Doğup büyüdüğün bir ülkenin, bir şehrin, bir köyün karakteri ile oynamak tüm bölge halkına verilebilecek en büyük zarardır.

Kendi geçmişini, kendi aileni ve insanlarını böylesi bir ateşin içine atacak her düşüncesizlik hemen o gün tartışılıp, bitirilmeli.

Serdivan’da, Sakarya’nın gözbebeği Anadolu Lisesi dört yanından yok ediliyor ve Serdivanlı oturup seyrediyorsa bu çok düşündürücü bir kimlik kaybıdır.

O zaman,“ Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin şanına yakışır Hizmet Binası yok! Eski Serdivan Belediyesi yerine Büyükşehir Hizmet Binası yapılabilir!” denmez!

Böyle bir öneri Sakarya gündemine gelemez. Kim, hangi siyasi parti adına önerirse önersin, bilinsin ki çok şey kaybeder, KAYBETTİRİR!

Serdivanlı, Serdivanı Serdivan yapan maddi-manevi değerleri yok edenleri görmekte gecikti.

25 Yıl öncesine kadar dört yanı orman, tarım alanı, yemyeşil MERA, mandıra, su ve boş arazi olan Serdivan Köyü, Köy Karakteri nereye gitti?

Serdivan’ın, iki yanını Çark Deresi, diğer iki yanını dağlar kuşaklardı. Şimdi Gökçeören Bataklığı dışında her yer asfalt, dört yanı taş bina; üretmek sıfır gibi.

Eski Serdivan hayırlara vesile oldu. Bugün, kimsenin köreltemediği güzelim doğayı ve bereketleri 20 yılda ne hale getirdik? Doğa diye bir şey kalmadı.

Son 4-5 yılda iddialı sözler ettim;” Serdivan şu gün bile zor yaşanılır halde. İki yıl sonra Serdivan’da hayat çileye dönüşür, 5 yıl sonra eve zor gidilir!” dedim.

O sözlerime en çok 1,5-2 yıl kaldı. Kurban Bayramı Serdivan’da nasıl geçti?

Bağlar caddesinde ve 2 AVM’deki kafelerde oturacak boş sandalye var mıydı?

O kafalar, “ Modern dünyada ne zenginlik, ne şatafat varsa Serdivan’da O şatafatlı hayat olacak!” gafleti ile Serdivan’ı kısır bir döngüye mahkum ediyor.

Kısır sözü; ev, market, kafe, köfte, börek arasında yaşanan, ödemeli ruhsuz hayat için!

Gerçek Serdivanlılar; çalışkan, suyu toprağı mahsulü, hayvanın hasını bilen; üreten ve kazanan muhteşem insanlardı. Bu örnekleri bin kere yazdım:

İstanbul’un et, süt, yoğurt, peynir deposu Serdivan’dı. Sebze meyva pazarları Serdivanlıydı. Hindi, Tavuk, Yumurta. Yahu, deriden ne servetler kazanılırdı?

Ki; O Üretken-Çalışkan Serdivanlılar için; Vagon, Şeker, Donatım, Ağır Bakım fabrikaları da çalışan çocukları için T.C.’nin EK Nimetleriydi : -)

Özetle; Köy ve Tarlaları, O fabrikalar ile Serdivan eşsiz ülke servetleri doluydu.

Ot bile ithal; patates, soğan, et ve yumurta; Serdivan’da artık hayat ithal!

Mısır, patates, pancar, ayçiçeği dağlara kadar servet üreten topraklardı. Hala manda sütü katkılı peynir gibi yoğurt bulabiliyorsak, Orası Serdivandır.

Sakarya’nın tüm ilçeleri böyle. TC’li yıllarda hepsine destanlar yazılabilirdi. Bu İl’i vatan edinen tüm kültürler eşsiz servetlerini O Sakarya’da zirve yapmıştır.

Adapazarı Merkezi’ni, bu güne kadar hiçbir ilçemiz inkar etmedi. Adapazarı hepimizi kucakladı. Bu merkezi vilayet yapan Eşrafı da yetiştirdi, bütünledi.

Adapazarı-Sakarya, tüm ilçeler hiç kuşkusuz bu günlere kolay gelmedi. İlçeler 65 yıllık siyaset tarihimize çok değerli Devlet Adamları da yetiştirdi.

Ülke ve Sakarya’ya yaptıkları hizmetleri için kendilerini hala saygıyla anıyoruz.

Vilayetimize Türkiye Ekonomisi’nin lokomotifi olan muhteşem okulları, sanayileri-fabrikaları, hastaneleri kazandıran siyasiler Onlardır, ama:

Bir teki bile,”Sakarya Vilayeti’nin merkezini Adapazarı’ndan taşıyalım!” gibi akla zarar Siyaset Gündemi düşün(e)medi.

Bu bir Kent Karakteridir. Bu kimlikle oynamanın siyasi de bedeli olur.

Bu gün, gelip geçici siyaset rüzgarlarının estirdiği havalanmalar bitti bitiyor. İlçelerimiz de, bir bir Sakarya bütünleşmesinin önemini görmeye başladı.

Türkiye’nin yüreği Anadolu’nun bağrındaki Ankara’da atar. Sakarya’nın yüreği de vilayetimizin bağrındaki Adapazarı’nda atar. Ülke kimliği budur!

Kendisini gelişmiş zanneden her ilçemiz; 40 yıl öncesi ile bu günü mukayese edebilmeli? Örnek; 50-60 yıl önce Serdivan hayat üreten bir köydü.

Serdivan, 40-50 yıl önce, dışarılı-yabancı mallara kucak dolusu para harcayarak yaşamazdı.

“ Bağlar Caddesi : -) “ adı üstünde; bağlık, bahçelik, meyve ve servet kazanma cennetiydi. Sadece O cadde de değil; Çark Deresi’nden dağlara kadar öyleydi!

Serdivan Köy Merkezi şahane bir yamaçtaydı. Aşağıda uzanan yemyeşil ova, sadece Serdivan’ın değil, İstanbul’un ve komşu şehirlerin gıda ambarıydı.

Şimdi O Serdivan gece gündüz ışıl ışıl! Her yer asfalt, taş bina, ve yabancı marka mallar cenneti.

Bugünün Serdivan’ı ürettiğinden çok, Yabancı mallara kucak dolusu para harcayan ilçeyse; Serdivanlı ilkin bu hesabı soracaktır.