Doğurganlık çağında daha sık görülen tiroid hastalıklarının, polikistik over senromunun, prolaktin yüksekliğinin yanında sıklığı giderek artan obezitenin de doğurganlığı olumsuz etkilediğini belirten Doç. Dr. Müyesser Saykı sözlerine şu şekilde devam etti; “Kadınlarda obezitenin erken dönemde ortaya çıkması menstruasyon düzensizliklerine, ovulasyon problemlerine ve erişkin yaşta infertiliteye yol açar. Ayrıca düşük riskini arttırabilir ve vücut kütle indeksi 30 kg/m2'yi aştığında yardımcı üreme yöntemlerinin başarısını azaltır. Obez erkeklerde, özellikle aşırı obez olanlarda düşük testosteron düzeylerine rastlanabilir ve bu da infertiliteye neden olabilir. Tekrarlayan gebelik kayıpları (TGK) ve endokrin hastalıklar arasındaki ilişki uzun zamandır bilinmektedir. Embriyonun tutunması ve erken implantasyonunda hormonlar etkin olduğundan, endokrin sebepli gebelik kayıpları olabilir. Buna en sık neden olan durumlar tiroid hastalıkları, luteal faz bozuklukları ve polikistik over sendromu’dur.”
 

Gebeliğin sağlıklı koşullarda başlaması ve devam etmesinin doğacak çocuğun sağlığını belirleyeceğine dikkat çeken Doç. Dr. Müyesser Saykı, doğurganlık yaş grubundaki kadınlarda endokrinolojik hastalıklara sık rastlandığını ve bu hastalıkların tanı ve tedavisinin hem annenin hem de bebeğin sağlığı için gerekli olduğunu söylerek, gebelik dönemindeki endokrinolojik hastalıkların tanı, takibi ve tedavisinin gebe olmayanlara oranla birtakım sıkıntıları da beraberinde getirdiğini; ayrıca hormonal tetkiklerin hassas yöntemlerle analiz edilmesi gerektiğini, hastanın değerlerine sabah erken saatte ve 8 saat açlıktan sonra bakılmasının önemine değindi.

Doç. Dr. Müyesser Saykı, son olarak, “Gebelik kendine has özellikleri olan bir süreç olduğundan, gebede görülen endokrinolojik hastalıkların deneyimli bir uzman tarafından tanı, takip ve tedavisi anne ve bebek sağlığı açısından son derece önemlidir.” dedi.

Editör: TE Bilişim