Nedendir bilinmez, yorgun hisseder bazen insan kendini; bitkin, tükenmiş.. Eğer gökyüzünde bir umut yıldızı varsa hepsi geçer, umudu olanın yarınlar için yaşama hevesi de vardır.

Umudunu yitiren insanın kaybedecek hiçbir şeyi yoktur, sanırım bizim sorunumuz terimlerin anlamlarını tam olarak idrak edememekten kaynaklanıyor. Herkes haklı, herkes iyi, herkes mükemmel; peki ya bunca kötülük neden var o zaman?

Biz yoğun faşizan duygular içerisindeyiz; işte duymaya çok fazla alıştığımız bir söz… Fenerbahçe’nin “ Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak” demesi gibi.

Türkiye’nin neresine giderseniz gidin bir Fenerbahçeli, bir Beşiktaşlı ya da başka bir takımı tutan insanları görebilirsiniz, bu herkesin doğal tercihidir.

Faşizan duygu ve düşüncelere yaklaşım açısından bakacak olur isek; farklılıkların olmadığı bir dünyada zevkler bir gün tükenecektir.

Bir gün herkes Fenerbahçeli olursa, taraftar olmanın, rekabet etmenin, ÇARŞI’nın, ULTRASLAN’ın ne anlamı kalacak? Kim kime karşı oynayacak? Herkesin aynı düşündüğü bir platformdan daha sıkıcı ve itici ne olabilir?

Algısal olarak düşündüğümüzde herkes aynı şeyi düşünürse yaşamın tadı tuzu kalmaz.

Dünyada farklı düşünceler, farklı anlayışlar, farklı zevkler ve renkler önem kazanmalı, bu teoriyi siyasetten tutunda; bilime, eğitime, hayatın içine entegre etmeliyiz, bizden farklı olan her türlü şeye saygı duymayı öğrenmeliyiz.

60-70’li yıllarda yaşanan olaylar azıcık da olsa bunun için değil miydi? “Biz bunu düşünüyor ve istiyoruz” u göstermek için?

Biz; ‘biz güçlüyüz, biz bizim gibilerle varız’ düşüncesini değil; ‘biz rengi, dili, dini, ırkı, mezhebi, siyasi görüşü her ne olursa olsun her şeyden önce insan’ olarak düşünmeliyiz.

Bizim toplumumuzun düşünce yapısı tek güç olmak istiyor, farklı düşüncelere tahammül edemiyor.

Andy Warhol’un o meşhur sözünde dediği gibi; ‘bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacaksa’, yıllarını sanata vermenin, dirsek çürütmenin ne anlamı kalır? Tanınan birisi olmanın ne anlamı kalır? Sanatı kim eleştirir? Kim o saçma sapan programlarda jürilik yapar?

Kurmayı bile düşleyemediğimiz hayallerimiz… Ya onlar? Onlarda bir gün gerçekleşebilecek mi?.. Bugün sokaklar ne işin yaşadığını bilmeyen, bir umut ışığı kalmamış insanlarla dolu.

Umut ışığı insanın gözüne parlaklık verir, eğer göz bebeğindeki o umudu kaybedersen hayatı kaybetmiş olursun.

Büyük şeylere ulaşmak istiyoruz, bunun için büyük hayaller kurmalıyız. Acabaları düşünmeden zihnimizin yaratıcılık sınırlarını zorlamalıyız.

Cesaretimizi toplayıp inandığımız yolda yürüyebilmeliyiz. Adımlarımızı baston yardımıyla değil bir gün destek alamayacağımızı düşünüp kendi ayaklarımıza basarak yürümeliyiz.

Bir gün herkes gerçek güzelliğin, farklılıklara karşın bir arada yaşamaktan zevk almak olduğunu öğrenirse, işte o zaman dünya yaşanılası bir yer olur…

Hayat dedim ya herkes farklıdır ve farklı olmak fark yaratmaktır. Sen farklısın çükü seni farklı kılan senin benliğin, seni sen yapan şeydir o.

Hayatın ritmi nerde diye aramana gerek yok. Hayatın ritmi görecelidir. Hani birisi demiştir ya "mutluluğu başka yerlerde arama, mutluluk elinin ulaşabildiği bir meyve dalıdır".

Bence yaşamak için geç kalmayın, bırakın tüm şartları, tüm koşulları…

Ne din, ne dil hiç biri kusur değil insana… Siz siz olun… İnsan olun.. Gerisi teferruattan başka bir şey değil…

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.