Yazımın başlığında aramakta olduğum yer tam olarak vatanımız Türkiye…

Kurtuluş savaşı mücadelesi vermiş, Avrupa standartlarının üzerine çıkmış, köylülerinin mandolin gibi enstrümanlar çaldığı, modern tarım tekniklerini öğrendiği, şehirde yasayanların birbirlerine saygı ile hürmet ettiği, özel dans gecelerinin düzenlendiği, insanların birbirlerine hanımefendi ve beyefendi diye hitap ettiği, siyasetçilerinin adap bildiği bir ülkeden bu hale gelince anormal olmayan bir söylemdir yazımın başlığı.

Ama sorun şu ki, bunu söyleyip de hayıflanıyor ve aradığı şeyler için çaba sarf etmiyorsa insan aynı zamanda da bir o kadar boş bir cümledir.

Öyle bir ülke olduk ki, insanlar kendi ülkesinden o kadar soğutuldu ki, milli maçta İzlandalı, savaşta Rus olduk çıktık. Bu ülke içeride anlaşmazlıklar yaşasa da dışarıya karşı tek yürek olurdu her zaman.

Şimdi ben bunun sorumlusunu parmakla işaret etmek istemem ama nefret, kutuplaştırma, ötekileştirme çok kötü bir şeymiş bunun en doğru örneği ise İstanbul seçimleri olmalı, insanlık adına halkın kucaklaşmasına, sevgiye ve en önemlisi saygıya ihtiyacımız var.

Yolda yere bakarak yürüyen, özgüveni çalınmış türbanlı, dinsiz diye dışlanan alevi, ortamlardaki adı "affedersin doğulu" olan Kürt, kimliğini ortaya koymaya korkan ateist, siyah tenli, beyaz tenli, Abaza’sı, Gürcü’sü vb.. liste uzatılabilir.

Altın çamurun içinde de değerlidir, kuyumcu vitrininde de… İnsan her koşul ve şartta insandır; içerisinde iyilik, sevgi ve hoşgörü barındırıyorsa.. Herkesin dini inancı, siyasi görüşü ne olursa olsun birbirimizle kucaklaşmalı, hoşgörü içerisinde kardeşçe yaşamalıyız.

Elbette insan olmak sanıldığı kadar kolay değildir; her şeyin öznel olduğu bir dünyadır çünkü burası.

İnsanı insan yapan özellikler kişiden kişiye değişir mütemadiyen, senden olmayanı sevmek zorunda değilsin lakin varlığına saygı duymak zorundasın. Dünyada yeri göğü yaratan, hepimize can veren Allah (C.C) değil mi?

İnsan olmak bir karardır. Birçok “insanın” tüm yaşamı boyunca üzerinde düşünmeye dahi çaba göstermediği bir karardır hem de.

Hiç bir rütbe ve maharet, insan-olmaktan daha öte ve üst değildir; tüm gayretler insanlığı aşmak için değil, insân-i kâmil olmak içindir.

Yunus Emre’nin;

"bir ben vardır bende; benden içeri " diyen muhteşem dizelerindeki benden içeri de ki ‘beni’ bulabiliyor, onunla yüzleşebiliyorsa insan, insan olmaya başlamış demektir.

İnsan olmak bu kadar yüce bir kavramken biz ne ara böyle kutuplaştık?

Türkiye karanlık bir bulutun ardından bakıyor hayata, yarın sabah nasıl bir güne başlayacağımızdan hiç birimiz haberdar değiliz…

Gündüz kalabalık bir caddede nefes almak istersen, ölebilirsin; akşam evde uykun kaçtığında sokağa çıkamazsın; aman maazallah yanlışlıkla çıkarsan eğer yarın akşam haberlerinde tecavüze uğrayıp cesedinin bir dere kenarında bulunduğunu izleme olasılığımız yüksek.

Sahi neresi burası?

Kaybolmuş bir kara bulut deryası ülkemizin başında dolanıyor, sahi neresi burası?

Kaybolmuş bir gökyüzünün, gözyaşlarını akıttığı Türkiye burası.!

Kucaklaşalım, kaybettiğimiz tüm duyguları geri kazanmak için savaşalım, biz böyle bir toplum olmadık, olamayız… Olmamalıyız… Sen değiş, Dünyan değişsin..

Sevgilerimle, hoşçakalın.