‘’Evet, sayın seyirciler açılan sandık oranı arttıkça kazanan daha da netleşmeye başlıyor’’ dedi, televizyondaki takım elbiseli adam. Televizyon ekranının her yeri yüzdelik sayı hesabını yeni öğrenmeye çalışan ilkokul öğrencisinin defteri gibiydi. Yüzdeler ve sayılar… En son ilgileneceğim şeydi. Odama geçip, attığın son mesajları defalarca okudum. Sadece mesaj atmamış, nezaket gösterip aramıştın da. Tabii ki kolay bir karar değildi bu. Ayrılma gerekçelerini iki saat boyunca kendince yorumlayarak ve sanki sana katılmamı istercesine ‘’di mi ama?’’, ‘’Haksız mıyım?’’ gibi sorulara pekiştirmek istercesine anlattın. Olayın şokundan ne cevap vereceğimi bilememiştim. Ne yapabilirdim ki? Gitmek isteyeni hiçbir şey durduramaz derler. Doğru da derler. Sanki gitmemen için ikna etsem, kalıp çok mutlu olacakmışsın gibi. Gitmek istedin ve gittin.

Kulağımda bir senin son sözlerin bir de televizyondaki adamın sözleri çınlayıp duruyor. Takım elbiseli adam ‘’Az sonra kesinleşecek sonuçlarla geleceğimiz belli olacak.’’ diyordu. Ne geleceği kardeşim? Ben geleceğim olabilecek insanı kaybettim. Hem de kimse ilişkimizi oylamadı. Belki seçime gitseydik, halkın yüzde elli biri bu ilişki bitmesin siz çok mutlu olacaksınız diyecekti. Olmadı, olduramadım. Son sözlerine de gelince. Madem bir süredir düşünüyordun niye bir süre daha benimle oldun? Ne görmek istedin? Ne bekledin? Keşke hızlı karar verip, bir an önce gitseydin ya! On sıfırlık maçın uzatma dakikalarını neden oynattın bana?

‘’Açılan sandık oranı yüzde yüz kazanan…’’ diyordu takım elbiseli adam. Evde bir sağa bir sola gidiyordum. Ne yapmalıyım? Ne etmeliyim? diye kendimce karar vermeye çalışıyordum. Sen seçimini yapmıştın ve gitmiştin. Senin sandıklarının yüzde yüzü açılmıştı daha benimkiler sayıma bile girmemişti. Sağlıklı düşünmeye başlarsam sayacaktım ben de sandığımdakini, sonra da sana söyleyecektim içimdekileri, sandığımdakileri. Ne çıkarsa artık bahtına!

Oturdum masama. Açtım defterimi. Bir şeyler karalamaya çalıştım. O kadar saçma, o kadar alakasız şeyler yazdım ki. Sanki hâlâ mutlu, sanki hâlâ âşıkmışçasına. Yazdıklarımı okuyunca güldüm kendime. Demek ki insan sevince başka yazıyormuş sonrasında da o yazdıklarına gülüyormuş. Anlatabildim mi beni ne durumda bıraktığını? Zaten bir yazar nasıl anlatabilirdi ki ayrılığı? Mühendis değilim ki gidişin sonrası mutlu olma olasılığını hesaplayayım. Neyse…

En sonunda sana ne yapacağıma karar verdim. Susacaktım ve sustum. Her gidişin kendince haklı sebepleri vardır. Sustum, çünkü gitmek istiyordun. Sustum, çünkü konuşsam bir ortak yol bulamayacaktık. Sustum, seven insan gitmezdi demek ki beni sevmiyordun. Sustum, uzatmak istemedim. Kayıtlara şöyle geçilsin; bir seçim günü bir sevgili hayatının seçimini terk etmek olarak kullandı. Seçimin kazananını hayat gösterecek ama kesinleşmiş sonuçlara göre aşk bir defa daha kaybetti.