Türkiye ve dünya korkunç bir salgınla boğuşuyor. Ülkemizin sosyal ve ekonomik sallanmaları herkesi ürkütecek tablolarla dolu.

    Ülkeyi Yöneten İktidar bunları, her alanda olduğu gibi, sanki,” YOK sayıyor” Her gün hiç alakasız gündemler yaratarak hepimizi kaygılara sokuyor.

    Dün akşam haberleri kaygıyla izliyorum. Bir anda, Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu harika açıklamalarıyla ekrana geldi;

   Kaygılarımı umutlara götüren nefis bir siyaset adamı izledim. Uzun zamandır da hiç kimseyi suçlamadan, sağduyulu her konuşmasını özenle izlerim.

    Boğaziçi’li öğrenciler için yaptığı açıklamalar, Yönetenlere önermeler, şu gün BU ÜLKEDE, siyaset dünyasının çok başka yere koyması gereken bir örnekti.

    Boğazıma düğümlenen gecemi biraz huzura, güvene taşıyan sesi almıştım.

    Bu sabah,” Tüm Boğaziçili Gençler tutuksuz serbest bırakıldı!” gibi(?) bir haberle uyandım.

    İnanıyorum ki; Karamollaoğlu sağduyusu etkili olmuştur.

   Ee, rahmetli Erbakan Hoca geldi aklıma. Hiç oy vermedim ama; Devleti ve Milleti zor günlerin eşiğine gidiyor diye çok mihneti yüklendiğine tanık olduk. 

    Hani denir ya,” Hoca, her muhtıra da, her şura da ceketini alıp iktidar koltuğunu bırakıp gitmiştir.” Peki, gerçek neymiş?

    Gerçek; Devlet Millet zarar görmesin, zafiyete düşmesin! Önemli olan Devleti senin benim ele geçirmem değil; önemli olan Devletin Bekası’dır.

    Kıbrıs Barış Harekatı’nda Ecevit’in kararına ortak olması ayrı bir sorumluluktu.

    Şu gün ülke siyasetinde en çok aradığımız, ihtiyacımız olan da bu. İktidarı ve Koltuğu değil; sağduyuyu önceleyen Karamollaoğlu gibi.

    Bakın; 1 milyon nüfuslu Sakarya’da bir tek Allah kulunun,” Boğaziçi Üniversitesi’ne Kayyum Rektör Atama!” gibi bir acil derdi yoktu?

    Troller hariç; Sakarya’da bir tek onlar sanki tek bir işaretle atladılar. Oysa;

    Sakarya’nın, tüm Yönetenler için de Liyakat Denetimi istenmesi yıllarıdır.

    Aslında, halkın geniş kesimi,” Kamu Yöneteni olan herkesin her yıl Liyakat Denetimi vardır.” desem anlamaz. Kamu Yönetenlerinin YÖNETME SİCİLİ vardır!  

    Yıllarca devlet memurluğu yaptım. Birinci derecede imza yetkim vardı; ama benim Liyakatimi de denetleyen bir dolu makam vardı. Her makamın da var.

    Beni-Bizi denetleyenleri de denetleyen vardı. Şimdiyi bilmem, kefil de olmam!

    Sakarya Halkı, bence ilkin kendisi, Sakarya’da Yönetme Liyakati Raporunu istesin. Şöyle kısacık bir giriş yapayım:

   Bir ile atanan hiçbir Vali, görev üstlendiği ili 1-2 yıldan önce derinlikli tanıyamaz. Tersini söyleyen olabilir,ama;

    Sakarya’yı 1999 Yüzyılın Depremi sonrası ayağa kaldıran Sayın Cavit Kıraç sonrası, vilayetimiz de kaç Vali görev almıştır? Düşünseniz de sayamazsınız?

    Bu neyin ve kimin istikrarsızlığıdır? Bu Sakaryalıların Seçtiklerinin İstikrar Liyakatidir!

   Devletin Sakarya’daki en yüksek temsilcisi İl Valisi’dir! Devletin Kamu görevlilerinin Liyakat Makamı da İl Valisi’dir. Özerk Kamu Oluşumları hariç.

   Hadi; ülkenin en değerli üniversitelerinin liyakatleri tartışılıyor? Ülke eğitimi tartışılıyor. Sakarya’da, üniversitelerin de, tüm okullarında liyakati tartışılsın?  

    İl olunan 1954 yılından bu güne kadar ki, dünya ölçeğindeki başarı sıralaması şöyle bir eteklere dökülsün; görelim Sakarya kaç konuda ne kadar başarılı?

     Traktör mü yapıyor? Vagon-Tren mi? 1 Milyon ton Şeker Pancarı mı işliyor?

     İstanbul’un Et-Süt,Yoğurt-Peynir, Deri ticaret merkezi Sakarya var mı bugün?

   Bu şehirde yetişen dünya çapında Sakaryalı profesör hekimimizi kaybetmek içimizi acıttı. Onlar Eğitimi siyasetin değil, Devletin Yönettiği yılların kazanımıdır.

    Bugün ülkenin ihtiyacı, tüm üniversitelerimizin 1970-80 yılları öncesindeki dünya çapındaki üniversitelerimizden daha üst liyakatlerde olmasıdır, ki;

    Ankara ve İstanbul Üniversitelerinin Diplomat, Hukuk, İktisat, Mühendislik yetiştirme liyakatleri şu gün mumla aranır.

    İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi ve son yıllardaki özel üniversiteler eşsiz eğitim değerimizdir. Oralarda eğitim gören gençlerimiz de gururumuzdur.  

    Aslında; ülkem için güvendiğim tek kitle; yaşı gereği çıkar bilmez, fitnesiz, fesatsız, maddi-manevi dünyası bozulmamış, Çocuklar-Gençlerdir.

   Sizin- benim-herkesin-tüm ülkemin çocukları- gençleri için öyle düşünürüm: Onlar BİZDEN maddi-manevi bin kez daha temizdir!