Sevgili okurlar,
Cumartesi günü sizlere yazımı ulaştıramadım!
Elbette önemli bir gerekçemiz vardı..
Sağ ve sol yanımızdaki yangın dumanları nedeni ile tatil yapmak elbette zordu..
Havadan bir o yana, bir bu yana geçen su taşıyan helikopterleri görünce daha da endişelenmeye başladık..
Zira Fethiye’nin büyük bir bölümü dağlar ile yeşil doku ile iç içeydi..
Allah korusun kıvılcım buralara gelse, halimiz nice olurdu!?
Sık, sık belediye ve cami hopörlerinden yapılan anonslara uyarak, yangına karşı alınan tedbirleri yerinde görmek için etrafı iyice gözlemliyordum..
Fethiye’de herkes, olası bir orman yangını için hazırdı..
Gece nöbetleri başlamış, gençler, duyarlı insanlar, gönüllüler sabaha kadar orman içi yol başlarında nöbetteydi..
Bu durum içimiz ferahlatsa da, cayır cayır yanan o güzelim çam ormanları icimizi acıtıyordu..
“Siyasetin duyarsızlığı, umursamazlığı, beceriksizliği” ise, televizyon haberlerinde hergün, yüzümüze bir şamar indiriyordu!
Bunca yıl, milletce canımız, göz bebeğimiz gibi koruduğumuz ormanlarımız neden yanmaya başlamıştı ki?
Mesele, sıcaklık mı?
Mesele,  ters esen rüzgarlar mı?
Mesele, hain kundaklamalar mı?
Mesele, ranht alanhları mı yaratmak?

Hala bir haber yok!?
Ama artık şunu iyi biliyoruz, “bu yangınlar beceriksizliğin, ihmalin, vurdumduymazlığın, inadın, plansız ve programsız” bir siyaset anlayışının eseri..
Sakın ha “kader” demiyiniz!?
Sakın ha “afet” demeyiniz!?
Biz bu kelimelerin ne anlama geldiğini bilmeyenlerdenmeyiz?
Ormanlar yakılsın, seyre bak, hangarda bekleyen uçakları bu iş için seferber etme ve elleri duaya aç!
Aldattanızı ha?
Bizi değil, kendinizi aldattınız!
Aldanmayı  çok sevdiğinizi bilmiyormuyuz?
Küçük çocuklar bile bu şakanıza gülüyor, küçük çocuklar!..
“Kendi uçaklarını bu büyük yangınlar için seferber edemeyen, kendi uçaklarını bile tamir edip sefere koyamayan, yanan alanlar için laf salatası yapanlara” artık inanan kaldı mı?
Kiralık uçaklar ile yangın söndürmek!..
Kendi imkan ve kabiliyetlerini kullanamamak!..
Başka ülkelere, yabancı firmalara rant sağlamak!..
Cumhuriyet’in, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, “milli ordumuza destek olsun, gerektiğinde yangınları söndürsün” diye kurduğu kurumu(THK-Türk Hava Kurumu) iflasa sürüklemek, atıl hale getirmek?!..
“Ülkenin milli kurum ve kuruluşlarını yok pahasına satmak, iflasa sürüklemek, içini boşaltmak”, bu hükümete nasip oldu!
“Belli bir sınıfı kollamak, palazlamak, onlara ihaleler yağdırmak, belli kişileri devletin en tepe noktalarına getirmek, sınav  sorularını çalmak, kendilerine biat etmeyenleri süründürmek, ezmek, kendi davalarına hizmet etmeyenleri sindirmek, korkutmak, yıldırmak”, bu siyasi anlayışın, en önde gelen projelerinden olduğunu  bilmeyinimiz mi kaldı?
Muhalefete veryansın!..
Sosyal medya eleştirilerine tahammülsüzlük!..
Beceriksizlikleri örtme tehditleri!..

Anlaşılır gibi değil!..
Bir başka yangın daha ülkemizi yaktı, kül etti!..
20 Yılda gelinen noktaya bakarmısınız?
“Ülke tüm kurumları ile çökertildi, yakıldı, yıkıldı, ona, buna satıldı, peşkeş “çekildi..
Şimdi vatan topraklarının yanışını seyrediyoruz milletçe!

Ne acı bir durum!
Akdaniz bölgesinden kaçan, kaçana!..
Ya kaçamayanlar, gidecek bir başka yeri olmayanlar?
Fethiye’ye gidiyoruz, içimde bir burukluk, eziklik, yükselen dumanlar ve bölgeden kaçan insanlarımız..
Vah ki, ne vah!
Ülke bir yanda Korona cenderesinde, bir yanda enflasyon, pula dönen paramız ve gittikçe bozulan ekonominin çarkı, nasıl dönecek ki?
Bu düşünceler içinde Sakarya’ya dönüyoruz...
Oralarda, yani Akdeniz sahillerinde ne olup, bittiğini soranlara ne cevap verebiliriz ki?
Ülke ormanları cayır, cayır yanıyor!..
A Haber ve TRT’de haberler...
Yangınlar kontrol atlıtnda!
Bilmem kaç kiralık uçak, helikopter sortilerde..
Allah, Allah!
Ulan bir kerede doğruyu dillendirseniz ya?
Sakarya’ya dönüyoruz ya, Tefenni yakınlarında bir başka orman yangını bizi karşılıyor..
Büyük bir telaş, itfaiye araçları, polis, jandarma, yetkililer yollarda..
Ama yangın dağın zirvesinde!

Haydi söndür, söndürebilirsen?
Uçak, helikopter lazım elbette!
Niye bugüne kadar, yani 20 Yılda betona yatırım yapanlar, onu buna zengin edenler, bu işi düşünmemiş, hesaba katmamış ki?
Ve siyasetin ayak izleri Sakarya’da..
“Sakarya onlar için gözbebeği imiş!?”
Bu kadar palavralar ile bilmem kaç yıldır bu tavan oyları bende toplasam, “Sakarya türküleri” seslendirirdim elbet..
Sakarya türküleri!?
Maalesef, ülkemiz için için yanıyor, ne olup bittiğini anlayan var mı?
Şüphesiz ne olup bittiğinin farkında olan çok, ama kimsenin sesi çıkmıyor!
Sesi çıkanlmara ise, aba altında sopa gösteriliyor!
Tehditler, yıldırmalar, gözaltılar, baskınlar!
Aba altından sopa göstermeler!
Hayırlısı ya, ülke bir yere doğru evriliyor?..
Bakalım, karşımıza ne tür başka yangınlar çıkacak?
Demem o ki, bu “beceriksizlik rüzgarları”, başka ne tür yangınları alevlendirecek?
Durumun özeti; Cumhuriyet’in yıllardır koruduğu ormanların yakılışına, nasılda seyirci kaldık!
Nasılda seyirci kaldık!

Yusuf Cinal yazıyor/10 Ağustos 2021 Sakarya, www.Bizimsakarya.com.tr