Ailemde, çocuklarımız dahil tümü de Devlet Okullarında okumuş, Ülkesinin devletini bayrağını Asya, Avrupa, Amerika’da temsil etmiş çok birey vardır. 

   Yakın sayılı arkadaşım dışında, Sakarya’da bunları bilen pek yoktur.       

   Cumhuriyet’e ve Devletimize tutunmak için verdiğimiz hayat mücadelemiz, ben hariç, kitap yazılacak kadar güzel ve lekesiz olabilir?  

   

    Ben hariç lafını bilerek kullandım. Üniversite ve askerlik dışında, Sakarya’da geçen yaşamım biraz bilinir ama; pek yazmadım, konuşmadım.

    Sakarya ile asla maddi-manevi hesaplaşmak gibi bir ayıp peşinde koşmadım, koşmam. “ Sakarya’nın en güzel zamanlarını yaşayan kuşaklardık.” der geçerim.

    Daha güzel ve doğru anlatan-yazan olursa da severek dinler, okurum.

    Ülkemin yarınları için benliğimi saran kaygılarımı ise yazmadan geçemedim;

   TBMM Başkanı bile, Cumhuriyetin temel direği Anayasa Mahkemesi’nin kararları için öyle böyle açıklamalar yapınca kaygılarım daha da büyüdü?

    Cumhuriyetimi ve gerekliliğini bu yaşa kadar içime kazımış bir Sakaryalıyım.

    Genç yaşta, 1. Derecede imza yetkili daire müdürlüğü yaptım. Devlete ve Anayasal haklara, sorumluluklara bağlılığım, bilincim hala dipdiridir.

    Bir tek gün bile; bir Devlet Üniversitesi Rektörü el pençe ayakta, seçilmiş bir Devlet Bakanı Rektör Makamının koltuğunda tablosunu düşünmemişimdir.

    Son 3-4 Sakarya Valimize kadar; tüm valilerimizle çalışmalarım oldu. Artık devlet memuru olmadığım halde,“ Sayın Valim.” sözünü hep kulandım.

    Hatta, Vali Yardımcıları ve Daire Müdürlerimize de,” Sayın Valim, Sayın Müdürüm.” Dedim. Konuğum olduklarında da karşılıklı koltuklarda olundu.

     Çünkü benim için;

     Bir şehrin Valisi bulunduğu ilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük temsilcisidir. Özellikle şu günün siyasilerine şehrin yaşanmış tarihini yazayım:

    Bu şehrin değil, Cumhuriyet’in yaşanmış ve yaşayacak en yüce tarihidir. Sen-Ben bunu bilmez ve yaşatmazsak, yeryüzünde kimseden saygı bekleyemeyiz.

    Çok, ama çok yakın tarihlere kadar Cumhuriyetimizin Resmi Bayramları vardı.

    Resmi Bayramların geçit törenlerinde Atatürk Bulvarı insan seliyle dolardı. Tören İl Valisi ve Garnizon Komutanının üstü açık araçta halkı selamlamasıyla başlardı.

    Protokol tribününde İl Valisi ortada, Seçilmiş Milletvekilleri iki yanında yer alırdı. Her İl de Devletin En büyük temsilcisi İl Valisi’dir.

    Cumhuriyetin Devlet Üniversiteleri de evrensel düşünülerek, Özerk Kamu Kuruluşlarıdır. Rektörlük Makamı da o anlamda özerk tutulmuştur.

   

   Sanırım şu saygı da vardır; İktidar Partisinin İl Başkanı, aynı partinin seçilmiş  Büyükşehir Belediye Başkanı’nın-belediye başkanının- makam koltuğuna oturmaz?

    Büyükşehir Başkanı da-veya belediye başkanı- bir parti il başkanının makam koltuğuna oturmaz? Yönetenin gücünü Yönettiği Yerde ilkin sen düşüremezsin?

     Gelen yüksek makama saygı gösterirken, olunan yerdeki işleyişin temel değerleri, Yönetme Saygınlığı korunmalıdır. Yönetme itibarı mutlaktır.

     Kaldır kafanı, Sakarya’da 10-15 yıl öncesine kadar AK Parti’nin Yönetenleri olan ilk 10 kişiyi say! Sayamazsın; ilk kurucularını kendileri bile unuttu!

     Tulum çıkardıkları ilk seçimin Ülke Yöneten Milletvekillerini kendileri bile  pek hatırlayamaz? Büyükşehir Meclisi’nde yer alan ilk Seçilmişler tarih oldu?

    Anayasa Mahkemesi’ne kararları için ince sözler eden TBMM Başkanı makam aracının forsunda en yüksek temsil bayrağı taşıyan makamdır.

    Ama; Cumhuriyet öylesine eşsiz bir sistemdir ki; herkesi denetleyen muhteşem bir Kuruluş’tur. Şöyle döner oradaki Devran: 

     Anayasalar, Devletin en yüce ve mutlak denetim hukukudur. Çünkü; Devletin sahibi O ülkede yaşayan Halkın Bütünüdür. Halk bütün TBMM’yi seçer, VE;

     O TBMM de Devletin Anayasası’nı yapar, onaylar. Denetleme, tam bir Güvenlik Çemberi’dir;

    Anayasası olan Çağdaş Devletlerde denetlenmeyen kişi de, makamda yoktur.