Yazımın başlığının Sakarya Nehri 2 olmasının sebebi; Sakarya nehrinde yaşanan doğa katliamını ve talan olan balıkları bundan tam 7 ay önce köşemde yer vermemden kaynaklanıyor, bugünün sorunu gibi lense edilen durum 2 yılı aşkın süredir bu şehrin kaderi…

Aşık Veysel ne de güzel söylemiş; ‘’ Beni hor görme kardeşim, sen altınsın ben tunç muyum, aynı vardan var olmuşuz, sen gümüşsün ben saç mıyım ?’’

Her değişiklik belirsizlik içerir. Nedenleri iyi anlatılmamış, içeriği hakkında yeterli bilgi verilmemiş değişiklikler insanlarda tedirginlik oluşturur.

Son zamanlarda Covid-19 sonrası bir değişimden bahsediliyor. Bazı insanlar teori ve öngörülerde bulunuyor. Düşündüğümüzle hayatlarımız aynı mı kalıyor?

Dünya değişti diye şikâyet ediyoruz, yaşlılarımız gençleri eleştiriyor, gençlerimizde yaşlıları..

 “Değişim, değişmeyen tek şeydir.” diyor, Arthur Schopenhuaer.

Değişiyor muyuz peki ala? Değişen yenidünya düzeniyle bizi bekleyen ilişkiler, yenilikler nedir?

İnanmadım ben oldum olası dünyanın değiştiğine, dünya dönüyor durduğu yerde, sahi ya değişen şey insanın ta kendisi olabilir mi?

Belki de geçmişe olan özlemimizi arıyoruz, sahip olduğumuzu zannettiklerimizin aslında bize ait olmadığını anladığımız da çok daha fazla özlüyoruz.

İlimizin Çevre ve Şehircilik komisyonu Sakarya Nehrinde yaşanan kirlilik ve buna bağlı balık ölümlerinin olduğuna dikkat çekti; oysa ki ben bundan tam 7 ay önce bu durumu kaleme alıp yazmıştım.

Sakarya Nehri ve SAKARYA’nın tek bir taşı sahipsiz değildir.

Sakarya Nehrinde ki kirlilik ilimizde hizmet veren fabrika vb iş yerlerinin nehre akıttığı pislikten geliyor, bu işletmeleri denetlemedikçe, nehre pislik akıtmalarına müsaade ettikçe bu doğa katliamının önüne geçilmeyecektir.

Geçmişte oldukça fazla canlı balık türüne ev sahipliği yapan nehrimiz her geçen gün daha da kirleniyor ve komisyonumuz nehirden balık tüketilmemesi gerektiğini söylüyor; asıl mesele bu nehrin kirden arıtılması olmalı ?

Vatandaş zaten doğa katliamına uğrayan ve katledilen balıkları yakalayamıyor çünkü böyle giderse bir yıl sonra nehirde balık kalmayacak.

Elimizde büyük bir nimet olan Sakarya Nehrinden şu an itibariyle tarımsal sulama bile yapılamıyor.

Bunun en büyük sebebi, fabrikaların çevreye gereken değeri vermemesi ve atıklarını ucuz yoldan nehre akıtmalarından kaynaklanıyor.

Sakarya Nehri; ilimizin incisi olmalıyken şimdi vebalı bir sudan farksız ve yetkililerimiz çıkıp Nehir suyundan uzak durun diyor!

Bunun psikolojideki tanımı Stockholm Sendromudur, bizler toplum olarak her daim katillerimize aşık, kötü olayların kahramanlarına tutkunuz.

Burada yetkililerimizden şunu bekliyorum; Sakarya Nehrine akıtılan tüm atıkları an itibariyle durdurun, yeni formasyonlar yaratalım, yaşadığımız bu zorlu günlerde ihtiyacımız olan şey; doğanın ta kendisidir.

Sosyal medyada İzmit Körfezinde yunusların bir deniz aracına eşlik ettiği görülmüş ve sosyal medyada paylaşım rekorları kırıyor. Biz doğaya hasretiz, rant siyasetinden sıyrılıp; halk siyasetiyle kucaklaştıralım bu milleti.

Türkiye bizim, bu vatan bizim, başka ülke yok.!

Zamanında kendi ülkesinin şartlarından memnun olmayıp, yurt dışına giden vatandaşlarımız bugün Covid-19 etkisiyle ülkesine geri sığınıyor. Vatanımızın kıymetini bilelim.

Hem vatandaşa hem de hükümetimize büyük işler düşüyor.

7 ay önce söyledim bugün tekrar söylüyorum; SAKARYA NEHRİ sahipsiz değildir…

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.