Salgın yıkıp gidiyor. Timsah gözyaşları da çok. Şehirde, köylerde derman da, para da kalmadı. Ama, şu arada bile Karunlar oluşabildi?

Karunlar şimdi herkesten fazla gözyaşı döker. ” Parası biten kapıma gelemesin. Görüyorsun, bende de yok!” gardı olabilir?

Salgın yasakları yakında gevşeyecek gibi? Gevşesin; ilk hafta sonu Sakarya’nın dört yanındaki sokaklar, mekanlar da bizden korksun!

Niye korktuğumu bugünden yazıyorum. Salgından, kış soğuklarından, elektrik kesintisinden hep kamuyu, Atanmış Seçilmiş Yönetenleri sorumlu tuttuk!

Halk olarak, olan biten, yaşananlar da hiç mi sorumluluğumuz, suçumuz yok?

Kadın-erkek; çok örnek iki kişi evimize gelse, bizi şöyle bir saat denetlese: -(

Bir saatte; evimizdeki israfları, boşa harcanan fiziki ve maddi enerjilerimizi raporla önümüze koysa? Kaçımız TIR çarpmışa dönmeyiz?

Salgından sonraki ilk haftayı çok önemsiyorum. Kendimden şunu iyi biliyorum; şehre, sokağa, mekanlara, arkadaşlara, alışverişlere açız aç!

Bu yaz Serdivan’ı, Kırkpınar-Sapanca’yı da ise hayal de edemiyorum. Yakın, uzak her yerden insan kalabalıkları ilkin buralarda yığınlaşacak!

İki belde de son 3-5 yılda kafe ve restoranlarla doldu. Hafta sonları boş masa bulunmaz. Üç dört ay önceye kadar, izinli Pandemi saatlerinde bile öyleydi.

Hepimiz yarı kapalı ceza evinde hapsolma sendromuna girdik. O nedenle, kimseye zorlamaya hakkım yok, ama uyarmak çok şart!

Sadece gençler değil; anne babalar, neneler, dedeler ve özelde de torunlar çok uyarılmalı. Kötü olmadan, bizi çarşı pazar, her iş yeri uyarabilsin!

Okullar daha da önemli. Öğretmen gibi Öğretmenlerin olduğu(?) okullarda, çocuklarınız kimi evlerden çok daha güvenli olacaktır.

Çünkü, kimi genç ve kalabalık ailelerde, salgın sırasında meslekleri gereği bir çok anne baba çalışmak zorundaydı. Para kazansalar da, salgın korkuları çoktu.

Onlar bebeklerini, çocuklarını birilerine emanet etti. Aile evde toplandığında, çocukların covite maruz kalıp kalmadığını bilmediğinden, sürekli tedirginlerdi.

Okullar öğretmenler tarafından salgına karşı çok daha koruyucu yaşanan yerler olacak. Ama, Öğretmen gibi öğretmenler ve denetim de şart!

Özetle; okulların açılması ile hayat başkalaşacak, kolaylaşacaktır.

Dönüp dolaşıp, bize, yani geniş halk kesimine geliyoruz. Bir kesim insan vardır ki; sırtını dayadığı bir Amcası varsa, yanmıştır hayatımız.

Amcası olanı taa 100 metre öteden, yürüyüşünden, sallanışından, kafasının dikliğinden tanırsınız. Lütuf gibi selam verince de hiç kuşkunuz yoktur: -)

Yemeğe gittiklerinde restoranı satın almış gibi garson çağırırlar. Bankada banka sahibi gibi davranan paralıyı hemen çözersiniz.

“ Ne salgını, ne Coviti abi, geçeceksin onları!” diyenden çok korkarım, çok!

İroni yapmıyorum; bunlar bizim kardeşlerimiz, bizim insanlarımız. Salgın varken de sokaktaydılar; salgın yavaşlasın, yine kafa kafayayız!

AVM’ler, Kafeler-Kahveler, sokaklar; ilkin 3’te 1 kapasite ile açılsın; 2-3 hafta sonra % 50… Asıl işleyiş 2 ay sonra % 75’i belki geçecektir. Ya BİZ, ya BİZ?

Bilin ki 2021 de, kapalı cezaevine dönen evlerimizde geçer. Tabii, sağ kalana! Dünya Sağlık Örgütü ve T.C. Sağlık Örgütü ne derse O!..O’nu yapacağız!..

Sakarya sanayi ve ticaret dünyasının, SATSO öncülüğünde yaptığı toplantıyı belki başka bir yazımda değerlendiririm.

Var olan maddi-manevi itibar ve güçleri inkar edilemez. Ama, O güç, sadece kendi haklarını almak-korumak, geleceklerinin önünü açmak için harcanmasın.

SATSO bütünü, dağ köylerine kadar uzanan hayat kapımızıdır. Dünya ülkelerine kadar uzanan bir hayat kapımız. Çünkü;

SATSO’nun içinde inanılmaz meslek gurupları vardır. “ İğneden ipliğe!” denir ya, öylesine bir olmazsa olmaz hayat zenginliğimiz.

Peki, O zenginlikte OTO DENETİM ne kadar? Nasıl var ve kefili var mı? Sakın, ” Çok sıkı, yasa gereği Radikal Devlet Denetimi var!” deyip geçilmesin.

SATSO öncülüğündeki, O Oluşumlar keşke bizi OTODENETİM var diye ikna edebilse? Marka Sakarya o zaman geleceğe o kadar güçlü yürür ki!

Salgın yavaşlasa da, Halk ve Mesleki Oto Denetimler şehre en güçlü katkıyı verebilir.