“ Mülk Allahın’dır!” sözünü de,“ Osmanlılık !” idealini de en iyi bildiğini söyleyenlere,“ O zaman doğrularını iyi öğrenin, yapın!” denmeli.

Bu ülke hepimizin, gelecek de çocuklarımızın. Türkiye’nin son yıllardaki en büyük toplumsal-sosyal ve ekonomik sorunları da hepimizin derdi.

Ovalar, su ve akarsular, dağ ve yaylalar, ormanlar katlediliyor! Doğa yoksa, yaşanacak yer de yoktur!

Yer üstü, yer altı madenler, termal enerjiler, su fabrikaları ve benzeri bin türlü ucuz, kolay, çabuk, DELİ Para kazandıran İŞ’ler ülkenin tepesine üşüşmüş.

Ucuz, kolay ele geçilir imar arazileri son yılların baş belasıdır. Ki, şunların hemen hepsi küçük bir çıkar gurubunun işine yarar, o kadar!

“ Türkiye’nin eşsiz yer altı kaynaklarını ekonomiye kazandırıyoruz! Dünyanın en zengin, en güçlü 10 ülkesi içine gireceğiz!” gibi ajite dolu laflara bakmayın;

“ Ülkenin yer altı kaynakları ile eşsiz servetlere kavuşanlar; kaç şirket, kaç aile, kaç kişidir? Ülke zor günlere girerse, kaçı dışarı kaçıp gider?” kendime sorarım!

Osmanlı’nın altın yıllarını başlatan Fatih Sultan Mehmet’in,” Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim!” sözünü bilmeyen yok; Osmanlı’yı sevmeyen de;

Sor o zaman; geçen hafta,” Türkiye çölleşiyor! Ülkenin yer altı suları büyük bir hızla yok oluyor!” haberleri vardı. Aylardır da kuraklık tehdidi yaşandı.

Ülkeyi, şehirleri Yönetenler de bunları izliyor. Kimseden ciddi bir önlem-eylem planı var mı? Anons yaptık, tv.’lerde konuştuk demek inandırıcı ve yeter mi?

Hadi, yağmur, kar günlük hayatı felç ediyor; göllerin, derelerin taşması lazım? Ama, suyun göllere, topraklara gidecek tüm yolları-kanalları tıkalı!

Sular içme-kullanma kaynaklarına gidene kadar, halka değil, yollarda Ranta teslim. Sadece su fabrikaları, enerji barajları da değil.

Ağaca, Ormana; Fatih Sultan Mehmet’in,” Ormanlarımdan(?) bir dal kesenin başını keserim!” sözüne geliyorum, ki;

Fatih’in,” Ormanlarım!” vurgusu; “ Milletimin!” demektir, kefil olurum.

Hepinizin dilindedir de, önemlisi samimiyettir? Samimiyetle düşün:

“ Yaratan; Hayat olan Su’yu, bereketli toprakları, dağı taşı, yer altı madenlerini niye yarattı? Hatta Evren’i? İnsanı niye ölümlü Yarattı? Nesilleri?”

Doğayı sonsuzca yok etmek, AKIL ile Yaratılana ihanet gibi değil midir?

Bakın; şu gün,” Yerleşilmeye başlanmış veya yerleşimlere yakın ağaçlık alanların imara açılması kolaylaştırılmalı!” desem, tüm toplum tepki vermeli.

Ama, bu ülkede gözü Ranttan başka ideal bilmeyenler; bugün Orman-Ağaç alanları için öyle bir yol daha açabilir.

Köyler, Ovalar, Yaylalar, Sular bitti! Orman Köyleri daha da yağmaya açılabilir?

Orman’a, Ağaç’a, Dal’a, Yaprağa döneyim! Biz ne üretiriz, Onlar ne üretir? Bildiğimi değil, okuyup öğrendiğimi yazıyorum:

“ Ormanlar yazın ısıyı 5-8 derece düşürür; kışın 1-3 derece yükseltir, nemi sabit tutar!

Bir hektar Ladin ormanı 32 ton, Kayın ormanı 68 ton, Çam ormanı ise 40 ton toz emer!

Yapraklı ağaçlardan oluşan bir bölgede 50 kuş türü yaşar!

Ormanlar ağaçsız bir alandan 8 kat fazla humus üretir!

25 Metre boyunda bir kayın ağacı saatte 1,5 kg. oksijen üretir.

100 Yaşındaki bir kayın saatte 40 kişinin çıkardığı karbondioksiti yok eder!

100 Yaşındaki bir kayın yılda 30 000 litre su çeker!”

Sadece şu kadar bir Orman-Ağaç bilgisi bile; her insana, her ülke halkına sunulmuş nimetlerin değerini anlatmalı? Peki, biz ne yapıyoruz?

Cennet bir vatan tüm nimetleri ile önümüzde.

Kim-Kimler nerede, nasıl, en haksız, en kolay, en sınırsız zenginliğe kavuşmanın peşinde? Önlerini kim-kimler nasıl açabiliyor?

Bu cennet vatanın her karışı kısa-orta-uzun vadeli, çağdaş bilimsel radikal planlarla korunmalı. Yaratılışa karşı yaşayanlara bunları hatırlatmak şart!

İnsana Akıl verildiğine, ya inanırsın, ya da inanırsın! Yok etmenin her türlüsü inanmamak değil midir?