Gezi Parkı olaylarının en önemli algı operasyonu, en yetkili ağızlarca önümüzdeki Cuma görüntüleriyle ispatlayacağız deyip üzerinden yüzlerce Cuma geçen ‘başörtülü bacımın üzerine işediler’ yalanıydı. Bu ve benzeri algı operasyonlarıyla gündemi saptırıp itirazların bütün haklı gerekçelerini ortadan kaldırmayı başardılar.

Bugünlerde de yine gündemi saptırmaya matuf algı operasyonlarının pençesindeyiz.

Başörtüsü en önemli manipülasyon gereci maalesef ve güzel de kullanıyor, gündemi rahatlıkla saptırıp en hayati yanlışlıklarının tartışılmasını başarıyla engelliyorlar.

Gördünüz işte ne ABD gezisi ne dış politika rezillikleri hepsi unutuldu gitti.

Ne olmuştu?

CHP’liler TBMM’de hükümetin dış politikasını eleştirirlerken, oturduğu yerden sataşan

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “Dış politika diyorsunuz. Ya, sizin Bülent Ecevit değil miydi Clinton'ın karşısında el pençe duran, o değil miydi yani? Oradan geldiğimiz noktaya baktığınız zaman yani bir defa bunları söylerken biraz haya etmek lazım" sözleri bin anda ortamı gerdi ve gündemi değiştiriverdi.

Karşılığında yargısız infaz noktasına getirilen Engin Özkoç’un dedikleri de aslında makul ve mantıklı bir itirazdan ibaretti. Dedikleri hepi topu "Bir grup başkanvekili konuşması esnasında, rahmetli olmuş, daha önceden devlete hizmet etmiş bir Genel Başkana yönelik 'el pençe duruyordu, bilmem ne yapıyordu'. Bunlar yakışık alan şeyler değil. Çok ayıptır ve kendisini gerçekten kınıyorum. Bir grup başkanvekilinin bu kadar yakışıksız, bu kadar seviyesiz konuşması gerçekten utanılacak bir durumdur. Orada, Sayın Ecevit'in nezaketini bilenler biliyor. Bunu konuşan insanların haddini bilerek konuşması gerekir. Sayın Bülent Ecevit'le ilgili konuşmak sizin haddiniz değildir Sayın Grup Başkanvekili. Böyle bir konuşma anlayışı olmaz efendim. Bir grup başkanvekili konuşuyor burada, bu kadının, bu hanımefendinin yaptığı çok ayıptır” demesi ve sataşmalar devam edince de “lütfen, bu hanımefendiye haddini bildirin Sayın Başkan” demekten ibaretti.

Bu cümle anında başörtüsü düşmanlığı yapıldı ve başörtülü bir hanıma hakaret edildi algısına döndürüldü ve anlaşılan bayağı da başarılı olundu.

Yerelde tepki gösterme yarışına giren AKP yöneticileri de topa girip “Engin Özkoç, adeta 20 yıl öncesini özlemişçesine başörtülü bir milletvekilimize ahlaksızca saldırdı. Meclis çatısı altında başörtülü görmeyi hala hazmedemediler. İnsan haklarına saygıdan nasibini almamış bu faşist zihniyet ülkeyi yönetse 28 Şubat günlerinden bile daha ağır ifadelerdir” sözleriyle üstlerinden güzel bir aferin kapma yarışına girdiler.

Dinledim, yetmedi tutanaklardan okudum; Konunun muhatabının bayan olmasının, başörtülü olmasının konuyla uzaktan yakından alakası yok. Kaldı ki ortada bir hakaret varsa grup başkanvekiline değil merhum Ecevit’i yapılıyor.

Ama ne acıdır ki bütün Türkiye, yandaş basın destekli algı operasyonu sayesinde CHP’li Engin Özkoç, başörtüsünden dolayı bir bayan milletvekiline saldırdı, hakaret etti, işte bunlar başörtüsü düşmanı yalanıyla çalkalanıyor.

TBMM çatısı siyasetin kalbidir, merkezidir, arenasıdır. Her türlü eleştiri, uyarı, tartışma yapılacak, yeri geldiğinde kavga bile çıkacaktır.

Eğer bayanlara ve özellikle başörtülü bayanlara karşı bu kadar hassassanız ve her türlü itirazı bayanlara ve özellikle başörtülü bayanlara yok efendim saldırdılar, yok efendim hakaret ettiler noktasına çekecekseniz sizinle işimiz var demektir.

Ve var da gerçekten.

Bugüne kadar başörtüsünü istismar ettiğiniz yetmedi, şimdi de kadın istismarına mı başladınız, hayırdır?

Ecevit’e gelince, ABD’ye tavır koyma ve her türlü emperyalizme karşı direnme konusunda siz onun tırnağı bile olamazsınız.

Bilahare değineceğiz…

ABD’de NELER OLDU?

Tıpkı diğer çetrefilli geziler gibi ABD gezisinde de neler oldu ancak resmi ağızların ve yandaş basının aktardıklarından anlamaya çalışıyoruz.

Haliyle verdikleri ve saptırdıkları kadarıyla iktifa ediyoruz.

Kimin ne kadar dik durduğu konusunda tereddütlerimiz var ama en azından yandaş gazetecinin başına gelenlerden bu görüşmelerin nasıl geçtiğine dair ipuçlarına ulaşabildik.

Ne olmuş aktaralım.

ABD Başkanı Trump, iki ülke görüşmesinden sonra çıktıkları basın toplantısında kendisini soru soran Hilal Kaplan'a "sen gazeteci misin, bana daha çok Türk Hükümeti adına çalışıyorsun gibi geldi" dedi. Bu bölüm yandaş kanallarca çevrilmedi.

Bunun hemen ardından "sayın Erdoğan'a soru sormak isteyen yok mu?" dedi ve çıt çıkmayınca ekledi "friendly reporter" yani yandaş gazeteci…

Önemli Not; Bu paylaşımın ve içinde geçen iğnelemenin, Hilal Kaplan’ın bir hanımefendi ve üstelik başörtülü bir hanımefendi oluşuyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bilginize…