Sevgili okurlar,
Bugüne Türk-İş’in bir raporu ile başlamak istiyorum..
Başında hemşerimiz Ergün Atalay’ın bulunduğu Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) raporuna göre, Ekim’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 3 bin 93,2 TL’ye yükseldi.
Raporda “2021 yılının ilk gününden itibaren, aylık 2 bin 825,9 TL olarak yürürlüğe giren net asgari ücret açlık sınırının altındadır ve her geçen gün aradaki makas açılmaktadır” denildi.
Bizim Sakarya’da da yer alan haber içeriği şöyledir:
“Ankara’da hesaplanan gıda enflasyonunun ekimde bir önceki aya göre, yüzde 1,45 arttığını, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının ise ilk kez 10 bin TL’yi aştığını açıkladı. Türk-İş hesaplamasına göre, 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması geçen aya göre 44 TL, geçen yıla göre 611 TL artış gösterdi. TÜİK’in aylık enflasyon verilerini duyurma tarihinden önce açıklanan Türk-İş raporu, TÜİK enflasyon tahminlerine dair göstergelerden biri olarak değerlendiriliyor.”
Buradan bakıldığında, Türkiye’de çalışanların ne tür güçlük içinde olduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok!
Kaldı ki, emekli, dul ve yetim aylıkları alanların, “euro-dolar girdabındaki” kaybını da hesaplarsanız, bu ücretlerle çarşı, pazara çıkarak ne alacaksınız demektir!

ÖYLE YA, HER EVİN ÖNÜNDE OTOMOBİL,
HER EVDE ÜÇ TELEFON VAR!

Şimdiden ay çiçek yağının fiyatlarının yanı sıra petrol ürünlerine yapılan hani “gıdım, gıdım büyük zamların etkisi de” insanımızı kara,kara düşündürmektedir..
İşte böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, o meşhur yeni açıklaması hatırlanmaz mı?
“Her evin önünde bir araba, hatta kapıcıların bile otomobili, dahası bir evde üç telefon var” açıklamasını nereye yoracağız?
Türkiye’de bulunduğum süre içinde birçok dostumun,arkadaşımın otomobilini bile bu pahalılıkta yerinden oynatmadığını tanıklık ederken, birçok dost ve arkadaşımın çocuklarının okul masrafı için nasıl kara,kara düşündüklerine şahit oldum..

MUTLU AZINLIK!
Öyle ya, her evin önünde araba, her evde üç, dört telefon var!
Yaşasın zenginlik!
Yaşasın refah!
Mutlu bir azınlığın, zenginlik, sefa içinde olduğu doğrudur..
Bu kesim, artık AK Parti sosyetesi ve yeni zenginler sınıfı olarak tanımlanmıyor değil!?
Hani o söz çok söylenir ya, “her iktidar kendi zengin sınıfını yaratır” diye!
Durumun özeti bu!
Size bir başka gösterge olarak, bakınız yeni yapılan oto yollara?
İnsanımız hangi yolu daha çok tercih ediyor, hangi köprüden geçmeye öncelik veriyor?
Milletimiz hesap-kitap durumuna düşmüşse, her evin önündeki otomobil, hatta kapıcıların bile otomobili olması, her evde üç telefonun kullanılması sizi ne kadar ilgilendiriyor?
Şurada, “salgın döneminde, telefon ile ders çalışan öğrencilerimizi hatırlatmam”, sizi ikna eder mi bilmem!?
Böyle bir görevim yok ama, Türkiye gerçeklerini konuştuğumuzda, bunları bir yazar, bir haberci olarak tarihe not düşmem gerektiğinin de altını çizmem gerekmez mi?
Öyle ya, bir yüzük ile Türkiye bu günlere geldi!
Nasıl mutlu olmayalım değil mi?
Bu maaşları harca, harca bitmiyor!

BİRAZ DA SAKARYA,NE DERSİNİZ?
Neyse,memleketimize gelelim..
Geçtiğimiz akşam sevgili spor adamı Nedim Kurtiç,Hasan Gökdelen ile birlikte Sakarya TV’de sevgili Şaban Mergül’ün moderatörlüğünde Sakarya’yı, sorunlarını, sporunu, futbolunu, yaşam kesitlerini konuştuk..
Hoş sohbet bir gece de hem de hasret giderdik..
Sakaryaspor ile Hendekspor’un 5’lik maçları bizleri nasıl da mutlu etti..
Sakaryaspor’un geleceğe dönük başarıya kilitlenmesi,bu kentin takımı olması,Sakaryalıların,Sakaryaspor sevgi ve heyecanında buluşması,birliktelik yapmasını konuştuk..
Eski günlere dikkat çekerek,”Sakaryaspor’da Sakaryalı futbolcuların olmamasına” iç çektik, ahlandık, vahlandık!..
Sakaryaspor’un bu kentin takımı olması için ilçeler ile birlikteliğe dikkat çekerek, gelecek yılların şampiyon takımını aratmak için her ilçeden bir iki futbolcu seçilmesini ve bu takımın pilot takım olarak geleceğe hazırlanmasını önerdik..

TECRÜBE VE DENEYİMLERDEN YARARLANSAK?
Spor adamlarının görüşlerinin alınması, onlara da sosyal, kültürel etkinliklerde yer verilmesi, yaptıkları hizmetlerinin hatırlanmasını da vurguladık..
Sevgili Sakarya Amatör Spor Kulüpleri Başkanı Yaşar Zımba ve arkadaşlarının bir gelenek haline getirdiği , spora bir şekilde gönül verenlerin hatırlandığı, plaket verildiği, hastaların ziyaret edildiği, ahrete intikal edenlerin uğurlandığı  buluşmaların önemine dikkat çektik..
Bütün bu değerlendirmeler içinde, Sakarya’nın bir “Bisiklet Kenti” olarak Danimarka’da onurlandırılması, düzenlenen Uluslar arası Dağ Bisiklet Yarışları’nın öneminin irdelendiği, eksiklerin sıralandığı ve bu uğurda daha yapılacakların olduğunu sıraladığımız konuşmaları keşke yetkililerimiz dinlese ve bu değerlendirmelere kulak verse?

DİLLERDE MARKA ŞEHİR?
Evet, Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’nin söylediği gibi “bu kenti marka şehir yapacaksak” daha çok yapacaklarımız olduğu gerçeği kulak arkası edilemez!
Kısacası “Şiir akşamları, Kültür buluşmaları, sergileri, gezi ve ziyaretleri” ile öne çıkan Sakarya’da,bir kesim buluşur,bir kesim yapar anlayışından öte, yapılanları,yani gerçekleştirilen etkinlikleri daha yaygın,büyük kitlesel buluşmalara dönüştürmeliyiz..
Hele de,” hoş görü ve sevgiden, saygıdan” söz ediyorsak, bu kentin asayiş bültenlerine bakmamız, bize daha sağlıklı bilgiler vereceği kanaatindeyim.
Kısacası, asfalt ile doğal gaz ile sıcak su ile tanışan, sağlık ve eğitim hizmetleri ile buluşturulan insanlarımızın mutluluğu bizce her şeye değer!
İşte o zaman, birlik ve beraberlik adına, “bu kentin yeşil ve siyahı” daha çok sevilir, değer kazanır!
O zaman,” refah kenti mi, marka şehir mi” tercihimiz anlam kazanır!

Yusuf Cinal yazıyor, 28 Ekim 2021 Brüksel, www.bizimsakarya.com.tr