Sakarya Üniversitesi Tasarım ve Mimarlık Fakültesi öğrencileri Sakarya nehri çevresinde yer alan yerleşimlere dair gerçekleştirilen analiz ve iyileştirme projeleri hazırladı ve bu çalışmalar ‘Sakarya Nehri Çevresi Öğrenci Projeleri” adıyla SAÜ Basımevi tarafından yayımlandı. Bu proelerden bazılarını yürüten öğrencilerle söyleştik ve sırasıyla yayımlayacağız.

İlk konuklarımız Sümeyye Karakaya, Şüheda Yılmaz, ‘Doğançay Bölgesindeki HES Projesinin İnsan ve Doğa Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin İyileştirilmesi’ konusunu seçtiler. Karakaya ve Yılmaz, bu projeyi seçmelerindeki en büyük etkenin, HES’in bulunduğu köyün Sakarya Nehrine kıyısı olmasına rağmen orada yaşayan insanların nehre iletişiminin tamamen kesilmesi  olduğunu ifade ederek, buna çözüm aradıklarını söylediler.

Karakaya ve Yılmaz, HES’i yıkmadan insanların nehirle buluşturmak ve yaşamı tekrar canlandırmak için hazırladıkları projelerinde, atölyeler, kütüphaneler, bakkal, iskele ve insanların toplanmak için bir alan inşa ettiler. Köyler arası etkileşimi sağlamak için de takas pazarı oluşturdular.

-Sizi tanıyalım. Bu proje nasıl ortaya çıktı?

Şüheda Yılmaz: Sakarya Üniversitesi mimarlıktan henüz mezun oldum. Bu proje bize kentsel tasarım dersi kapsamında verildi. Ardından bizden Sakarya Nehri boyunca bir nokta belirlememiz istendi. Biz de haritadan baktığımızda dikkatimizi en çok çeken bölge Doğançay oldu çünkü oranın üzerinde kurulu bir HES vardı.

Sümeyye Karakaya: Bu proje verildiğinde kentsel tasarım hangi alanda çalışılır neyi kapsar hangi konular girer gibi bir sunum yapıldı. Tasarıma başlamadan önce sorunun çözümüne yönelik tasarımlarda bulunuyoruz ve konu seçimimiz o yönde oluyor. HES’i seçmemiz böylelikle oldu.

“İnsanların nehre ulaşımı kısıtlanmıştı”

Şüheda Yılmaz: Köyde ilginç bir doku vardı. İlk olarak o dikkatimizi çekti çünkü HES’in bir tarafında yerleşim varken bir tarafında topoğrafyadan kaynaklanan yerleşimsizlik ve karşı kıyıya ulaşım sorunu vardı. Bunun en büyük temel nedenlerinden biri köy ile HES arasında ulaşımı kısıtlayan hem HES’in kendi bariyerleri hem de tren yolunun oluşturduğu fiziksel sınırlar vardı. Aynı zamanda HES’in diğer tarafında Sakarya-Bilecik otoyolu geçtiği için yine insanların nehire ulaşımı kısıtlanmıştı. En çok dikkatimizi çeken nokta buydu. Dolayısıyla köyün aslında nehire kıyısı vardı ancak nehirle iletişimi tamamen koparılmıştı.

Ardından okuma yaptığımızda köyün devlet eliyle ilk planlanan köy olduğunu okuduk. Daha sonra köye indiğimizde Karadeniz Bölgesi’nden daha çok Rizeli insanların bulunduğu ve akraba ilişkilerinin çok kuvvetli olduğu dışarıdan insanlara çokta açık olmadığını gördük. Buralarda neler yapılıyor, biz ne yapabiliriz nasıl bu köyü dışarıya ve nehre ulaştırabiliriz diye düşünmeye başladık.

Sümeyye Karakaya: Köyün kentle ilişkisi de kopuktu. Tren yolu otoyol ve HES vs. Köyün yerleşimi merkeze uzaklığı Geyve’ye uzaklığı bakımından ve verileri bakımından özellikle Doğançay’ı seçmiştik.

Şüheda Yılmaz: Karadenizlilerin kendi geninde olan inşaat çalışmaları da dikkatimizi çekti. Mimaride muhdes olarak adlandırdığımız ekler vardı çok fazla. Ahırlar ve ambarlar çok vardı. Yine onların yanında kendi elleriyle inşa ettikleri ahşaplardan oluşan mobilya atölyeleri vardı. Dikkatimizi en çok çeken şeylerden biri de her sokak başında bir odun yığınının olduğu ve bunun işlendiği atölyelerin çokça olduğunu gördük. Demek ki dedik ‘İnsanlar hakikaten bunula uğraşıyor’ Konuştuğumuzda da çoğu insanın bununla geçimini sağladığını bir kısmının da fabrikada geçimini sağladığını öğrendik. Buraya ne yapabiliriz noktasında bizi en çok vuran şeyde bu olmuştu. Demek ki ahşap üzerine gidersek zaten bu insanların eli yatkın, oradaki yaylalardan çıkıp topladıkları odunlar var, doğa da buna el veriyor. Dolayısıyla bunun işlendiği bir yer yaparsak hakikaten hem köye faydalı olur hem de dışarıdan insanları buraya çekebiliriz diye düşündük. Bunun için HES’i nasıl değerlendirebiliriz noktasında biraz düşündük.

Sümeyye Karakaya: Köyden HES’te kimse çalışmıyor. Genelde dışarıdan çalışanları var.

“İnsanlar eskiden nehir de balık tutup yüzüyorlardı”

Şüheda Yılmaz: Bende Karadenizliyim. Köyde yaşayanlarla aynı frekansı yakaladık. Beni de kabullendiler baya bir sohbet etme fırsatı bulduk. Onlarda evet dışarıdan insan kabul etmediklerini ama HES’in aslında içinde nasıl bir döngü olduğunu dahi bilmediklerini söylediler. Çünkü hakikaten oraya ulaşmak imkansız. Güvenlik ve bariyerler var. Arkadaşlarımız bir şekilde girmişler içerisi tamamen ağır sanayinin işlediği bir yermiş. O yüzden onlarında hiçbir fikri yok. Ancak şunu çok bahsettiler konuşmalarında yıllar önce orada balık tuttuklarını yüzdüklerini söylediler. Şu anda çitleri aşamadıklarını tabi demir yolunun da buna etkisi azımsanmayacak kadar var. Demir telleri kestiklerinde HES’teki güvenliklerin buna razı olmadığını söylediler. Bir de şöyle bir durum var. HES’in çalışma prensibi olarak bir tarafta suyun biriktiği bir tarafta azaldığını biliyoruz. Bunun canlılar üzerindeki etkilerinden dolayı aslında orada balıklarında çok fazla yaşamadığını öğrendik.

-Projenize göre HES’in çalışmayı bırakması gerekiyor. Sizin planınız kaç yıl sonraya yönelik olacak? Çünkü HES yapılalı uzun zaman olmadı. Sizin projeniz bir 10-15 yıl sonrası için uygulanabilir mi? O zamanda projeniz için aynı şartlar sağlanabilecek mi?

“HES’i yıkmadan ne yapabiliriz diye düşündük”

Şüheda Yılmaz: HES’i tamamen yıkmak belki çok radikal bir karar olabilir ama HES’in içerisine bir şeyler yaparak o kabuğu tutarak onu dönüştürmek daha uygulanabilir bir proje olduğu için HES’i yıkmadan ne yapabiliriz diye düşündük. Aynı zamanda bir şey bize iyi ya da kötü bir şeyler yaşatıyor orada HES’in bir anı değeri var. Biz o anı değerini tutarak aslında insanları içeride şu an ne olduklarını bilmedikleri için ‘aslında siz yokken şöyle şöyle bir şeyler dönüyordu içeride’ belki animasyonların oynatıldığı farklı çizimlerimizde var. Amfilerin kurulduğu insanların kültürel ortamına dönük ve diğer tasarladığımız rekreasyon alanlarıyla birlikte çalışabilecek birimler oluşturduk. Yani biz diyoruz ki ‘Evet bina olarak bunun zararı yok ancak suyu biriktirmesin bir yerde az bir yerde çok tutmasın canlıya ve ekolojiye müdahale etmesin. Kabuk olarak biz bu binayı dönüştürebiliriz. HES’in içerisinden geçen bir rota oluşturduk.

“Nehirle görsel-işitsel ilişki kurarak sınırları kaldırmayı düşündük”

Sümeyye Karakaya:  Gidip oradaki köylülerle konuştuğumuzda HES’in oraya ne kadar zarar verdiğinden orayı nasıl değiştirdiğinden, dönüştürdüğünden haberdar değiller. Aslında projede belli başlı sınırların kaldırılmasıyla zararların ortaya çıkmasından sonra belli şeyler daha göz önüne çıkacağı için süreç o şekilde daha çok hızlanacak. 10-15 sene gibi bir zaman ne kadar net söylenebilir bilmiyorum ama mesele zaten göz önüne çıkarmak. İnsanlar ayaklanıyorlar, tepki gösteriyorlar. Hem bilimsel olarak hem toplumsal olarak bilinçlendiriyorlar. Onu orada tutmamızın nedeni bellek mekan olması aslında. Sonuçta orayı büyük ölçüde değiştiren bir şey. İnsanlar şu an onun farkında olmasalar da. Aslında bir rotamız var tasarımı o şekilde ilerletiyoruz. Nehirle görsel-işitsel ilişki de kurarak sınırları kaldırmayı düşündük.

“İnsanların toplanıp sohbet edebileceği bir yer yok”

- Projenizde bu konuyu seçme amacınız ve çıkış noktanızı anlatır mısınız?

Şüheda Yılmaz: Köyün yaşamsal pratiklerini göz önüne alarak bu tasarımı yaptık. Şöyle ki, insanlar nerede toplanıyorlar orada park bir tane var ama çocuklar çok fazla ilgi göstermiyor. İnsanların toplanabileceği oturup sohbet edebileceği bir yer yok. Eski bir muhtarlık önü var. Biz bunun önemli noktalarını belirledik. İnsanlar bir şey belirtmiyor ama nerede toplanıyorlar nerede kendilerini güvende hissediyorlar diye bu şekilde odak noktaları belirledik. Kısaca söylemek gerekirse bunlar iki köyü birbirine bağlayan (Örencik-Kızılkaya) köprü, muhtarlık, çocuk parkı ve şimdi kadınların atölye olarak kullandıkları eski bir okul binası var. Bu binaları odak noktası olarak belirleyip bu noktaları HES ile bağlayıp bir rota oluşturduk. Bu rotanın ana işlevi az önce bahsettiğim ahşap işçiliği oluşturacak. Çocuk yaşta başlayarak belki daha olgun yaşlara kadar herkesin kullanabileceği kadın erkek cinsiyet ayırmaksızın hepsinin kullanabileceği bir ahşap işçiliği olacaktı.

Burada kuruyan bir dere var. Bu derenin önünde büyük bir set var. Bu set HES’ten sonra konulmuş. HES’te daha fazla su biriktirmek için bağlantısı kesilmiş ve dere kurumuş. Projemizde bu seti kaldırıp aslında o dereyi yeniden canlandırıp yine o dereyi de içine alan bir kurgu hayal ediyoruz yani o derenin etrafında aslında bu bağlam dönüyor. Daha sonra HES’in içerisinden o kıyıdan devam ediyor. Karşılıklı olarak mekanlarımız ve takas pazarımız var. Örencik olan tarafta kendi yerleştirdiğimiz birimlerimiz var. Bu birimleri mimari açıdan konuşacak olursak yaparken oradaki mobilya atölyelerinden esinlendik. Aslında basit ama çözümlü birimler olarak yerleştirdik. Bu birimlerin karşılarına takas pazarları yaptık. Şöyle düşündük; atölyeler, kütüphaneler, bakkal burada olabilir. İnsanlar bu atölyelerde derslerini alıp bir şeyler üretip daha sonra karşı tarafta bir pazar yerinde bunları satabilirler. Şöyle olabilir dedik: Neyi neye satacaksın? Farklı köylerden farklı yerlerden insanlar gelir bir kilo sebze karşılığında bir ahşap oyuncak alabilir.

Kendi içerisinde akraba gibi yaşayan bir köy olduğu için ticaret çok fazla işlemeyecek olabilir. İnsanlar takasla kendi ihtiyaçlarını halledebilirler. Takas bu yüzden mantıklı olacaktır diye düşündük. Ahşabı sürekli işledikleri zaman kendi içinde kısır bir döngüye dönüşecektir bir zaman sonra ancak dışarıdan insanların gelmesiyle takas daha fazla dikkat çekecek ve onları cezbedecektir diye bunu da konumlandırdık. Atölyelerle arasında derenin üzerinde yüzen iskeleler, hareketli noktalar yaptık. Arada balık tutulur oraya yaptığımız kafe mekanlarıyla birlikte orada bir yaşam hayal ediyoruz. Daha sonra bu yaşamı tren yolunun oradan verdiğimiz bir hemzemin geçitle HES’in arasından geçiriyoruz. Yine HES’te kültürel faaliyetler var. Yani insanlar orada faaliyetlerini yaptıktan sonra HES’in içine geliyorlar burada kültürel faaliyetler yapıyorlar. Yine aynı rota üzerinden Örencik Köyü’ne ait çok fazla endemik bitki türü var. Bu bitki türlerinin azalmaya başladığını da gördük. Devamında bu endemik azalan bitki türlerinin oluşturduğu bir peyzaj çalışması yaptık. Belki bu çiçekleri siz alıp evinize dikeceksiniz. Ticari değil ama böyle ilerleyen en sonunda da köprüyü daha yaşanabilir bir iskele köprüye dönüştürmeyi hayal ettik. Daha sonra diğer köylerle de bağlantıyı sağladık diye düşünüyoruz.

- Peki sizin bu öneri projenizde HES’in ileriye dönük zararlarını en aza indirebilir mi? Ne kadar indirebilir?

Sümeyye Karakaya: Projenin kurgusunda HES’in endüstriyel faaliyetlerinin tamamen durması yani çalışmamasından bahsediyoruz. HES burada kütlesel bir iz olarak var olacak. O yüzden kuruyan derenin tekrardan işlemesini oradaki suyun akışkanlığını canlılığını normal düzeyinde devam etmesini istiyoruz.

- Sakarya Nehri’nin eski haline dönebilmesi için HES’in oradan gitmesi lazım.

Şüheda Yılmaz:  Evet, gitmek derken kapakların kalkması lazım. Su seviyesi eşitlendiği zaman canlı akışı buraya da geçecektir. Mesela bu problemi büyük ölçüde halledebiliriz. Ardından kuruyan dereyi canlandırdığımızda bu problemi de halletmiş olacağız. Geriye kalan bitki türleri, daha doğrusu inşaatın verdiği zararı en aza indirmek biraz zor. Bizim yaptığımız daha çok HES’in çalışırken ki haline müdahale etmek.

Sümeyye Karakaya: Biraz ilerisinde taş ocakları var onların hafriyatları da dökülüyor nehre. Proje alanında o şekilde işlediğimiz bir yerde var. Bunlarında bir sürü etkisi var. Kapaklar kapandığında su seviyeleri dolu kısımda 13 metre derinliğini buluyor diğer kısımda 1-2 metreye kadar inebiliyor. Bununla birlikte Kızılkaya Köyü’nde evlerin zemin katlarında sular çıkabiliyor. Davalık olan insanlar var bununla ilgili ama çok fazla değil. Sesini çıkaran bunu dile getiren bunun bilincinde olan insanlar çok az.

- Su borularla taşınıyor ve can suyu denen sadece balıklar için olan yüzde 10’luk bir su kalıyor orada. Bitkiler için ya da çevrede kullanılması için su kalmıyor.

Sümeyye Karakaya: Kapaklar kapandığında su seviyeleri değiştiği zaman nehrin tabanını görebilmek mümkün. Kirlilik bakımından dediğim gibi hafriyattan gelen bir kirlilik var ama HES’in daha çok.

-2005’ten sonra Sakarya Nehri’nde özellikle HES inşaatı sonrasında bir daralma olmuş. Siz diyorsunuz ki baraj yerinde kalsın kütlesel iz dediniz ama ileride bu bina sorun çıkarmaz mı? İnşaatın yapıldığı yerde belli bir tahribat var.

Sümeyye Karakaya: Orada kütlenin varlığı problem değil. Mesele suyun akışıyla miktarıyla oynanması.

Şüheda Yılmaz: Siz o inşaatı yıkarsanız tekrar bir tahribat ortaya çıkar.

- Peki o tahribatın temizlenmesi sizin projenizin uygulanmasından daha kolay olur mu? Hangisi daha çabuk dönüştürülebilir?

Şüheda Yılmaz: Tabii ki o daha kolay bir yöntem ama orada yine bir tahribat vereceksiniz. Bakın inşaat aşamaları hafriyat olayları hakikaten sıkıntılı ve doğaya etki eden olaylar. Hele böyle bir nehir üzerine yapıyorsanız. Aslında HES’in nehire en çok verdiği zararlardan birisi hatta yüzde 30-40’ları diyebilirim inşaat aşamasında veriyor. Çünkü büyük bir strüktür yapıyorsunuz. Dolayısıyla bu inşaatı yıkmak bu enkazı buradan kaldırmak nehire artı bir zarar daha katacaktır. Yani bir faydası olmayacaktır. Biz bunu kütleyi tutarak çözersek aradaki kapakları kaldırırsak böyle bir problem yaşanmayacak.

Sümeyye Karakaya: Amacımız onu orada bellek mekânı olarak tutmak. Belli eksiltmeler yapılırsa tabi ki de bizim de isteğimiz o yönde. Bambaşka bir şeye de yol açmadan büyük ölçüde azaltmak ve rahatlatmak.

Şüheda Yılmaz: Yaptığımız yüzer iskelelerden bahsetmek istiyorum. Kızılkaya Köyü’nde heyelandan dolayı evlerin alt kısımlarında kaymalar yaşanmış. Biz burada toprak üzerinde bazı platformlar öneriyoruz.

Bu platformlarda belki kadınların bir araya gelerek turşu kurabilecekleri farklı kodlarda toprağa saplanmış nehir manzaralı bir alan da tasarladık. Aynı zamanda çocuklarda oynayabilir. Nehirle iletişimi maksimum düzeye çıkarmak istiyoruz.

“Amacımız Geyve’yi tekrar nehirle buluşturmak”

- Biz de Geyve’deki insanlardan fazla bir şey bilmiyoruz. Elimizde sadece taslak var. Bize o projelerin neler olabileceğini özellikleri daha fazla anlatırsanız insanlar bunu görmüş olur. 

Şüheda Yılmaz: Birincisi ahşap işçiliğinde elle gösterilecek derecede Geyve olmasını sağlayabilir bu proje. Çünkü ahşap işçiliğini burada yoğun olarak işledik. Pazar yeri açısından Geyve’nin dışa açılması denebilir bu proje çünkü insanları cezbedebilecek buraya getirebilecek alanlar oluşturduk. Aynı zamanda bunların yaşayabileceği kafeler yaptık. Her yaş için atölye çalışmaları yapılacağı için aynı zamanda kurslarda olacağı için dışarıyla bağlantıyı kurabilecek bir proje.

Sümeyye Karakaya: Doğançay, Geyve doğa olarak muhteşem bir yer. Çok fazla doğa yürüyüşü yapılıyor oralarda. Yani rota üzerinde sosyal tesislerde tabi ölçeğine bağlı küçük kalacak biraz ama oraya da hizmet edecek bir şey yapmak istiyoruz. Nehirle etkileşim sadece köylerle sınırlandırmıyoruz. Kullanıcı profilini de olabildiğince artırmaya çalışıyoruz.

Şüheda Yılmaz: Yani Geyve’yi nehirle tekrar buluşturup Geyve’nin tümünü de dışarıdaki halkla buluşturuyoruz. Orayı keşfeden insan artık orayı gören insan bir şekilde oraya getiriyoruz.

Şüheda Yılmaz: Biyolojik olarak ne kadar mümkünse o kadar dönebileceğini söylüyoruz. İklim sert ve baktığınız zaman toplanabilecekleri bir yer yok. Biz gittiğimizde bir çay içebileceğimiz bir yer yoktu.  Bu konuda oraya el atmayı düşündük.

- HES-1 Kızılkaya-Örencik HES-2 Karaçam tarafında. Siz HES-1’i kaldırdığınız zaman bu sefer HES-2’yi etkilemeyecek mi? Bir yüklenme olmaz mı?

Sümeyye Karakaya: Öbür tarafın istediği şey de o. Ona göre bir dengeleme yapıyorlar.

Şüheda Yılmaz: İki HES alanı seçme konusunda arada kaldığımızda şu bizim dikkatimizi çekti. HES-1’in yanında ciddi bir yerleşim var. Ciddi bir hayat var ama HES-2’nin yanında orası daha ıssız daha boş bir yer yani buraya müdahale edince orayı etkilemeyecek. Yani karşıya geçme konusunda sorun yaşayacak bir insan topluluğu yok. O yüzden burada daha büyük bir problem var çünkü burada insan da var. Yani HES’in yanı başında bir insan faktörü var.

“HES’in zararlarını minimalize etmek istiyoruz”

Sümeyye Karakaya: Zaten burada ki HES kaldırıldığı takdirde insanlar bilinçlenmiş bir şeylerin farkına varılmış belli etkileri anlaşılmış olacak.

Şüheda Yılmaz: Zararın farkına varıp minimuma indirip daha yüksek verim almak için çaba göstermek yoksa tabi ki şöyle bir mottomuz yok; bütün hesleri yıkacağız. Biz sadece nasıl dönüştürebiliriz nasıl yararlı kılabiliriz. Evet elektriğe de ihtiyacımız var. Ama zararı ne kadar minimalize edersek bizim için o kadar faydalı olur.

Sümeyye Karakaya: Can suyunu kesecek kadar ya da tabanını kurutacak kadar değil belli bir miktar bırakılır canlı yine yetişir ama elektrik üretimi de yapılır.

Şüheda Yılmaz: HES’in dışında tren yolu faktörü de çok önemli. Hızlı tren geçiyor ve ciddi bir hız. Tren geçerken yer titriyor. Dolayısıyla da biz tren yoluna da müdahale ettiğimiz için daha çok köy ve nehir arasındaki yeri erişim sağladık diyebiliriz.

-Sosyalleştirmek istediğiniz yer Geyve’ye ve merkeze çok yakın. Köy arada kalıyor ve insanları oraya çekecek bir şey nasıl olacak? Ticarileşmesi için uygun mu? İleri de işleyecek mi?

Sümeyye Karakaya: Odak noktamız köyün giriş köprüsünden başladığı için planladığımız şeyler çok içerde kalmıyor. Otobandan geçen biri rahat gelebilir. Ayrıca doğa yürüyüşleri olduğu için turistlerin de geldiği bir yer.

Şüheda Yılmaz: İnsanların dışarıya gitmelerinin en büyük nedeni bunların yoksunluğu. Bunlar olmadığı için dışarıya bağlılar ancak insanlar böyle bir merkez kurarsak hem kendi ihtiyaçlarını karşılayacaklar hem de bu sefer dışarıdan insan alacaklar. Yoksunluğun nedeni nehirle temas kurulamamasından kaynaklı. Biz söylediklerimizle nehirle belli temaslar kurmayı vaat ediyoruz, öngörüyoruz.

-Dediğiniz gibi proje uygulanırsa nehir ve bitkiler yani ekolojik denge ne zaman eski haline gelir?

Sümeyye Karakaya: Bizim ele aldığımız şeyler mekânsal boyuttaki şeyler, bu konu hakkında kesin bir şey söyleyemeyiz. Mekânsal boyutunu düşünürken bunları da düşünüyoruz ama bu konuda bilgimiz yok. Projemizin uygulanması iki yılı bulur çevre tahribatı yaranın iyileşmesi misali ne zaman olursa. Şöyle bir şey olabilir ben buna da açık bakıyorum. HES belki tamamen kapanmaz ve zararı minimalize edilir ve proje revize edilir.

Sümeyye Karakaya: Sadece ahşap işçiliğini işledik ancak kadınların rolünün de az olmasını istemediğimiz için kadınlar içinde birkaç farklı ahşap türüyle birleştirip kadınları da buna dahil ettik.  Kuruyan dere odak noktası olduğu için atölyelerin oralarda işleyişini öngörüyoruz. Kütüphane için de köyün tarihini okuyabilecekleri ve ahşap için bilgi sahibi olabilecekleri bir yer olmasını istiyoruz. Yani ahşabımı alır giderim gibi olmayacak.

Şüheda Yılmaz: Gündemde kalması herkese bir şeyler düşündürmeye yeter. Yapılarımızdan da anlaşılacağı üzere daha çok insan ölçeği üzerinde yoğunlaştık. Şaşalı şeylerde yapabilirdik hiç alakasız buz pateni de yapabilirdik dikkat çekmek için ama bizim amacımız bu değil.

Editör: TE Bilişim