Ella Wheeler Wilcox a ait  çok yerinde bir söz vardır;

“Bir gemi Doğu’ya gider, biri Batı’ya.

Esen aynı rüzgârla;

Hangi yöne gidileceğini belirleyen

Rüzgâr değil, yelkendir.”

“Hayat amacım ne?” diye kendinize hiç sordunuz mu? Eğer sorduysanız, sizi gerçekten tatmin eden bir cevap verebildiniz mi? Yoksa “Günlük rutinimin içinde o kadar sıkışmış durumdayım ki, yaşadığım bu hayatın gerçekten bir anlamı olup olmadığını bile sorgulayamıyorum” mu diyorsunuz?

Hayat amacı insanın gözüne ışık verir, hayata tutunmak için olmazsa olmaz yegane değerdir, amacı olmayan insanın gidecek bir yolu da olmamakla beraber varacağı bir hedefi de olmaz.

 Mevla büyüktür ama tekne de bir o kadar küçüktür aslında, insanoğlu inandığı değerler için yaşar ve mutlu olmak ister. Toplum içerisinde mutlu olamayan kişilerin bir çoğunun hayat amacı yoktur.

Benim bir amacım yok diyenlere şu soruyu sormak istemişimdir hep; ‘sen tesadüfen dünyaya gelip şans eserimi yaşıyorsun?’

Bugün evlerimize almış olduğumuz ruhu ve canı olmayan makinelerin içinde bile kullanma kılavuzu var, bizler kendimizi nasıl kullanacağımızdan bir haberiz. İnsan ne için yaşadığını bilmez mi?

Psikolojik sorunların temelinde yatan en etken sebep budur işte, amaçsız yaşamak…

Genelde sıkıntılı dönemlerde gelir insanın aklına bir amacının olup, olmadığı; insan cevabını bulamadığı sorular karşısında kendisini daha güçsüz hisseder. Hele ki bu soru insanın varoluşu ile ilgiliyse.

Bir türlü beni tatmin eden bir cevap bulamadığım zamanlarda olmadı değil; fakat bugün geldiğimiz duruma bakarsak aslında şükretmek ne büyük bir nimetmiş.

İki gün önce cansız bir insan bedenini varile koyup yakmışlar, dün kayıp olan bir kadının cesedi bulundu, her gün artan intihar vakaları ve cinayet haberleri…

Nasıl bir dünya haline geldik? Demekten sanırım kendimde sıkıldım ama bir şey olmalı, bir şey yapmalıyız. Oturup her gün yok olan insanlığı izlemek beni kahrediyor.

Haberleri izleyemez oldum, ne zaman izlesem kalbime derin bir bıçak yarası saplanmış gibi oluyor, acı duyuyorum. Kaldıramıyorum.

Aslında hayat amacının ne kadarda basit ve bir o kadarda kutsal olduğunu fark ediyorum; ‘İnsan olmak…’

İnandığım değerler için yaşamak, insani duygularımı kaybetmeden, her yenildiğimde, her yere düştüğümde bir daha kalkabileceğime olan inancım hep tamdır. Benim hayat amacım da bu.

Gün gelecek bu dünyadan göçüp gideceğiz, işte o zaman dünyevi işler için işlediğimiz günahlar bir bir çıkacak karşımıza, bir ışık belirecek ve hayat işte o zaman sonsuzluğa kavuşacak.

Hem yıldızlara hem mezarlara baktığım zaman fark ediyorum, en yükseğe ve en dibe...

Hayatımızın amacı zengin olmak, zevk, rahatlık, sefa içinde yaşamak değil. Evlenmek, çocuk büyütmek, işimizde başarılı olmak da değil... Bunlar çok geçici ve yıldızlara ulaşmayan şeyler. Mezara girince yanımıza alamadığımız şeyler. biz çok daha yüce bir iş için yaratıldık. O da Allah’ı tanımak... Marifet bilgisi edinmek...

Yıldızları tahmin edilemeyecek kadar aşan yüce bir amaç ve bu amacın sonucu ölünce yanımızda olacak tek şey.

Öyle bir gün gelecek ki, yaptıklarımız için pişman olacağız, hayat amacımızın insani çıkarlar olmadığını anlayacağız.

Sevgilerimle, hoşçakalın.