elbette burada, geç şu perdenin arkasına!”
Aliosman sıkılır, büzülür ama çaresiz, pantolonu çıkartır, Etcem Ahmet kısa zamanda pantolon operasyonunu tamamlar..
Sıra  hizmetin karşılığının ödenmesine gelir..
Aliosman, “Ustam teşekkür ederiz..İyi ki varsın, borcumuz nedir” der?
Taktik hep aynıdır, ya da belli tarife!
Etcem Ahmet, içeridekilerden sıkılır ama, yinede, “gönlünden ne koparsan ver” der..
Aliosman, işin gereğini yapar..
Yıllardır hasret kaldığı, özlediği dostlarını ziyaret ve sohbettir maksadı..Bir pantolon diktirecek kadar zamanı olmadığı için Etcem Ahmet’e bir siftah parası bırakmak için, bunu yaptığını belli etmez..
Muziplik bu ya, o da Etcem Ahmet’in muzipliklerini özlemiştir..
Etcem Ahmet’i olduğu kadar, Akyazı'nın Haşimo Ahmet’inin de orada olması, ne tesadüf! Hele, hele onun bir Akınspor maçında, kaçan gol için,” Moli, moli, moli, bin defa moli” diyerek, saçlarını yolması hala hafızalardadır..
Burası Akyazı,muhabbet burada bitmez..Oradan sohbet lokantaya taşınır..Pilav üstü kavurma yemeden olur mu?
Anlatırken, canım o kadar Akyazı’da olmak istedi ki?
Lezzet mi, Atacanlar mı, Rumeli mi, Pilotun, Ferruh Usta’nın orası mı, bir çorba içimi sohbetler, takılmacalar, gülüşmeler..
Akyazı burası!..
Sevgili Fahri Tuna, kafayı taraklı  yalazalarına taktı..
Bir de Akyazı yalazalarını bilse!
Akyazı’nın Ayşeçik’i (Zeynep Değirmencioğlu), Ömercik’i (Ömer Dönmez), Yıldırım Gençer’i, ünlü Tarkan’ın babası  merhum Sezgin Burak, sinema ve tiyatro sanatçısı Güven Kıraç ve diğer genç yetenekler aklımda..
Akyazı'nın önde gelen aileleri,"Atabek, Abuç, Baykal, Bayraktar, Öztürk, Sayılı, Ünlütürk, Fazlıoğlu, Sarıhan, Boztape, Özdemir, Temel, Bayrı, Şan, Yenice, Kilit, Kopya, Atacanlar, Kınal, Aktürk, Çelik  ve Kahveci ve diğerleri.." bu ilçeye hayat verirler..
Ankara’da Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı sevgili Şemsi Bayraktar, Reşadiye kökenli hemşerimiz Türk-İş Genel Başkanı Ergun Atalay, İnci Ailesinden Mülkiyeli Aziz İnci
ve ünlü futbolcumuz Mustafa Pektemek "ile eskilerden Ali nail Kahveci,Cengiz Aydın, son yıllarda zirveye çıkan akademisyen öğretim üyelerimiz..
Bütün bunlar arasında, Akyazı’ya hala hizmete devam eden, merhum milletvekili büyüğümüz Cevat Ayhan, Recep Yıldırım, Muhasebeci Muzaffer Başer Başkanım, tarihçi İhsan Uzungüngör ve öğretmen arkadaşlarım, sağlıkçı dostlarım Dr. Yaşar Yılmaz, Çetin Savcı, Bülent Belül, Ozan Cinal, Hayrettin Sezgin,  Karaçalılıklı iş adamları Haluk Atabek, Levent Baykal, Yılmaz Çetin, Kenan Kaçar, yine Alaağaçlı hemşerim  iş adamı Hasan Kulaksız, siyaset içinde olan Cevdet Akbaş, genç iş adamı Balıkçı Hüseyin Akbaş, Birincioğlu Ailesinden Aydın ve Mustafa Birincioğlu ve diğerlerini de unutmak olmaz..
Şüphesiz adından söz edecek çok tanıdık, dost ve yakınlarımız, bu kentte ikamet ediyor..
Siyasetten dem vurmuşken, Sevgili öğrencim Yaşar Yazıcı’ya haksızlık yapmayalım..
Her şeye rağmen, klik ve kirli siyaset içinde Akyazı’ya nasıl hizmet için çırpındığını, Akyazı’ya bir hastane, bir iş merkezi, yollar, spor tesislerine ,basketbola yapılan yatırım, kanalizasyon, hükümet konağı, adliye, arıtma ve doğalgaz, parklar, ramazan ayı etkinlikleri yanında, her yıl ilçede gazetecileri ağırlaması, Acelle Yayla şenliklerine el atması takdire şayandır..
Mesele, bazen sizin yaptığınız güzel şeyleri bozan çirkinliklerin yansıması, Akyazı’nın imajına gölge düşürür!..
İşte bunlardan biri Coranalı günlerde yaşandı!..”İlla da namaz kılacağız” diye camide koparılan, o kızılca kıyamet neyin nesi idi?
Şimdi HDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşine yapılan o çirkin saldırı!
Allah aşkına memleketin, ülkenin bu kadar meselesi varken, bu sivri akıllılığın bedelini ödemek, Akyazı’ya mı düşer?
Yeri mi, zamanı mı?
Akyazı’ya verilen zararı tahmin edebiliyor musunuz?
Siyasetin çirkin yüzünün Akyazı’ya yansıması hoş olmadı!
Akyazı, etnik yapısı ile yıllardır hoşgörü ortamında birlikte yaşama beceresi göstermiş,ender yörelerden birisidir..
Bu ne tahammülsüzlük?
Yakışmadı usta!
Bu arada yazıma karşılık veren sevgili Yusuf Ziya Kobyaoğlu,” Değerli hocam, makalenizi okudum. Çok değerli gözlemleriniz olduğunu görüyorum. Ancak Akyazı'ya bakışınızdaki nostaljik pozisyon ve belki hâlâ süren sosyal ilişkiler üslûbunuzu yumuşak tutmanıza sebep oluyor. Gerçeğin apaçık ifade edilmesi içinse daha sert bir söylem gerekiyor.
Akyazı aslında Türkiye gibi, siyasal İslam'ın kendilerinden başka herkese hayatı zindan eden zalim tutumuyla, bir ideoloji, siyasal rejim ve kalkınma modeli olabilecekken, Kürt sorunu ve beka sorunu tartışmalarına hapsolmuş milliyetçi tutum ülkeyi de, Akyazı'yı da yaşanmaz hale getirdi. Ya da şöyle denebilir, "sadece kendilerinin" mutlu mesut yaşayabilecekleri bir yer haline getirdi...
Yazınızda sözünü ettiğiniz ellili, atmışlı ve yetmişli yıllardaki büyüklerimiz, siyaset, sosyal hayat veya spordaki değerlerimiz, elbette ki hepsi bir çok bakımdan, şu anda Akyazı'da parmakla gösterilebilecek, on kişiden yüz gömlek üstün insanlardı. Ancak bir eksikleri vardı, seksenli yıllardan itibaren ülkeyi teslim alacak olan arabeskleşme, köşe dönücülük, lümpenlik, gericilik ve faşizm konusunda yaklaşan tehlikeyi göremediler. Diyeceksiniz ki kim gördü, görenler gördü tabii, bir kısmı darbe yaptı, bir kısmı da kendine darbe yapılacak yerlere geldi.
Akyazı'nın bugün temel sorunu farklılıklara tahammül ve onların yaşama tarzlarına saygı gösterilmemesidir bence. Nedense herkes farklı olanlara ya acımasız ya da, sinsi bir tebliğ vazifesi yürütüyor.
Tabii bütün bunlar, ülkenin genel siyasi-sosyolojik gerçekliğinden bağımsız değil. Bu ülkenin güzel insanları, bir gün motorları maviliklere sürer, geride kalanlar da "aldatıldık, kandırıldık" deyip günah çıkarır ve yeni tapınma ikonları aramaya başlarlar” diyor..
Yine Sevgili Nedim Bayraktar,” Yusuf kardeşim, Bizim Sakarya' da ki yazını okudum.2 Yıl önce Akyazı CHP ilçe kongresinde divan başkanıydım. Bilirsin divan başkanları çok uzun konuşmaz normal işleyişi sürdürürler. Ama Akyazı içimde öyle bir aşk ve yara idi ki seninkine benzer bir konuşma yaptım. Dinleyenler,” neler kaybettiğimizi hatırlattın hoca bize” dediler. Çok hüzünlendiklerini gördüm gözlerinde ,kürsüden indiğimde, bende aynı durumdaydım. Doğduğumuz ,çocukluğumuzun, yeni yetmeliğimizin , gençliğimizin geçtiği ,çok sevdiğimiz Akyazı yok artık Yusuf kardeşim ,maalesef yok !”
Tepkiler, görüşler,düşünceler bunlarla sınırlı değil..
Akyazı'yı,iyisi ile kötüsü ile yazmaya devam edeceğiz..
Bize yakışan medeni sınırlar içinde kalarak, gerçekleri dillendirmek,tartışma ortamı yaratarak ilçeye katkı sunmaktır..
Kısacası, Akyazı bir özlemdir, bir sevdadır, bir türküdür..
Şüphesiz daha çok anlatacaklarımız var..
Biliyorum sizlerinde öyle?