Aslında birçoğumuzun pek sık duymadığı, duyanların da hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı çok önemli bir bölüm var: Girişimsel Radyoloji... Birçok hastalığın tedavisinin sadece bir iğne deliğinden yapıldığı, son yılların gittikçe popülerleşen bölümlerinden birisi... Eskiden büyük ameliyatlar gerektiren birçok hastalık günümüzde girişimsel radyoloji sayesinde artık günübirlik yapılabiliyor. Üstelik kanserden apseye, atardamar ve toplardamar hastalıklarından beyindeki baloncuklaşmaya kadar pek çok hastalık girişimsel radyolojik yöntemlerle de tedavi edilebiliyor.

İl Sağlık Müdürü’müz Sayın Doç. Dr. Aziz Öğütlü ilimizde “Girişimsel Radyoloji” bölümü olduğu ve üstelik çok iyi bir ekiple hizmet verdiğini söylediğinde benim için de yabancı olan bu bölümü tanıyalım istedim.

Girişimsel radyoloji tam olarak nedir? Normal radyolojiden farklı mıdır? Kimlere derman olur? Hangi hastalıklarda girişimsel radyolojiye de danışalım?

Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı ve Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Halil Öztürk ile girişimsel radyolojiyi konuştuk...

Bu söyleşinin her aşamasında büyük katkıları olan Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Dr. Ömer Faruk Ateş’e ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli hocam girişimsel radyoloji nedir? Radyolojiden farklı bir branş mıdır?

Girişimsel Radyoloji, klasik radyolojinin tedavi amaçlı özelleşmiş bir dalıdır. Klasik radyolojiyi yani tanısal radyoloji olarak da isimlendirebiliriz. Tanısal radyolojide hedef, isminden de anlaşılacağı üzere, değişik görüntüleme cihazlarını kullanılarak, hastalıklara tanı konmasıdır. Bu amaçla kullanılan röntgen, mamografi, ultrason, doppler, tomografi ve MR gibi çok sayıda görüntüleme cihazları mevcuttur. Girişimsel radyologlar ise yine aynı cihazların bir veya birkaçını kılavuz olarak kullanarak hastalıklara müdahale ederler ve radyolojik görüntüleme cihazları kılavuzluğunda yapılan bu operasyonlara girişimsel radyolojik işlemler diyoruz.

Hastalıklara müdahale derken? Yani cerrahi bir operasyon gibi mi?

Girişimsel radyolojide büyük ameliyat kesileri yoktur. Sadece bir iğnenin ve arkasından kateter dediğimiz plastik boruların geçeceği kadar küçük kesiler yoluyla operasyonlar gerçekleştirilir. Ancak işlemler sırasında, değişik görüntüleme cihazları ile sürekli kontrol vardır ve vücut içine gönderilen iğne veya kateterlerin nereye gittiği sürekli takip edilir. Sıklıkla kullanılan kılavuz görüntüleme yöntemleri ultrason, tomografi veya anjiyografi cihazıdır.

Girişimsel radyolojide işlemler çoğunlukla lokal anestezi ve sedasyon (hastanın narkozsuz uyuması) ile gerçekleştirilir. Bu nedenlerle işlem sonrası iyileşme ve hastanın normal yaşama ya da işine dönme süresi daha kısadır. Ancak bazı durumlarda genel anesteziye (narkoz) ihtiyaç olabileceğini de vurgulamak isterim. Buna rağmen bu hastalarda da yine işlem sonrası iyileşme açık cerrahiye göre çok daha hızlıdır.

Bu hastalar için çok büyük bir kolaylık demek. Peki, girişimsel radyolojide hangi hastalıklara müdahale yapılabiliyor?

Girişimsel Radyoloji, çok geniş bir yelpazedeki hastalıklara hitap etmektedir. Bu nedenle Girişimsel Radyolojide yaptığımız işlemleri ‘Damar (vasküler) tedavileri’ ve ‘Damar dışı (nonvasküler) tedaviler’ olarak iki büyük gruba ayırmaktayız.

Nonvasküler (damar dışı organlarla ilgili) girişimsel radyolojik uygulamalar, değişik anatomik bölgelere ve hastalıklara göre çok çeşitli olup, apse/kist tedavileri gibi sıvı drenajlarını, böbrek veya safra kanallarına yönelik kateter girişimlerini, tümör ablasyon (yakma veya dondurma) işlemlerini içermektedir.

Tümör dediniz, girişimsel radyoloji ile kanser tedavisi de mi yapılıyor?

Aslında girişimsel radyolojinin oldukça sık olarak işlev gördüğü bir alan... Vücuttaki her hangi bir tümöre tümörün veya kanserin yerine ve türüne göre girişimsel radyolojide farklı şekillerde tedavi uygulanabiliyor. Ablasyon dediğimiz işlemlerle kanserli doku tahrip edilebiliyor. Bazı kanserlerde, normalde kemoterapi ile tüm vücuda verilen ilaç doğrudan kanseri besleyen damara verilebiliyor. Böylece tümöre çok daha yoğun ilaç verilirken, kana daha az kemoterapi ilacı karıştığı için daha az yan etkisi oluyor. Tümörü besleyen damar anjiografi yöntemi ile tıkanarak tümörün beslenmemesi sağlanabiliyor. Kemoembolizasyon dediğimiz tedavi ile hem kansere vereceğimiz kemoterapi ilacını verip hem de kanserin beslenmesini engelleyerek ilacı kanserli dokuya hapsedebiliyoruz. Ya da dar bir alana radyasyon saçan küçük partikülleri tümör besleyen damardan vererek doğrudan kanser içerisinden radyoterapi uygulanmasını sağlayabiliyoruz. Tabii tüm bu tedavi yöntemleri belli bir endikasyon çerçevesinde yapılıyor. Hastaya cerrahi yapılamıyor veya tüm vücuda kemoterapi verilemiyorsa bu durumda girişimsel radyolojik işlemler oldukça başarılı olabiliyor. Kanser yanında bir takım iyi huylu tümörler de tedavi edilebiliyor. Böbrek kisti, anjiomyolipom, tiroiddeki nodüller veya kistler, miyomlar, kemikte osteid osteom, karaciğer kistleri gibi... Girişimsel radyoloji olarak, onkoloji, genel cerrahi, gastroenteroloji gibi birçok bölümle iş birliği içinde çalışmaktayız.

Girişimsel radyolojinin yaptığı damar tedavileri neler?

Girişimsel Radyoloji’nin ilgilendiği damar tedavileri, kalp damarları dışındaki tüm damarları kapsar. Bu tedaviler, daralmış veya tıkalı damarların açılması ya da hastalıklı damarların kapatılması şeklinde olabilir.

Damar daralması veya tıkanıklığında Balon anjioplasti (PTA) ve Stentleme dediğimiz yöntemleri kullanmaktayız. Diz altı damarları gibi çok ince damarların tedavileri bile artık büyük bir başarı ile gerçekleştirilmektedir.

Bazen tıkanıklık nedeni pıhtı olabilir. Bu durumlarda da pıhtıların eritilmesi veya çıkarılması şeklinde işlemler uygulanabilmektedir.  Damar pıhtılarına müdahale, özellikle inme yani felç geçirmekte olan hastalar için hayati önem arz etmektedir. Bu nedenle girişimsel radyologlar inme hastalarına müdahale ekibinin çok önemli bir parçasıdır. 

Hastalıklı damarların kapatılması işlemlerine ise embolizasyon denmektedir ve prostat küçültme, miyom tedavisi, varikosel tedavisi ve hatta obezite tedavisi gibi birçok değişik hastalığın tedavisi söz konusudur.

Damar tedavileri çoğunlukla anjiyografi cihazları kullanılarak yapılmakla birlikte, artık ultrason cihazları da sıklıkla damar müdahaleleri için kullanılmaktadır.  Damar girişimleri için ultrasonun dâhil edilmesi işlem başarısını belirgin şekilde artırmaktadır. Birden fazla görüntüleme cihazını etkin bir şekilde kullanabilmek, eğitiminin asıl başlangıcı görüntüleme cihazlarını kullanmak olan girişimsel radyologları, bu işlemleri yapan diğer branş hekimlerinden ayıran en önemli farktır.

Sakarya Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesinde bu işlemlerin hepsi yapılabiliyor mu?

Biz Sakarya’ya yeni geldik sayılır. Aslında girişimsel radyoloji olarak bazı işlemler bir süredir Sakarya’da da yapılıyordu. Ancak bir takım eksikliklerimiz vardı. Geldiğimiz günden beri bu eksiklikleri, desteklerini bizden esirgemeyen Sakarya Üniversitesi Rektörümüz, Tıp Fakültesi Dekanımız, İl Sağlık Müdürümüz ve Başhekimimiz ile birlikte kapatmaya çalışıyoruz. Eksiğimiz hala yok değil ancak bugün çok şükür ki girişimsel radyoloji olarak yapılabilen birçok işlemi yapabilir durumdayız.

Hocam gerçekten girişimsel radyoloji ve sizler gibi deneyimli hekimlerin Sakarya’mızda olması oldukça değerli. Son olarak girişimsel radyolojinin yaygınlaşması hastalarımız için önemli mi?

Çok önemlidir. Çünkü bu işlemler, hastalar için cerrahiye göre daha kolaydır. Yukarıda da bahsedildiği gibi, ameliyat kesileri ve ameliyata ait birçok sorun yoktur veya çok azdır. Diğer yandan işlemler genellikle lokal anestezi ve sedasyon (hastanın narkozsuz uyuması) ile gerçekleştirilir. Bazı durumlarda genel anesteziye (narkoz) ihtiyaç olsa da bunun sayısı çok azdır. İşlem sonrası iyileşme ve hastanın normal yaşama ya da işine dönme süresi daha kısadır. Bu nedenlerle, artık hastalıkların tedavilerinde büyük ameliyatlar yerine minimal invazif dediğimiz daha küçük çaplı operasyonlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Temelleri yaklaşık 50 yıl öncelere dayanan girişimsel radyolojik işlemler bunların öncüsü olmuştur.  Diğer yandan girişimsel radyolojideki gelişmeler, bu işlemlerdeki teknikleri de geliştirmektedir. Girişimsel radyoloji ile çok geniş bir spektrumda işlemler yapılabilmekte olup çok değişik tipteki hastalıklarda, hastalara katkı sağlanabilmektedir.

PROF. DR. MEHMET HALİL ÖZTÜRK KİMDİR?

28 Mart 1969’da Trabzon’da doğdu. İlköğrenimini 1975-1980 yıllarında Ankara Seyranbağları İlkokulu’nda, orta öğrenimini 1980-1983 yıllarında Ankara İmam Hatip Lisesi orta bölümünde, lise öğrenimini 1983-1986 yıllarında Ankara Kocatepe Mimar Kemal Lisesi’nde tamamladı. 1986-1993 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp öğrenimini tamamladı. 1993-1994 yıllarında Yüksek İhtisas Hastanesi Radyoloji Kliniği’nde ve 1994-1998 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı'nda radyoloji uzmanlık eğitimi aldı. Uzmanlık eğitimi sonrası 2000 yılına kadar özel sektörde radyoloji uzmanı olarak çalıştıktan sonra, SSK Ankara Dışkapı Eğitim Hastanesi Radyoloji Kliniği’nde uzman hekim olarak görev yapmaya başladı.

Nisan 2004’te Radyoloji Anabilim Dalı'nda Doçent unvanını aldı. 1 yıl sonra (2005) SB Ankara Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Radyoloji Kliniğine şef olarak atandı. Bu kurumda aynı dönemde Başhekim Yardımcılığı görevine de getirildi. SB Ankara Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki görevlerine devam ederken 2006’da KTÜ Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi’ne naklini istedi. Bu üniversitede Radyoloji Anabilim Dalı'nda 3 yıl Doçent olarak çalıştıktan sonra 2009 yılında Profesör olarak atandı. 2018 yılında Sakarya Üniversitesi’nin ilan ettiği profesörlük kadrosuna başvurdu ve Profesör olarak atandı. Halen bu görevine devam etmektedir.

Türk Philips Medikal Sistemler tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen ve Ulusal Radyoloji Kongresinde sonuçları ilan edilen “Radyoloji alanında yapılmış en başarılı özgün çalışma” yarışmasında bir çalışması ile 2001 yılında ikincilik ödülünü, bir başka çalışması ile de 2003 yılında birincilik ödülünü kazandı. 2005 yılında aynı yarışmada bir diğer akademik çalışması ile 2. kez birincilik ödülünü aldı. 2012 yılında bir başka çalışma ile Ulusal Radyoloji Kongresinde “en iyi sözlü bildiri birincilik ödülü”nü kazandı.

Ulusal ve uluslararası dergilerde 70’den fazla adet makalesi bulunmaktadır. Değişik akademik kitaplarda 8 adet bölüm yazarlığı yaptı. Çeşitli bilimsel toplantılar davetli konuşmacı olarak çağrılmış olup, 70’den fazla konuşma yaptı. Ulusal ve uluslararası değişik bilimsel dergilerde akademik danışmanlık yapmaktadır. Ayrıca, uluslararası indekslere giren prestijli bir derginin radyoloji editörlüğünü yapmaktadır.

2003-2005 yıllarında Türk Radyoloji Derneği Ankara Şubesi Yönetim Kurulu’na seçilerek, sayman olarak görev yaptı. 2009 yılı başından itibaren Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Denetleme Kurulu başkanıdır. 2009-2011 yıllarında Türk Radyoloji Derneği Merkez Yönetim Kurulu’na seçilerek sayman olarak görev yaptı. 2011 yılında yine Türk Radyoloji Derneği Merkez Yönetim Kurulu’na seçilerek 2. başkanlık görevini üstlendi. 2013 yılında Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu’na seçilerek dernek başkanı oldu ve halen bu görevine devam etmektedir.

2012-2014 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Radyoloji Müfredat Komisyonu başkanlığı yaparak, Radyoloji Uzmanlık alanının halen yürürlükte olan müfredatını, çalıştığı komisyon üyeleri ile birlikte yazdı. 2016 yılından beri Yükseköğretim Kurulu’nda (YÖK) çeşitli komisyon ve çalışma gruplarında görev yapmaktadır. Akademik ilgi alanları nöroradyoloji ve son yıllarda gelişen ve birçok durumda standart tedavi yöntemlerini değiştirmiş olan veya tedavisiz bazı hastalıklara tedavi imkânı sağlayan girişimsel radyolojidir. Türk Radyoloji Derneği, Türk Girişimsel Radyoloji Derneği, Türk Nöroradyoloji Derneği, Cardiovascular and Interventional Radiological Society of Europe (CIRSE) üyesidir. İyi derecede İngilizce bilmektedir. Üç çocuk babasıdır.

 

Editör: TE Bilişim