Önce şu patenti bana ait olan sözü aktarayım; Tarih Ülkücü Hareketi Komünizm ile olan mücadelesinde ve aynı tarih Komünistleri şu İslamcılar ile olan mücadelesinde haklı çıkarmıştır.

Şimdi meramımı bir fıkra ile anlatacağım ama önce artık tedavülden kalkan bir rejim olduğu için komünizmi -bilmeyenler için- özetlemem gerekiyor.

Vikipedi tarifiyle Komünizm; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir.

Yani en basit tanımıyla kişisel servet yoktur, mal-mülk her şey devletindir. Zengin-fakir diye bir kavram yoktur ve bu anlamda herkes eşittir.

Malumunuzdur Komünizm, varlıkta eşitliği savunmuş ama halkını zengin edip bunu başaramadığı için vatandaşlarını yoklukta eşitlemiştir.

Ama her rejimde olduğu gibi yönetici sınıfı farklı elbette…

Aktaracağım fıkrada olduğu gibi…

Sovyet devlet başkanı Brejnev bir gün annesini yanına çağırıp, ikamet ettiği sarayları gezdirmeye başlamış.
Moskova’da “Bak anneciğim bu gördüğün saray benim daim ikametim çoğu zaman burada kalıyor, burada çalışıyorum” demiş.
Annesi görkemli Kremlin Sarayı’nı gezmiş, dolaşmış ve üzüntülü bir dille “Vah oğlum vah” diye iç geçirmiş.
Brejnev buna bir anlam verememiş, ama annesini yanına alıp St. Petersburg’daki sarayına götürmüş.
Anneciğim bu görkemli saray da benim! Ara sıra de çalışmak ve davetlileri ağırlamak için bu sarayı kullanıyorum. Nasıl buldun?” diye sorunca, annesi yine sevinemeyerek “Ah oğlum, vah yavrum vah” diye üzüntüsünü belli etmiş.
Brejnev, “Her halde annem bunamaya başladı” diye içinden geçirmiş ve onu deniz havası alsın diye Karadeniz kıyısındaki yazlık sarayına götürmüş.
Anneciğim burası da benim yazlık sarayım.
Gördüğün gibi önünde kocaman bir yat da var.
Burada istediğin kadar kalabilir, denize girer, yatla dolaşabilirsin” demiş.
Annesi yine dertli ve hüzünlü bir ifadeyle “Ah oğlum, vah oğlum vah, çok kötü!” diye ağlamış.
Brejnev bu duruma dayanamayarak sormuş:
“Anne sen iyi misin? Sağlığın yerinde mi? Doktor çağırayım mı?
Sana günlerdir saraylarımı gezdiriyorum, ama sen mutlu olacağın yerde her defasında üzülüp, ah vah ediyorsun.
Bunun nedeni açıklar mısın?”

Kadıncağız hıçkırıklar içinde cevaplamış;
“Ah oğlum hepsi çok güzel, hepsi görkemli de, ya Komünistler devrim yapar, Komünizm gelirse, senin halin nice olur?!

Gelelim bizim İslamcılara…

Yine Vikipedi tanımlamasıyla Şeriat; (Arapça) İslam hukuku anlamında İslam'da farz kabul edilen ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili, dinî hukuka ait tüm kavram ve kurallara verilen isimdir.

Özellikle son zamanlarda şeriat arzularını açık açık dillendirir hale geldiler.

Ellerinden gelse önce hilafeti getirip ardından şeriatı ilan edecekler…

Edecekler de, şu şaşaalı hayatları, vazgeçemedikleri lüksleri, yazlık-kışlık sarayları, uçakları, arabaları?

Bütün bunlardan vazgeçecekler mi? Geçebilecekler mi?

Gerçekten şeriata uygun adalet sistemini tesis edip, gerçekten uygulayıp, özel ve genel hayatlarıyla ilgili, görevleriyle ilgili, sorumluluklarıyla ilgili, şeriatın hükümlerine göre yargılanmayı kabul edecekler mi?

Yoksa Brejnev olayında olduğu gibi, yarın ziyaretlerine gelen anneleri “Oğlum, her şey iyi güzel de yarın şeriat ve şeriatçılar gelirse senin halin nice olur?” diye ağıtlar mı yakacak?

Bütün mesele bu…

* * *

“Şeriatta şu senindir bu benim, tarikatta hem senindir hem benim, hakikatte ne senindir ne benim."

(H. Bektaş Veli)

* * *

“Ahir zamanda zalim amirler/yöneticiler, fasık vezirler, hain hâkimler ve yalancı âlimler olur.

Her kim o zamana yetişirse sakın onlar için ne vergi memuru-haznedarı, ne yetki sahibi bir yönetici-yardımcı, ne de güvenlik-emniyet memuru olmasın.” (es-Sağîr, el-Evsat)

Hazreti Muhammet (S.A.V.)