Maalesef ülkemizde Akademi bir torpil dünyası haline geldi.

Üniversitelerde, eğitim gibi bir konuda üstelik liyakat göz ardı ediliyor, yandaşlar, torpilliler, hısım akraba tercih ediliyor.

Geçtiğimiz ay, Sakarya Üniversitesi 45 öğretim elemanı, araştırma görevlisi alımı gerçekleştirdi.

Her alımda olduğu gibi torpil söylentileri ayyuka çıktı.

Ben de bana gelen ihbar ve duyumlar üzerinden yazıyorum.

İddialara göre alınacaklar önceden belirlenmiş.

İşi şansa bırakmamak için olsa gerek, kurdukları iddia edilen sistem müracaat aşamasında elemeye başlamış. Müracaat için gelenleri, ama daha ziyade ALES puanı yüksek olup kendilerine rakip gördüklerini ‘boşuna vakit ve nakit kaybetme, alınacak kişi belli’ propagandasıyla ikna etmeye çalışmışlar.

Eskiden ilgili bölümlere yapılan başvurunun tek merkeze toplanmış olması, onlara hareket alanı kazandırmış demek ki. Bir nevi ikna odası kurmuşlar yani…

Özel jüriler oluşturarak adrese teslim alım gerçekleştirmeye çalışmışlar.

Özel jüri derken, eskiden jüriler bölüm başkanlarıyla koordineli kuruluyor, anabilim dalı ve bölüm başkanları jüride yer alıyorlardı.

İddia o ki rektör ve taifesi, kafaya alamadıkları anabilim dalı ve bölüm başkanlarını jüriden de, alım sürecinden de baypas etmişler.

O kadar ki alım hangi bölümü ilgilendiriyorsa, duyuruyu o anabilim dalı ve o bölümün başkanı yapıyor ama jüriye alınmıyorlar yani icraatta yoklar. İşi rektöre sadık dekanlarla yürütüyorlarmış.

Konuyla alakalı Eğitim Fakültesi biraz karışmış anladığım kadarıyla…

Mağdurlardan bir tanesiyle görüştüm, olup bitenleri detaylarıyla anlattı.

Üniversiteler öğretim elemanı alımında mülakat yapmıyor, bizzat sınav yapıyorlar.

Dolayısıyla adrese teslim alım mülakat usulü kadar rahat olmuyor.

Ama işini bilenler, özel jüri seçimleriyle, gerekirse önceden soru vererek ve hatta gerekirse sınav kağıdı üzerinde oynamalar yaparak, istedikleri elemana kazandırabiliyorlar.

Anlatılanlara bakılırsa, geçen yıl yaptıkları alımda Eğitim Fakültesi özelinde planları tutmamış, pek başarılı olamamışlar. Dolayısıyla bu alımda Eğitim Fakültesi’ne özel önem vermişler ama yine en çok başlarını ağrıtacak olan Eğitim Fakültesi gibi duruyor.

Bir alımla ilgili jüri üç kişiden oluşuyor; Jüri başkanı, üye ve raportör üye…

Kulağıma gelenlere göre, önceki alımlardan rahatsızlık duyan iki jüri üyesi aralarında, bu kez daha dikkatli ve adaletli olma konusunda anlaşıyorlar.

Dahası, bir bildikleri var ki, sınava girecek adayları, kurşun kalem yerine tükenmez kalem kullanmaları konusunda uyarıyorlar.

Jüri başkanı, onlardan farklı düşünüyor, belli ki rektöre geldiği makamın diyetini ödeme arzusunda olan bir prof… Hiç arlanmadan, iki jüri üyesinden sınav sorularını isteyecek kadar ileri gidebiliyor.

Haliyle vermiyorlar, aralarında tartışıyorlar.

Bu tartışma sınav sonrası da devam ediyor çünkü prof diğerlerinin verdiği puanları beğenmiyor, kağıtları görmek, incelemek, kafasına göre değerlendirmek istiyor ama nafile…

Sonuç mu?

Açıklanan sınav sonuçlarına göre, organize sınav yani ALES sınav sonuçlarına ve lisans mezuniyet notuna göre en altta olan bir önceden belirlenmiş eleman, üniversitenin yaptığı sınavda olağanüstü başarı(!) göstererek birinci sıraya yerleşiyor.

Tıpkı mülakat sisteminde en az sınav puanı olanları mülakat puanlarıyla zirveye çıkardıkları gibi…

Sonuçlara bakıyorum da birinci olmasını istedikleri aday, o ana kadar yapılan değerlendirmelerde liste sonuyken, burada yapılan sınavda(!) rakiplerine 20 puan fark atıyor.

Peki ama nasıl becerebiliyorlar, öyle ya bu mülakat değil, başlı başına bir sınav…

Haliyle merak eden sadece ben değilim ki bu alım sınavında bazı usulsüzlerin olduğu iddiası ile sınav kağıdının yeniden ve tarafsız bir heyet tarafından incelenmesi talebinde bulunup ardından dava açmayı düşünenler var.

Yani bir süre daha olumsuzluklarla gündemdeyiz demektir. Pek çok evde Sakarya Üniversitesi ve Sakarya konuşulacak, sol kulağımız epey çınlayacak demektir.

Bazıları ‘olsun reklamın iyisi kötüsü olmaz’ diyebilir.

İyi o zaman, Sakarya’yı tanıtım konusundaki üstün başarılarından dolayı ödül verin rektörünüze…

Bunca emeği boşa gitmesin. Ardından geleceklere de teşvik olsun.

Bildiğim kadarıyla, bu adrese teslim ilanlardan ve kişiye özel kadro açılımlarından YÖK ve başkanı da epey rahatsız…

Bazı üniversitelere yazı göndererek, “Öğretim üyesi kadro ilanlarında bilimsel, objektif ve denetlenebilir nitelikte olmayan kişiye özgü, adayı tanımlayan şartlarda yer verilmemesi yönünde titizlik gösterilmesi gerekiyor” demişti.

Uyarı alanlar arasında Sakarya Üniversitesi de var mı, bilmiyorum.

Ama uyarıldıysa da bu uyarıyı pek dikkate almadıkları ortada…