Okurumuz ne kadar güzel özetlemiş;

“Biz, neden sadece askeri harekatlarda veya milli maçlarda milliyetçi oluyoruz?

Ülkemiz yağmalanırken, fabrikalarımız satılırken, çiftçimiz ezilirken, ormanlarımız katledilirken, ülke toprakları yabancılara peşkeş çekilirken, işsizlik tavan yapmışken, Atatürk düşmanları gemi azıya almışken, rejim değişirken, Saray ve iktidar kara delik gibi milletin vergilerini yutarken, doğacak torunlarımız bile geçiş -yolcu - hasta garantileri ile borçlandırılırken, en yakın örnek ilimizde Tank Fabrikası Katarlılara peşkeş çekilirken, yolsuzluk ve rüşvet ayyuka çıkmışken, Osman Öcalan TRT de konuşabiliyorken, ülkemizde ve çevremizde yüzlerce masum insan katledilirken susuyor ve seyrediyoruz da neden sadece savaş söz konusu olduğunda ve sadece milli maçlarda milliyetçilik damarımız kabarıyor?"

Milli hassasiyeti olan insanlar hamasetle uyutulduğu için olsa gerek sevgili okurum!

Ama uyumayanlar da var elbet, örneğin Murat Ağırel, neredeyse hergün bir yolsuzluk ve usulsüzlük dosyası patlatıyor, okuyana ve anlayana…

İşte en son yazısı; BİTMEYEN HASTENE YAPMIŞLAR!

Ve özeti;

Gümüşhane Devlet Hastanesi yapılacak, proje hazırlanıyor, mevki seçimi yapılıyor, yaklaşık maliyet 42 milyon Tl olarak belirlenip 2012 yılında yani 7 sene önce ihaleye çıkılıyor.

Yaklaşık maliyet olarak da 42 milyon TL belirleniyor.

38 milyon 872 bin TL teklif veren firma ihaleyi alıyor ancak proje 51 milyon TL'ye mal oluyor.

İhale şartnamesindeki süreye göre de yapım işi 11 Ekim 2014 tarihinde bitmesi gerekirken inşaat 2015 yılında bitiyor.

İnşaata taşınma işlemi başlaması gerekirken bir sorun fark ediliyor. İnşa edilen hastane binasında ve zemininde çatlaklar oluştuğu gözleniyor.

Çünkü hastane yapılan arazi heyelan bölgesinde!

İnşaatı yapan firma ve yetkililer heyelan bölgesinde olan hastanenin kaymaması için çözüm üretmeye çalışıyorlar. Hastanenin kaymaması için fore kazık uygulaması yapmayı düşünüyorlar. Olaya Gümüşhane Valiliği el atıyor tabi.

Gümüşhane Üniversitesi'nden jeoloji, inşaat ve harita mühendisliği bölümlerinde görevli akademisyenlerle görüşüyor, ortak çalışma başlatıyor. Çalışma sonucunda hastane yapılan arazinin heyelan bölgesinde olduğu ve hastanenin hizmete girebilmesi için zemin güçlendirme ve heyelan önleme çalışmasının yapılması gerektiği sonucuna varılıyor. Hesaplamalar yapılıyor "ekstra" tam 40 milyon TL gerekiyor bu çalışma için.

Heyelan önleme yapım işi için 18 Ekim 2018 tarihinde ihale düzenliyor tekrar, yaklaşık maliyet 50 milyon 952 bin TL belirleniyor.

İhaleyi 39 milyon TL teklif veren şirket kazanıyor.

Sözleşmeye göre, işin 03 Aralık 2019 tarihinde bitmesi gerekiyor ama hali hazırda bitecek gibi değil.

Nitekim projeyi yapan firmanın internet adresinde de projenin 2020 Haziran ayında biteceği yazıyor.

Garip ama burası Türkiye…

Yani anlayacağınız bu inşaat daha çok su kaldırır. Olan vatandaşa oluyor. Kamunun kaynakları işte bu şekilde heba edilmiş oluyor.

Kamunun uğradığı zararı kim ödeyecek? Sen, ben bizim oğlan.

Çocuğuna okul pantolonu alamadığı için intihar eden vatandaşların olduğu, açlıktan 40 günlük bebeğin öldüğü canım ülkemde bu da mı geçiştirilecek?

Bu olay da mı görmezlikten gelinecek?

Bu kadar kolay mı bir avuç insanın paramızı cebine atması?

Bu yapılan masrafların tamamı kusuru olan kişilerden tanzim edilmelidir. Hukuk önünde de hesap vermelidirler. Vermeliler ki kamunun 1 kuruşunun kutsal olduğunu anlasınlar, vermeliler ki bundan sonra kimse cesaret edemesin…

YOK DEMEKLE YOK MU OLUYOR?

Çocuk aklı işte, gözlerini kapattıklarında yok olduklarını, kimsenin kendilerini göremediklerini zannederler ya, bizim hükümet de bazı gerçekleri görmezden geldiğinde yok olduğunu zannediyor veya öyle işlerine geliyor.

Ortada kapı gibi bir mektup var malumunuz, alaycı, aşağılayıcı, hakaret dolu ama sayın hükümetimiz onu yok farzediyor, bizim için yok hükmünde diyor.

Sanki yok hükmünde sayınca yok oluyor.

Mektubu önce çöpe atıyorlar sözde ve sonra götürüp ABD başkanının önüne koymaktan bahsediyorlar. Yerseniz…

Bir süre sonra Amerikan Temsilciler Meclisi toplanıyor, Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik operasyonla ilgili Türkiye'ye bazı yaptırımlar getirilmesini öngören yasa tasarısını oy çokluğu ile kabul ediyor.

Temsilciler Meclisi, aynı oturumda Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısını da kabul ediyor.

Saygıdeğer hükümetimiz köpürüyor haliyle ama “Tarihi, siyasete alet edenlerin bu utanç verici kararı, hükümetimizin ve halkımızın gözünde yok hükmündedir” demekle yetiniyorlar.

Öbür yandan Amerikan Temsilciler Meclisi'nin aldığı kararlar içinde belki en ağır olanı, Erdoğan ve ailesi hakkında mal varlığı araştırması isteniyor, açıkça Türkiye Cumhurbaşkanı'nın çeşitli ülkelere yayılmış büyük bir serveti olduğu iması yapılıyor, tepki yine aynı;

“Biz bu kararları yok hükmünde sayıyoruz.”

Sanki “Bu kararlar yok hükmündedir” demekle herşey yok oluyor, mesele hallediliyor.

Eee yerseniz tabi…

Şurası muhakkak ki, Türkiye'yi bu duruma düşüren, bizzat bu iktidardır.

Yıllardır sürdürülen yanlış stratejilerin sonunda, dış politikada acziyetimizin yegane sorumlusu hatalarını görmezden gelen, uyarılara kulak asmayan iktidardır.

Ama kahretsin ki ne haliniz varsa görün deme durumunda değiliz çünkü mesele milli meseledir.

Allah sonumuzu hayır eylesin.