Kendimi birkaç yıl önceki hayatımın geçtiği bir yerde buluyorum. Sanki zaman makinesine binmiş gibiyim. Etrafımı gözlemliyorum bu insanlara bu sokaklara bu yaşantıya çok gençken bakmıştım. Bir de şimdi bulunduğum yaştan bakıp farklı düşünceler ve anlamlar çıkartmaya çalışıyorum.
Hazır buraya gelmişken genç olan beni bulmam lazım. Yanlış anlamayın gelecekte ne olacağını söyleyip yüceltmeyeceğim onu. Sadece ufak insancıl bir iki şey için uyaracağım en azından uyarmaya çalışacağım çünkü o dönemdeki ben, genç, hayatı hızlı yaşayan, az düşünen ama net söyleyen bir kişilik. Diğer yandan da sizi sizden daha fazla düşünen, karşısındakini ne olursa olsun dinleyen, sabırlı, anlayışlı bir tip. Kısacası uğraşmayacak istemeyeceğiniz, karışık, hangi yüzünü ne zaman size göstereceği belli olmayan biri diyelim.

Genç beni aramak için önce o dönemde yaşadığım mahalleye gidiyorum, orada bulamıyorum. Sonrasında okula ya da çalıştığım eski yerlere gitmek geliyor aklıma fakat yine bulamıyorum. En sonunda gittiğim köşe meyhaneler, barlar geliyor aklıma hepsine tek tek bakmaya başlıyorum ve bir mekânda bar sandalyesi üzerinde genç beni buluyorum. Yanımda bir kadın oturuyor. Kendimi hiç belli etmeden yavaş ve sıradan adımlarla genç olan benim yanına oturuyorum.

Sırtı bana dönük, yanındaki kadınla ilgileniyor genç ben. Bu arada bu sahneyi yaşamadığımı düşünmeyin. Kadının kim olduğunu, biraz sonra neler yaşanıp konuşulacağını hepsini biliyorum ama dediğim gibi amacım hayatın veya geleceğin akışını değiştirmek değil. Kendimi dinliyorum biraz kadınla konuşurken. Ah ben ne sinsi olmaya çalışırmışım. Akıllı görünüp sert durmaya çalışan fakat özünde saf biri olan ben ah neymişim ben. Neyse kendimden önce bir ateş istiyorum. Yüzüme bakmadan uzatıyor çakmağı. Gözünü yanındaki kadından ayırmıyor çünkü hararetli bir şekilde ona bir şeyler anlatıyor. Çakmağı geri verip teşekkür ettiğimde de hızlı bir bakışla bana bakıp tekrar kafasını kadına çeviriyor. Birkaç hamle daha yapıp onun dikkatini çekmeye çalışsam da olmuyor. En sonunda elimdeki içkiyi kaza yoluyla da olsa ona doğru döküyorum ve özür bile dilemeden duruşuma devam ediyorum. Kendimi biliyorum önce sakince bana bakacak, bir özür bekleyecek ben ona karşı bu umursamazlığımı sürdürdüğüm sürece o da daha da sinirlenecek ve ben en sonunda istediğimi elde edeceğim. Sonuç olarak bir iki bakışma ve laf dalaşından sonra istediğimi elde ediyorum, kavgaya tutuşuyoruz.

Kavga esnasında sarıldığımız bir anda genç benin kulağına bir şeyler fısıldıyorum. Sarılmış vaziyette kalıyoruz. Sonra ayrılıp birbirimizin yüzüne bakıyoruz sanki yıllar öncesinde büyük bir dostluk yaşanmış araya mesafeler girmiş de tekrar karşılaşmış iki insan gibiyiz. Genç olan kendime son kez baktıktan sonra bardan çıkıyorum ve kendi zamanıma dönmek için artık saniyeleri sayıyorum. Genç olan bana ne söylediğimi mi merak ediyorsunuzdur mutlaka…

‘’Anı yaşamaya devam et. Kaybettiğini sandığın zaman bile aslında sen kendini kazanıyorsun ve tanıyorsun. İlerleyen yaşlara geldiğinde bunu daha iyi anlayacaksın. Kanıt istersen de yanındaki kadınla bu gece birlikte olacaksın, sabah kalktığında bir şey olur mu acaba diye bir gaflete düşeceksin fakat o gitmek istediğini söyleyecek sen de bu yanlış düşünceden hemen kendini kurtarmış olacaksın. O yüzden anın tadını her yerde çıkarmaya devam et. Duygularına güven, hislerini takip et. İyi insan olarak düşündüğün doğrularından da vazgeçme.’’